• Tame Impala - The Slow Rush

    Zamanın Otesinde Bir Dans Halusinasyonu

  • Nilipek- Sabah

    Yagmurlu Pazar Gunlerimize Eslik Eden Album

  • Baris Manco- Gulpembe

    Kalpte Ozel Bir Yere Sahip Mukemmel Eser

  • Billie Eilish- When We All Fall Asleep, Where Do We Go?

    Ruyalari Gerceklestiren Etkileyici Bir Album

30 Nisan 2020



La La Land'in Hissiyatını Her Zaman Hatırlatacak Bir Düet 

Ryan Gosling & Emma Stone- City of Stars


Kaynak: Wannart



“Hasret hakkında bir şarkı bu. Sebastian, ufak bir flörtten sonra Mia’ya açılmasının ardından kendi kendine bu şarkıyı söylüyor. Heyecanlı olduğu kadar aynı zamanda tedbirli, çünkü daha önce gerçekleştiremediği birçok hayali oldu. Bu yüzden de şarkı, umut dolu ve optimist bir tatlılığa sahip olsa da içinde biraz da hüzün barındırıyor.”

City of Stars’ın bestecisi olan müzisyen Justin Hurwitz, dünyanın en önemli sinema dergilerinden Variety’e verdiği röportajda, şarkının kendisine hissettirdiklerini böyle aktardıktan sonra, devamında da parçayı filmin konuları ile özetliyor:



Asla Tekrarlanamayacak Bir Eurovision Zaferinin Eşsiz Eseri

Sertab Erener- Everyway That I Can

Kaynak: Wannart




“Hayal ettiğim bir şeyi, en iyi şekilde yapıp onu bir başarıya çevirmiş olmanın getirdiği müthiş bir huzur vardı. Kendime güvenim tabii ki çok önemliydi benim için, kendi kendime dedim ki: ‘Yaptın Sertab, helal olsun sana!’. Bu, şeyden değil yani böbürlenip de ‘Vay be ben neyim!’ değil de daha çok hedef koyduğum bir şeyi yapabilmiş olmanın gururuydu; ben oraya birinci olacağım diye gittim!”

Popüler müzik tarihimizin en kıymetli seslerinden biri olan Sertab Erener, hepimizin tüylerini diken diken eden “o andaki” hislerini Emre Yücelen röportajında yukarıdaki gibi ifade ediyor. Eurovision’a kendinden yüzde yüz emin bir şekilde gitmenin sonucunda da bu başarısının kesinlikle bir tesadüf olmadığının altını çiziyor.

28 Nisan 2020



Karantinada Aldığımız En Değerli Hediye Olan Özel Bir The Strokes Albümü

The Strokes - The New Abnormal

8.5/10


Kaynak: Wannart



“Albümümüzün isminin, (Koronavirüs’e) yakıştığını hissediyorum. ‘The new abnormal; yani Yeni Anormallik’, o dönemin Kaliforniya valisi Jerry Brown’ın 2018’deki Malibu yangınları için kullandığı bir ifadeydi. Küresel ısınma ve Koronavirüs arasında da aslında bir benzerlik var: İkisi de gerçekliğiniz için birer tehdit.”

Müzik tarihinin en büyük gruplarından The Strokes’un lideri Julian Casablancas, 7 yıllık bir aranın ardından yayımlanan 6. stüdyo albümlerinin Koronavirüs’e denk gelmesi hakkında Los Angeles Times röportajında bu cümleleri kuruyor.

9 Nisan 2020



Metallica'nın İntihar Etme Fikrini Aşanlara Adadığı Olağanüstü Şarkı

Metallica- Fade to Black


Kaynak: Wannart



“Bu şarkı, bizim için büyük bir adımdı. Bizim ilk baladımızdı ve bunun insanları çıldırtacağını biliyorduk…”

“Parçayı stüdyoda kaydederken akustik gitarın sinir bozucu bir şey olabileceğini öğrendim. Her gıcırtısını duyabiliyorsun, bu nedenle de daha dikkatli olmak zorundasın. Şarkıyı bir arkadaşımızın New Jersey’deki evinde yazdım. O zamanlar parçayı yazarken bunalımdaydım çünkü bütün sahne ekipmanımız çalınmıştı. Ayrıca, ortalığı dağıttığımız ve içki dolabını tükettiğimiz için menajerimizin evinden de kovulmuştuk.”

Metallica’nın lideri James Hetfield, grubun başyapıtlarından biri olan Fade to Black’in yazılış sürecini 1991 yılında Guitar World dergisine yaptığı röportajda böyle özetliyor.

Grubun Ride the Lightning (1984) güzelliklerinin en değerli parçalarından olan bu eser, Metallica hayranlarının ve çoğu müzikseverin bildiği üzere ilginç de bir hikayeye sahip. Hetfield, bize aynı röportajın devamında açıklıyor:



Jakuzi'de Saatlerce Kalmanızı Sağlayan Etkileyici Bir Albüm

Jakuzi - Fantezi Müzik

7/10


Kaynak: Wannart



“Albüm, bence çok üzücü bir albüm. Günah çıkarmam mı diyeyim? Gördüğümle hissettiğim arasında hep bir kopukluk vardı. O dönem de bazı şeyler ters gidiyordu. Sözleri yazarken de sıkıntımı gerçekten söyleyeyim istedim. Eskiden bir edebi tercihim vardı. Kapalı demek istemem ama birçok insana farklı şeyler hissettirsin isterdim. Burada sadece tek bir şey hissettirmek istedim. Ne kadar boktan hissettiğimi.” (gülüyor)

Jakuzi’nin vokali Kutay Soyocak, Karga Mecmua röportajında ilk albümün yayımlanmasının amacını bu şekilde dile getiriyor. Jakuzi projesi, belki ilk başlarda böyle rahat bir “kafayla” oluşturulmuş olsa da artık bu topluluğun, kendi janrı için en önemli temsilcilerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

14 Mart 2020



Cem Karaca ve Nazım Hikmet'i Buluşturan Ölümsüz Bir Şarkı

Cem Karaca- Çok Yorgunum


Kaynak: Wannart



"Etimde, kanımda, tenimde, yüreğimde, beynimde ve her yerimde yaşamaya başlamıştım Nâzım'ın yaşadığı ızdırabı..."



Cem Karaca, 12 Eylül sonrasında Almanya’ya iltica ettiğindeki hissiyatını bu röportajda böyle ifade ediyor. Efsane sanatçı, hayata gözlerini yumduğunda ise henüz 58 yaşında olsa da en azından bu anlamda Nâzım Hikmet ile aynı kaderi paylaşmadı ve kendi ülkesinde toprağa verilebildi. Ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından bu iki değerli isim ise Herkes Gibisin, Kerem Gibi, Hoşgeldin Kadınım ve Ceviz Ağacı gibi ortak işlerde kesişse de “ikili” olarak en fazla izi Çok Yorgunum ile bıraktıkları kesin.

28 Şubat 2020



Zamanın Ötesinde Bir Dans Halüsinasyonu

Tame Impala - The Slow Rush

8/10


Kaynak: Wannart



“Evet, tehlikeli. Borderline’ın orijinal versiyonunu değiştirmem çok tehlikeli, biliyorum. Ancak dünyanın ve müziğin değişmesi de işte böyle diye düşünüyorum. Bu da aynı zamanda hem yeni hem de korkutucu şeylere yol açıyor; ama günün sonunda ise müzik, bizim onu nasıl dinlediğimize ve nasıl icra ettiğimize göre şekilleniyor. Gerçek şu ki şarkılar çoğunlukla 4 dakika, albümler ise 40 dakika sürüyor. Aslında, neden bu şekilde olması gerekli ki?”

Merakla beklenen dördüncü stüdyo albümü The Slow Rush’ı 2020’nin Sevgililer Günü’nde yayımlayan Tame Impala, 1 gün öncesinde ise Triple J’e verdiği samimi röportajda “değişim” hakkındaki görüşlerini yukarıdaki gibi belirtiyor: Yenilik, tehlikeli olabilir!



Nilipek'in Yağmurlu Pazar Günlerimize Eşlik Ettiği Albüm

Nilipek.- Sabah

7,5/10


Kaynak: Wannart



“Yalnız kalmayı seven ve yalnız kalan bir insanım. Bu da aslında hüzün meselesini kendiliğinden getiriyor. Yalnız kalabildiğiniz zaman kendinize düşmeye meyilli oluyorsunuz ama bir yandan da o hüzün, zaten huzuru daha kıymetli kılıyor ya da huzur, hüznü kıymetli kılıyor. İkisine de ihtiyacımız var bir şekilde, öfkeye de neşeye de ihtiyacımız olduğu gibi.”

Nilipek, müziğindeki huzur ve hüzün arasındaki dengeyi Milliyet röportajında bu şekilde açıklamıştı. Yetenekli müzisyen, gerçekten de her parçasında bu iki hissiyata erişebileceğimiz bir müzik yapıyor!

7 Ocak 2020



Harry Styles'ın Kalbini ve Ruhunu Özgürleştiren Albüm

Harry Styles- Fine Line

7,5/10


Kaynak: Wannart



“Bu albüm, tamamen seks ve hüzün ile ilgili.”

İkinci solo albümü için Rolling Stone röportajında açıkça bu sözleri dile getiren şarkıcı, kariyerine ise adeta popüler kültürün içinde doğarak başladı: İngiltere’nin Cheshire şehrinin bir kasabasında bir fırıncı çırağı olarak çalışırken, henüz 16 yılında katıldığı The X Factor sayesinde hayatı kurtuldu! Harry Styles, bu yarışmayla kurulan One Direction grubu ile kısa sürede “dünya üzerindeki en büyük boy band’in en önemli üyesi” sıfatına erişti.



Ezhel ve Ufo361'in Güçlerini Berlin'de Birleştiren Sansasyonel Albüm

Ezhel ve Ufo361- Lights Out

8/10


Kaynak: Wannart



Berlin'e gelmek sizin için Türkiye'ye biraz ara vermek anlamına mı geliyor?

Tam tersi. Daha çok çalışmak: Arbeit, Arbeit, Arbeit. (gülüyor) Güzel insanlarla tanışmak, güzel stüdyolarda müzik yapmak, güzel prodüksiyonlar yapmak. Bizim amacımız bu. Ankara'yı konuşmuştuk, o zamanlar hep imkansızlıktan yakınırdık. Rap yapmayı çok istiyoruz, imkanımız yok, ekonomik durumuz iyi değil, “Ankara'da kimse anlamıyor bizi“ falan. Şimdi hayat yeni bir “challenge” koydu önümüze. Dedi ki hayat: Al sana imkan kardeşim. Hadi bakalım, ne yapıyorsun görelim.


Ülkemizin popüler müzik piyasasının, ağırlıklı olarak rap müziğe ya da daha doğrusu trap’e yönelmesinin en değerli sebeplerinden biri olan Ezhel, bir süredir hayatına Berlin’de devam ediyor. Alman gazetesi Taz’a verdiği röportajda ise artık bütün imkanlarının elinin altında olduğunu ve bunun bilincinde bir şekilde daha üretken olacağını ifade ediyor. Bu arada Almanya’nın en önemli hip-hop platformlarından olan 16Bars ile acayip akıcı İngilizcesiyle yaptığı röportaja da göz atabilirsiniz.




Sanatçı, kariyerinin ilk yıllarını Ais Ezhel ismiyle geçirip ismini yavaş yavaş duyurduktan sonra Ezhel mahlasını seçip Müptezhel (2017) isimli muazzam albümüyle esas çıkışını yaptı. Daha sonra ise, art arda çıkardığı teklilerle sadece “mekanın” değil, bütün piyasanın esas “sahibi” oldu. Bunu da 2018 ve 2019 yıllarının en fazla dinlenilen yerli sanatçılarından biri olmasından ve The New York Times'a ilham vermesinden anlayabiliriz.

Tam kariyerinin zirvesindeyken, şarkı sözleri gibi komik (!) bir sebep yüzünden tutuklanıp yaklaşık 1 ayını cezaevinde geçiren Ezhel, bu süreçte de çok fazla hayran kitlesi edindi. Buna karşın, yanlı medyanın art niyetli haberlerine ve siyasetçilerin her fırsatta üçüncü dünya ülkesi olduğumuzu hatırlatan açıklamalarına maruz kalarak hedef gösterildi. Ezhel’siz 27 günü ve ülkemizdeki sansür sorununu ise daha önce detaylı bir şekilde incelemiştik.

Bu nedenlerle biraz ülkemizden uzaklaşmak isteyen Ezhel, Berlin’de iken tanıştığı önemli isimlerden biri olan Ufo361 ile yazımızın başında değinmiş olduğumuz röportajda belirtmiş olduğu üretkenliğin ilk adımlarını atma kararı aldı: İkilinin Lights Out (2019) isimli ortak albümü, yıl bitmeden yayımlandı ve piyasada büyük sansasyon yarattı.




"Ufo 361 kimdir?” sorusunu ise dünyadaki trap müziği ya da Almanya piyasasını yakinen takip etmeyen herkes sorabilir: 88’ Berlin doğumlu olan Ufuk Bayraktar isimli müzisyen, Kreuzberg’de büyümesinin de etkisiyle rap müzik ile iç içe olduğu için bu yolu seçti ve Ich bin ein Berliner isimli teklisi ile piyasadaki esas çıkışını yaptı. Daha sonrasında yayımladığı şarkılarla ise ismini önce bütün Almanya’da, daha sonra ise trap/rap müzikseverler için tüm dünyada duyurdu. (Bkz. Quavo ve Future gibi dev isimlerle ortak çalışmaları)

Lights Out albümünü genel olarak inceleyecek olursak, öncelikle bütün parçaların birbiriyle uyum içinde olduğu bir kayıttan söz edebiliriz. Bu anlamda baştan sona keyifle dinlenebilen bir yapısı olsa da parçaların birçoğunun gerek altyapı gerek de vokaller açısından birbirine “aşırı” benzemesi, göz ardı edilemeyecek düzeyde.

Yine de prodüksiyon anlamında kesinlikle üst düzeyde bir iş ile karşı karşıyayız: Hem Ezhel ile devamlı çalışan prodüktörler Bugy ve DJ Artz’ın hem de Ufo361 ile beraber olan Sonus030, The Cratez ve Jimmy Torrio’nun imzalarını taşıyan altyapılar oldukça etkileyici. Basların ve minimal arpejlerin ön planda olduğu beat’ler ile Post Malone, Drake, Future, 21 Savage ve hatta yer yer XXXTentacion prodüksiyonlarını andıran altyapılara rastlıyoruz.




Prodüksiyondan vokallere geçecek olursak, trap’in artık olmazsa olmazı olan autotune'u yine tahmin edilebileceği gibi her parçada fazlasıyla hissediyoruz. Ancak bu albümde de  özellikle Ufo’nun kafa sesine benzer incelikte bir tonda söylediği kısımlara ve Ezhel’in artık önceki hitlerinden de alıştığımız akıp giden hook'larına, autotune’un oldukça yakıştığı aşikar. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, albümdeki her parçada da beraber vokal yapan Ezhel ve Ufo361’in aralarındaki uyum ise autotune sayesinde daha da katlanmış hissi yaratıyor.

Bu ikilinin arasındaki uyuma değinmişken, şunu da hatırlatalım: Linç Squad’ın özel röportajında da izleyebileceğiniz üzere hem Ezhel hem de Ufo, ilk olarak bir albüm yapma düşüncesinde değilmiş. Ancak, ilk önce beraber tek bir şarkı kaydetmişler ve daha sonra aralarındaki uyumdan etkilenip birkaç tane daha eser kaleme almışlar. Durum böyle iken “bir EP yayımlayalım bari” demişler, ancak birlikte daha da fazla şarkı kaydetmeye devam edince bu çalışma, bir “ortak albüme” evirilmiş. Bu sayede de ikilinin arasındaki bağın, oldukça özel olduğunu söyleyebiliriz.

Albümün açılışını yapan Kapat Işıklarını, yavaş yavaş yükselerek albüme resmen kolayca ısınmamızı sağlıyor. Özellikle, Ufo’nun verse’lerinden ve Ezhel’in “Çıkar çamaşırlarını...” hook’unun ardından gelen her dizeninin kafiyesindeki kelime oyunlarıyla da vurucu noktasına ulaşıyoruz: “Lolo, Ro-ro, Oslo, go slow, Volvo, bol bol, Mordor, gondol, koy koy, Tokyo, Hong Kong, Kongo, kondu, mosmor ve sponsor”.

Kendini Kaybet, albümün enerjisi en yüksek tempolarından birine sahip hit potansiyellerinden biri. Ezhel’in nakarat görünümlü şu hook’u ise akılda kalıcılığı sayesinde dinleyicinin parçayı tekrar tekrar sıkılmadan dinlemesini sağlıyor:

"Kendini kaybet (ja)
Sıfır-altı, drei-sechs (ja)
Her günüm gayret
Bebeler eder hayret hâlâ
Yükseğim gayet (Stay High)
Stay High hep
Vurur hi-hat gibi hayat beynime
Edemem şikayet
Sayarım ihanet"

Bir rap eserinden çok, saf bir trap parçası olan Fallen ise depresif sözleri ve duygusal karakteriyle birlikte hafif doğu nağmeleriyle de arabesk emo-trap olarak adlandırabileceğimiz bir iş. Seveninin bayıldığı ancak sevmeyenlerin ise hiç dinleyemediği bir türde eser. Hatta bu nedenle uzaktan Reynmen şarkılarına bile benzetilebilir.




Ezhel’in prodüktörlerinden Dj Artz’ın 2017’den beri en az 3000 kez dinlediğini vurguladığı ve konserlerde de 200 küsur kez çalındığını belirttiği kadar geçmişe sahip bir parça olan Yemin Olsun, kesinlikle albümün en özel işlerinden biri. Ezhel, "Uyanamadın mı daha?” sorusunu bestenin en can alıcı kısmıyla birlikte hafızalara kazımayı başarıyor. Yazımızın başında değindiğimiz Ich bin ein Berliner'e de Ufo tarafından atıf yapılan şarkı, Ezhel’in yıllar sonra “atasözü” olabilecek orijinallikteki sözleriyle zirvesini buluyor:

“Oturtunca lafımızı tam gediğine
Hatunumu zannedersin Angelina
Ama sevişirim gitarımın bam teliyle
Beni soyamadın, git evinde mandalina soy”

Bir Daha'da ise Ezhel’in yavaş / orta tempoda adeta “low key” bir Post Malone hiti yarattığına tanık oluyoruz: “Bir daha dönemem geriye, bir daha aksini edebilirsin iddia, başa saralım, hadi her şeyi en baştan yaşayalım” hook’unun bestesi, albümü baştan sona dinlemeyi bitirdiğinizde akıllarda ilk kalan anlardan biri oluyor. Ardından gelen Grind'da da bu tarza yakın bir yapı bulunuyor.

YKKE ise tam anlamıyla bir Ufo361 şovu: Belki de orijinal tarzıyla albümün en fazla ön plana çıkan şarkılarından bu özel eser, Ufo’nun o bahsettiğimiz kafa sesine yakın ve bol autotune’lu vokali özelliğini vurgulayarak farkını gösteriyor. Açılımı, Yung Kafa & Küçük Efendi olan şarkıda Ufo, kendisinden esinlenen bu iki yeni Alman rapçiye ithafen bir jest yapıyor. Ufo’nun söz konusu bu vokali, Cloud Rap'i Almanya'da ilk yayan rapper’lar olan bu ikilinin yine aynı tarzdaki vokallerine atıfta bulunuyor.




Yung Kafa & Küçük Efendi’nin şarkıyla ilgili Instagram’dan yaptığı açıklamada ise Ufo ve Ezhel’e şu sözlerle teşekkür edilmiş:

“...Biz 2015 yılından beri bu tarzı kullanıyoruz. Bizim bu çapta bir vizyonumuz var ve başkaları bunu anlayıp, kendileri de kullandığı zaman çok mutlu oluyoruz. Kim kimin stilinden esinlendiği bizi umursamıyor. Hepimiz sanat yapıyoruz ve herkes bundan yararlanabilir. Bizi anan tüm insanlara saygımız sonsuz, ki biz Newcomer olarak büyük bir kitleye gösterilmiyoruz. Ama bu sizde soru işaretleri oluşturduğu için ve bize çokça sorular geldiği için, bunun hakkında sizi bilgilendirmek istedik. Şu an Ufo'yla bir irtibatımız yok, ama yine de ona bu jestinden dolayı teşekkür ediyoruz, kendisi geçmişte birçok sanatçıya sound’u ile kapılar açmıştır, ona sonsuz saygılar ve çokça selamlar...”

Muhtemelen albümün en sağlam beat’ine sahip olan Wir Sind Kral, hem kayıttan çıkan ilk tekli ve ilk klip olması hem de Ezhel’in de Ufo’nun da performanslarının zirvesinde olmasıyla albümün de en değerli hitlerinden biri oluyor: Ezhel’in parçaya yaratıcı girişi “Kıza bak, bakakaldım, tatlı, sanki baklava. Kimseye güvenemem, alayınız Backstabber” ve Ufo’nun Formula 1 göndermesi ise oldukça başarılı: “Ich bin der Champ hier, als wäre ich Vettel (skrrt). Platz eins, Dicka, ich starte durchs Ziel, ja (Ziel, ja, uh)”

Genel hatlarıyla albüm, adeta ülkemiz için bir Drake ve Future işbirliği albümü olan What a Time to Be Alive (2015) güzelliği gibi bir çalışmaya benzetilebilir. Bu anlamda, formül olarak çoğu şarkının birbirine yapı olarak fazlaca benzemesi dışında, yılın en başarılı yerli (!) rap kayıtlarından biri bu. Aslında albümü “kısmen” yerli sayabiliriz; çünkü albüm Almanya’da kaydedilse de altına imza atanların çoğu bizim ülkemizin sanatçıları. Stay High!

Kaynak: 1, 2, 3.