Berlin'e gelmek sizin için Türkiye'ye biraz ara vermek
anlamına mı geliyor?
Tam tersi. Daha çok çalışmak: Arbeit, Arbeit, Arbeit.
(gülüyor) Güzel insanlarla tanışmak, güzel stüdyolarda müzik yapmak, güzel
prodüksiyonlar yapmak. Bizim amacımız bu. Ankara'yı konuşmuştuk, o zamanlar hep
imkansızlıktan yakınırdık. Rap yapmayı çok istiyoruz, imkanımız yok, ekonomik
durumuz iyi değil, “Ankara'da kimse anlamıyor bizi“ falan. Şimdi hayat yeni bir
“challenge” koydu önümüze. Dedi ki hayat: Al sana imkan kardeşim. Hadi bakalım,
ne yapıyorsun görelim.
Ülkemizin popüler müzik piyasasının, ağırlıklı olarak rap
müziğe ya da daha doğrusu trap’e yönelmesinin en değerli sebeplerinden biri
olan Ezhel, bir süredir hayatına Berlin’de devam ediyor. Alman gazetesi Taz’a
verdiği röportajda ise artık bütün imkanlarının elinin altında olduğunu ve
bunun bilincinde bir şekilde daha üretken olacağını ifade ediyor. Bu arada Almanya’nın
en önemli hip-hop platformlarından olan 16Bars ile acayip akıcı
İngilizcesiyle yaptığı röportaja da göz atabilirsiniz.
Sanatçı, kariyerinin ilk yıllarını Ais Ezhel ismiyle geçirip
ismini yavaş yavaş duyurduktan sonra Ezhel mahlasını seçip Müptezhel (2017)
isimli muazzam albümüyle esas çıkışını yaptı. Daha sonra ise, art arda
çıkardığı teklilerle sadece “mekanın” değil, bütün piyasanın esas “sahibi” oldu.
Bunu da 2018 ve 2019 yıllarının en fazla dinlenilen yerli sanatçılarından biri
olmasından ve The New York Times'a ilham vermesinden anlayabiliriz.
Tam kariyerinin zirvesindeyken, şarkı sözleri gibi komik (!)
bir sebep yüzünden tutuklanıp yaklaşık 1 ayını cezaevinde geçiren Ezhel, bu
süreçte de çok fazla hayran kitlesi edindi. Buna karşın, yanlı medyanın art
niyetli haberlerine ve siyasetçilerin her fırsatta üçüncü dünya ülkesi
olduğumuzu hatırlatan açıklamalarına maruz kalarak hedef gösterildi. Ezhel’siz
27 günü ve ülkemizdeki sansür sorununu ise daha önce detaylı bir şekilde incelemiştik.
Bu nedenlerle biraz ülkemizden uzaklaşmak isteyen Ezhel,
Berlin’de iken tanıştığı önemli isimlerden biri olan Ufo361 ile yazımızın
başında değinmiş olduğumuz röportajda belirtmiş olduğu üretkenliğin ilk
adımlarını atma kararı aldı: İkilinin Lights Out (2019) isimli ortak albümü, yıl
bitmeden yayımlandı ve piyasada büyük sansasyon yarattı.
"Ufo 361 kimdir?” sorusunu ise dünyadaki trap müziği ya da
Almanya piyasasını yakinen takip etmeyen herkes sorabilir: 88’ Berlin doğumlu
olan Ufuk Bayraktar isimli müzisyen, Kreuzberg’de büyümesinin de etkisiyle rap
müzik ile iç içe olduğu için bu yolu seçti ve Ich bin ein Berliner isimli
teklisi ile piyasadaki esas çıkışını yaptı. Daha sonrasında yayımladığı
şarkılarla ise ismini önce bütün Almanya’da, daha sonra ise trap/rap
müzikseverler için tüm dünyada duyurdu. (Bkz. Quavo ve Future gibi dev
isimlerle ortak çalışmaları)
Lights Out albümünü genel olarak inceleyecek olursak, öncelikle
bütün parçaların birbiriyle uyum içinde olduğu bir kayıttan söz edebiliriz. Bu
anlamda baştan sona keyifle dinlenebilen bir yapısı olsa da parçaların
birçoğunun gerek altyapı gerek de vokaller açısından birbirine “aşırı” benzemesi,
göz ardı edilemeyecek düzeyde.
Yine de prodüksiyon anlamında kesinlikle üst düzeyde bir iş
ile karşı karşıyayız: Hem Ezhel ile devamlı çalışan
prodüktörler Bugy ve DJ Artz’ın hem de Ufo361 ile beraber olan Sonus030, The
Cratez ve Jimmy Torrio’nun imzalarını taşıyan altyapılar oldukça
etkileyici. Basların ve minimal arpejlerin ön planda olduğu beat’ler ile Post
Malone, Drake, Future, 21 Savage ve hatta yer yer XXXTentacion
prodüksiyonlarını andıran altyapılara rastlıyoruz.
Prodüksiyondan vokallere geçecek olursak, trap’in artık olmazsa
olmazı olan autotune'u yine tahmin edilebileceği gibi her parçada fazlasıyla
hissediyoruz. Ancak bu albümde de özellikle
Ufo’nun kafa sesine benzer incelikte bir tonda söylediği kısımlara ve Ezhel’in
artık önceki hitlerinden de alıştığımız akıp giden hook'larına, autotune’un oldukça
yakıştığı aşikar. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, albümdeki her parçada da beraber
vokal yapan Ezhel ve Ufo361’in aralarındaki uyum ise autotune sayesinde daha da
katlanmış hissi yaratıyor.
Bu ikilinin arasındaki uyuma değinmişken, şunu da
hatırlatalım: Linç Squad’ın özel röportajında da izleyebileceğiniz üzere hem
Ezhel hem de Ufo, ilk olarak bir albüm yapma düşüncesinde değilmiş. Ancak, ilk
önce beraber tek bir şarkı kaydetmişler ve daha sonra aralarındaki uyumdan
etkilenip birkaç tane daha eser kaleme almışlar. Durum böyle iken “bir EP
yayımlayalım bari” demişler, ancak birlikte daha da fazla şarkı kaydetmeye
devam edince bu çalışma, bir “ortak albüme” evirilmiş. Bu sayede de ikilinin arasındaki
bağın, oldukça özel olduğunu söyleyebiliriz.
Albümün açılışını yapan Kapat Işıklarını, yavaş yavaş yükselerek
albüme resmen kolayca ısınmamızı sağlıyor. Özellikle, Ufo’nun verse’lerinden ve
Ezhel’in “Çıkar çamaşırlarını...” hook’unun ardından gelen her dizeninin
kafiyesindeki kelime oyunlarıyla da vurucu noktasına ulaşıyoruz: “Lolo, Ro-ro,
Oslo, go slow, Volvo, bol bol, Mordor, gondol, koy koy, Tokyo, Hong Kong,
Kongo, kondu, mosmor ve sponsor”.
Kendini Kaybet, albümün enerjisi en yüksek tempolarından
birine sahip hit potansiyellerinden biri. Ezhel’in nakarat görünümlü şu hook’u
ise akılda kalıcılığı sayesinde dinleyicinin parçayı tekrar tekrar sıkılmadan
dinlemesini sağlıyor:
"Kendini kaybet (ja)
Sıfır-altı, drei-sechs (ja)
Her günüm gayret
Bebeler eder hayret hâlâ
Yükseğim gayet (Stay High)
Stay High hep
Vurur hi-hat gibi hayat beynime
Edemem şikayet
Sayarım ihanet"
Bir rap eserinden çok, saf bir trap parçası olan Fallen ise depresif sözleri ve duygusal karakteriyle birlikte hafif doğu nağmeleriyle
de arabesk emo-trap olarak adlandırabileceğimiz bir iş. Seveninin bayıldığı
ancak sevmeyenlerin ise hiç dinleyemediği bir türde eser. Hatta bu nedenle uzaktan
Reynmen şarkılarına bile benzetilebilir.
Ezhel’in prodüktörlerinden Dj Artz’ın 2017’den beri en az
3000 kez dinlediğini vurguladığı ve konserlerde de 200 küsur kez çalındığını belirttiği kadar geçmişe sahip bir parça olan Yemin Olsun, kesinlikle albümün en özel
işlerinden biri. Ezhel, "Uyanamadın mı daha?” sorusunu bestenin en can alıcı
kısmıyla birlikte hafızalara kazımayı başarıyor. Yazımızın başında değindiğimiz Ich bin ein Berliner'e de Ufo tarafından atıf yapılan şarkı, Ezhel’in yıllar
sonra “atasözü” olabilecek orijinallikteki sözleriyle zirvesini buluyor:
“Oturtunca lafımızı tam gediğine
Hatunumu zannedersin Angelina
Ama sevişirim gitarımın bam teliyle
Beni soyamadın, git evinde mandalina soy”
Bir Daha'da ise Ezhel’in yavaş / orta tempoda adeta “low
key” bir Post Malone hiti yarattığına tanık oluyoruz: “Bir daha dönemem geriye,
bir daha aksini edebilirsin iddia, başa saralım, hadi her şeyi en baştan
yaşayalım” hook’unun bestesi, albümü baştan sona dinlemeyi bitirdiğinizde
akıllarda ilk kalan anlardan biri oluyor. Ardından gelen Grind'da da bu tarza yakın
bir yapı bulunuyor.
YKKE ise tam anlamıyla bir Ufo361 şovu: Belki de orijinal
tarzıyla albümün en fazla ön plana çıkan şarkılarından bu özel eser, Ufo’nun o bahsettiğimiz
kafa sesine yakın ve bol autotune’lu vokali özelliğini vurgulayarak farkını
gösteriyor. Açılımı, Yung Kafa & Küçük Efendi olan şarkıda Ufo, kendisinden
esinlenen bu iki yeni Alman rapçiye ithafen bir jest yapıyor. Ufo’nun söz
konusu bu vokali, Cloud Rap'i Almanya'da ilk yayan rapper’lar olan bu ikilinin yine
aynı tarzdaki vokallerine atıfta bulunuyor.
Yung Kafa & Küçük Efendi’nin şarkıyla ilgili Instagram’dan
yaptığı açıklamada ise Ufo ve Ezhel’e şu sözlerle teşekkür edilmiş:
“...Biz 2015 yılından beri bu tarzı kullanıyoruz. Bizim bu
çapta bir vizyonumuz var ve başkaları bunu anlayıp, kendileri de kullandığı
zaman çok mutlu oluyoruz. Kim kimin stilinden esinlendiği bizi umursamıyor.
Hepimiz sanat yapıyoruz ve herkes bundan yararlanabilir. Bizi anan tüm
insanlara saygımız sonsuz, ki biz Newcomer olarak büyük bir kitleye
gösterilmiyoruz. Ama bu sizde soru işaretleri oluşturduğu için ve bize çokça
sorular geldiği için, bunun hakkında sizi bilgilendirmek istedik. Şu an Ufo'yla
bir irtibatımız yok, ama yine de ona bu jestinden dolayı teşekkür ediyoruz,
kendisi geçmişte birçok sanatçıya sound’u ile kapılar açmıştır, ona sonsuz
saygılar ve çokça selamlar...”
Muhtemelen albümün en sağlam beat’ine sahip olan Wir Sind Kral, hem kayıttan çıkan ilk tekli ve ilk klip olması hem de Ezhel’in de Ufo’nun
da performanslarının zirvesinde olmasıyla albümün de en değerli hitlerinden
biri oluyor: Ezhel’in parçaya yaratıcı girişi “Kıza bak, bakakaldım, tatlı,
sanki baklava. Kimseye güvenemem, alayınız Backstabber” ve Ufo’nun Formula 1
göndermesi ise oldukça başarılı: “Ich bin der Champ hier, als wäre ich Vettel
(skrrt). Platz eins, Dicka, ich starte durchs Ziel, ja (Ziel, ja, uh)”
Genel hatlarıyla albüm, adeta ülkemiz için bir Drake ve
Future işbirliği albümü olan What a Time to Be Alive (2015) güzelliği gibi
bir çalışmaya benzetilebilir. Bu anlamda, formül olarak çoğu şarkının birbirine
yapı olarak fazlaca benzemesi dışında, yılın en başarılı yerli (!) rap
kayıtlarından biri bu. Aslında albümü “kısmen” yerli sayabiliriz; çünkü albüm
Almanya’da kaydedilse de altına imza atanların çoğu bizim ülkemizin
sanatçıları. Stay High!