17 Aralık 2014

Hozier- "Hozier"






İçimizdeki Son İrlandalı

Hozier- "Hozier"

7,5/10






İrlanda, müzik dünyasına çok sayıda şarkı yazarı müzisyenler kazandırmıştır: Orijinal tabiriyle “singer-songwriter” olarak nitelendirebilecek olan bu müzisyenlerden Van Morrison, Bob Geldof, Sinéad O'Connor ve U2’dan Bono başta olmak üzere birçok değerli sanatçı İrlandalı’dır. Son yıllarda ise Glen Hansard ve Damien Rice gibi çok önemli folk müzisyenleri ortaya çıkmıştır. Belki de yakın gelecekte adı bu isimlerle birlikte anılacak olan Andrew Hozier-Byrne için ise her şey gerçekten çok hızlı gelişti.

Kısaca soyadı Hozier ismini kullanan 1990 doğumlu müzisyen, üniversite eğitimini yarıda bırakıp kendini tamamen müziğe verip Anúna isimli antik vokal müziği topluluğuna katıldı. Buradaki 3 yıllık deneyiminden sonra 2013 yılının Eylül ayında ise hayatını kökünden değiştirecek olan ilk single’ı “Take Me to Church”ü Youtube üzerinden yayımladı. Aynı adı taşıyan EP’de yer alan parça, viral bir şekilde yayılıp İrlanda’da ve birkaç ülkede daha listelerde çok başarılı oldu. Hozier ise henüz tam anlamıyla bir albümü bile olmadan ismini geniş kitlelere duyurmayı başardı. 2014 Eylül’ünde ise “Hozier” isimli debut albümü yayımladıktan sonra ilk single “Take Me to Church” esas sıçramasını yaptı: Parça o kadar patladı ki başta Amerika olmak üzere birçok ülkenin listelerini domine etti, Empire ve Constantine gibi dizilerde kullanıldı, ayrıca The Voice 2014 programında finalistlerden Matt McAndrew’in söylediği parçalardan biri oldu ve şarkının bu versiyonu da listelerde uzun süre üst sıralarda yer aldı. Bununla birlikte başta Ed Sheeran olmak üzere birçok müzisyen şarkıyı kendi tarzlarında yorumladı. Her şeyin ötesinde de parça, son olarak açıklanan listeye göre 8 Şubat 2015’te gerçekleşecek olan 57. Grammy Ödülleri’nde “Yılın Şarkısı” gibi oldukça önemli bir dalda aday gösterildi.



Şarkı, özellikle sanatçının sesinin sınırlarını zorladığı nakaratıyla henüz ilk dinleyişte insanı bağlıyor, bunun yanında tabii ki videosunun da bu başarıda payı oldukça yüksek: Fugazi grubunun davulcusu Brendan Canty tarafından çekilen klip, iki erkeğin birbirlerine olan “yasak” aşkını konu alıyor. Klibin, bu denli bir sosyal mesaj içermesi de şarkının geniş kitlelere ulaşmasında ister istemez daha fazla etkili olduğu söylenebilir. Bunun yanında parça özellikle şarkı sözleriyle de çok fazla dikkat çekiyor: Hozier, din ile aşk üzerine parçada oldukça sert eleştiriler yapıyor ve genel anlamda da kendi dinini aşkıyla bütünleştiriyor. Bu tarz konularda bu düzeyde şarkı sözleri de günümüzde artık çok fazla rastlanılan bir şey değil, bu nedenle de diğer parçalarında da kullandığı şekilde kaleminin bu kadar sert olması sanatçıya kesinlikle bir orijinallik katıyor. Aynı şekilde şarkıcının yazdığı parçalar dışında sesi, ses aralığının genişliği ve onu kullanış şeklindeki olgunluk da kendisine son zamanlarda parlayan sanatçılar arasında başka türlü bir orijinallik sağlıyor.




Hozier’in kendi ismini verdiği ilk albümünün piyasaya sürülmesi, haliyle “Take Me to Church” ve sonrasında çıkardığı “From Eden” EP’lerinden başka birçok parçayı dinleyicilere açtı. Sanatçının başarısının anlık mı yoksa kalıcı mı olacağı ise kesinlikle bu albümün yapısına bağlıydı. “One-Hit Wonder” olarak tabir edilen, tek bir parçayla meşhur olan müzisyenlerden biri olup olmayacağının sorusunun karşılığı ise albümü sadece tek bir dinleyişte anlaşılabiliyor: Albüm, beklentileri hiç de boşa çıkarmıyor ve dinleyicileri gerçekten birçok hitle daha tanıştırıyor. Bunun yanı sıra Hozier’in canlı performansları da parçaların albüm versiyonunu aratmıyor hatta canlı canlı daha başarılı bile denebilir; sesini gerçekten çok iyi bir şekilde kullanıyor. Tabii şunu söylemek gerekir ki diğer parçalar “Take Me to Church”ün etkisini pek yaratamıyor; ancak bu durum albümün yılın en iyi işlerinden kabul edilemeyeceğini göstermiyor. Zaten her şarkı o etkiyi yaratsaydı, Hozier de birden göklere çıkarılan 18 yaşındaki Yeni Zelandalı Lorde gibi nitelendirilecek, aday olduğu bütün ödüllerin sahibi olacaktı. Şimdilik öyle bir durum söz konusu değil gibi gözüküyor.



Albümü 2014’ün en iyi işlerinden biri haline getiren parçalardan söz edilecek olursa öncelikle ilk single’ın ardından, “To Be Alone” dikkatleri çekiyor. Orta tempo bir blues- soul parçası şeklindeki şarkı, sözlerinin açıklığı ile yine etkilemeyi başarıyor: “It feels good, to be alone with you” dizeleri ve sonrasındaki melodi, akıllara adeta kazınıyor, bunun yanında parçadaki gitarlar da oldukça başarılı. Sanatçının tek başına sergilediği canlı performansı da ayrı bir güzel. Aynı zamanda Hozier’in müzik tarzını en iyi özetleyen parçalardan biri “To Be Alone”. Sadece bu parçada değil albümün geneline de yayılmış olan The Black Keys ve Jeff Buckley karışımı bir hava var sanatçıda. Özellikle blues-rock ve soul tarzının modern müziğe uyarlanmasında bu iki ismin etkisi, müzisyende rahatlıkla hissedilebiliyor.

Öne çıkan diğer bir parça ise albümün ikinci parçası “Angel Of Small Death & The Codeine Scene”, özellikle albümün genelinde ağırlıklı olan orta tempolu parçalardan farklı olarak alkış tutulan temposuyla, çoklu vokalleriyle ve hatta eğlenceli bile denebilecek nakaratıyla başarılı bir blues-rock şarkısı. Bunların yanında da aslında albümde boş şarkı yok denilebilir. Hemen ardından gelen parça “Jackie and Wilson” da gayet başarılı ve yine hareketli bir yapıda ancak Black Keys esinlenmeleri gerçekten çok fazla hissediliyor. Sanki “Turn Blue” albümünden bir parça dinliyormuş hissiyatı veriyor. “Someone New”,  neşeli yapısıyla ağırlıklı olarak haliyle kasvetli olan albümün içinde “I fall in love just a little, oh a little bit every day with someone new” dizeleriyle kayda enerji katıyor ve parçayı en çok akılda kalan eserlerden biri haline getiriyor. İlk EP sonrası, bu albümden önce dinleyicilerle paylaşılan ikinci EP’de yer alan “From Eden” ise Hozier’in sesini yine çok doğru kullandığı parçaların arasında bulunuyor. Albümün üçüncü single’ı “Sedated” ise rahatlıkla söylenebilir ki gospel vokalleriyle, akıcı nakaratıyla ve düzenlemesiyle kesinlikle albümün en iyi parçalarından biri. Tam bir vokal şarkısı olan “Work Song” ise bütün duygusuyla soul müziğin hakkını gerçekten veriyor. Çok fazla enstrüman kullanılmayan şarkıdaki çoklu vokaller gerçekten çok başarılı. Bu anlamda da sanki şarkı, 2014 yılının en önemli isimlerinden Sam Smith’in parçalarına benziyor. “Like Real People Do” ise melodik gitarları ve Mumford & Sons havasındaki folk tavrıyla albümün en rahat dinlenilen parçalarından biri oluyor.


Albümün delux versiyonunda ise dört tane daha parça bulunuyor: Albümün ikinci teklisi “Arsonist’s Lullabye”agresif tarzını yansıtan davulları ve geçişlerde eşlik eden piyanolarıyla adeta dinleyiciyi hipnotize ediyor. “My Love Will Never Die” ise geleneksel akustik-folk tarzıyla albüme çok naif ve başarılı bir kapanış yaptırıyor. Aslında Hozier’in grupla değil de akustik gitarla tek başına yaptığı bu şekildeki parçaların sayısı albümde daha fazla olabilirdi. Bu yalınlık sayesinde parçaların düzenlemeleri de çok daha basit olurdu ve sanatçının vermek istediği duygu da çok daha kolay bir şekilde dinleyiciye geçerdi. Daha çok Damien Rice ve Elliott Smith’inkiler gibi bu tarzda kendi halinde yalın parçalar, Hozier’in müziğine daha da derinlik katabilir.

Hozier, yaptığı müziğin yanında imajıyla da takdir topluyor. Özellikle single ve albüm kapaklarının hepsinin, ressam olan annesi Raine Hozier-Byrne’in çalışmalarından seçilmesi ve aynı zamanda giyim konusunda da kendine has oldukça şık bir tarzı benimsemiş olması da imaj konusunda menajerlerin ve plak şirketlerinin işini kolaylaştırdığı kesin. Sonuç olarak klasik tabirle yeni bir yıldız doğuyor cümlesini rahatlıkla kurabiliriz. Yeni albüm ya da çalışmalarında beste anlamında “Take Me to Church”ün üzerine çıkabilirse de müzisyenin birkaç yıl içinde çok daha iyi yerlerde olacağına hiç şüphe yok. Tabii piyasadaki orijinal müzisyen kıtlığı içinde gün geçtikçe zaten daha da değerlenecektir. Özellikle en son daha çok pop sanatçılarının konuk olduğu “Victoria Secret Fashion Show 2014”e katılması da bu popülaritenin giderek artacağının bir göstergesi.