15 Ekim 2014






Brit-pop Ölmedi Amerika'da Yaşıyor

Gerard Way- "Hesitant Alien"

6/10




12 yıllık müzik maceralarını geçen yıl sonlandıran My Chemical Romance’in eski vokali Gerard Way, artık yola tek başına devam ediyor. Kardeşi Mikey Way ve gitarist Ray Toro ile beraber kurdukları bu grubun misyonunu tamamladığını düşünerek Twitter hesabı aracılığıyla grubun dağıldığını açıkladıktan sonraki yıl içinde ilk çalışması “Action Cat”i de müzikseverlerin beğenisine sundu.Bu single ile birlikte müzikal kariyerine solo olarak devam etmek istediği tam olarak netleşmiş oldu. Aslında My Chemical Romance’in dağılmasına şaşırmamak gerek; çünkü popülizmin bir başka kurbanı oldu bu grup: 80’li yıllarda oluşup ticari anlamda ilk kez 2000’li yılların ortalarında patlama yapan, özellikle genç ve duygusal müzikseverlerin hüznünün tercümanı “emo” müzik akımının ortaya çıkmasıyla birlikte, gerek saç kesimleri gerek albüm konseptleriyle beraber, MCR de ister istemez bu akımın bir parçası haline geldi. Daha sonraları grup elemanları her ne kadar bu akımın parçası değiliz diye söylenseler de özellikle ikinci albümleri “Three Cheers for Sweet Revenge” ve sonraki kayıtları konsept albüm “The Black Parade”’in ticari anlamda patlayıp kliplerinin MTV ekranlarını işgal etmesiyle birlikte, ölüm ve aşk içerikli şarkılarıyla bir anda bu tarzın öncüsü ilan edildiler. Akım tartışması bir yana, aslında bu albüm gerçekten içinde birçok hit bulunduran çok başarılı bir alternatif rock albümüydü; ancak grubun bu imajı yüzünden geniş bir kitleye hitap edemedi. Bu müzik akımı, ticarileşip gitgide popüler kültüre kaydıkça yakın geçmişteki brit-pop ve grunge gibi kısa ömürlü bir hale geldi ve deyim yerindeyse “azalarak bitti”. 


         İşte bu akımdan “Taking Back Sunday”, “Paramore”, “Panic! at the Disco” ve Jared Leto’nun “Thirty Seconds to Mars”ı gibi gruplar da bu değişimden etkilenip birçok eleman değişikliği yaşadı. Hatta “Fall Out Boy” müziğe bir süre ara vermek zorunda kaldı. Bu gibi örneklerle birlikte Gerard Way’in kırmızı saça geçiş yaptığı, grubun karanlıktan uzaklaşmaya çalışan bir imaja sahip dördüncü kaydı “Danger Days”in yayımlanması ile My Chemical Romance’in de tarzını değiştirmeye hatta ondan kurtulmaya çalıştığı çok belli oluyordu. Albüm yine başarılı oldu ancak daha sonra çıkan toplama albüm beklenen ilgiyi görmedi. Bu geçiş sürecinde de çok doğal bir şekilde grupta görüş ayrılıkları oldu ve sonuçta yolun sonuna gelindi: Grup, greatest hits albümünü “Fake Your Death” isimli son bir yeni şarkıyla çıkardı, ritim gitarist Frank Iero da kendi grubunu kurdu ve tamamen yollar ayrıldı.

Gerard Way, eski tarzından yola sadece aynı renkteki saçlarıyla devam etme kararı aldı ve gençlik yıllarının tutkusu olan Brit-pop tarzında müzik yapmaya karar verdi. Aslında daha önce dünyaca ünlü Kanadalı prodüktör deadmau5 ile birlikte yaptığı, FIFA 13 ve Asphalt 8 gibi oyunlarda da kullanılan “Professional Griefers” gibi başarılı bir single’ın yolundan gidip elektronik müziğe yönelmesi de şaşırtıcı olmayacaktı; ancak o büyük hayranı olduğu Brit-pop döneminin kült isimleri Pulp ve Blur gibi gruplar ile Glam etkisiyle David  Bowie üstad gibi İngiliz sanatçılardan esinlendi: Bol pedallı gitarları ve olabildiğince “kirli” vokalleri ile shoegaze akımına bile göz kırpan “Amerikan brit-pop” olarak adını koyabileceğimiz ilk solo albümü “Hesitant Alien”ı eylül ayının sonunda yayımladı.

Way, eski grubunun ilk iki albümündeki gibi upuzun şarkı adları yerine parçalarına kısa başlıklar seçmiş. Aynı şekilde MCR’deki imajını bir kenara bırakıp artık “yetişkin insanlar”ı hedefleyen bir müzik yapmayı tercih etmiş. İmaj konusu ise sanıldığı üzere çoğu müzisyen için önemli değil gibi gözükse de Gerard Way, aynı zamanda çizgi roman edebiyatının Oscar’ı sayılan Eisner ödüllü bir yazar-çizer olduğu için, solo imajında da kırmızı-mavi konsepti gibi her türlü ince detayı düşündüğü kolaylıkla varsayılabilir. (Kırmızı ve mavi hem Amerika hem de Britanya bayrağının ortak rengi mesela.)


         Albümün aldığı eleştiriler ise genel anlamda olumlu: Özellikle hala saygı duyulan eski isimleri ve tarzları bugün ile harmalayıp yeni bir şeyler yaratması açısından bakıldığında Gerard Way’in kredisi gerçekten olabildiğince fazla. Yine de NME Dergisi’nden Lisa Wright’ın da albüme 8/10 vermesi gibi öyle abartılacak bir değerlendirmeye layık değil bu albüm. Ancak tabii ki bir hayal kırıklığı da değil: Özellikle albüm ciddi anlamda bir konseptin içine oturtulmuş ve hakikaten de özlenen brit-pop tonlarını kolaylıkla dinlemek mümkün. Ancak şarkı yazımı konusunda kendini kanıtlamış biri olarak Gerard Way’in bu yepyeni deneysel solo projesinde de eskiden olduğu gibi sağlam hitler çıkartmasını bekliyor insan. Halbuki Way’in şu an bir geçiş döneminde olduğu ve aradığı tonları yakalamasının biraz zaman alacağı çok açık bir şekilde görülebiliyor.

Öne çıkan parçalar olarak albümden önce dinleyicilerle buluşan “Action Cat” hem ilk dinlenişte sevilen hem de dinledikçe daha da alışılan, sözleriyle de dinleyiciyi yakalayan bir parça olmuş. Bunun yanında, büyük ihtimalle kardeşi MCR’nin eski basçısı Mikey Way’e yazdığı tahmin edilen “Brother” isimli duygu yüklü şarkı da gayet başarılı, aynı zamanda da albümdeki en net vokal kayıtlarına sahip şarkı denilebilir. Bir sonraki single olarak yayımlanan ilk klip şarkısı “No Shows” da aslında albümün tarzını en fazla yansıtan parça ve sanki eskilerden kalma bir şarkı gibi. Aynı zamanda “Get the Gang Together” ve “Millions” da geçmiş yılların modasını günümüzle birleştiren bu tarzı taşıyabilen başka parçalar da var albümde. Yine de hit şarkılarla dopdolu olamayan “Hesitant Alien”ın, sanatçının sonraki çalışmaları ve artık hitap ettiği yeni kitle için  önemli bir başlangıç olduğu ise kesinlikle söylenebilir.