9 Kasım 2016






Ardından

Leonard Cohen- You Want It Darker

10/10





   
  
    10 Kasım. Her yıl sabah geldiğinde gerçek özlemin hissedildiği o an, hatta son yıllarda da artık ister istemez gözlerin dolduğu o an. Artık bundan sonra da her yıl bu tarihte gece geldiğinde de tabii ki sabahkiyle kıyas dahi edilemese de yine bir özlem. Diskografiden birkaç tane özel yeri olan parça ile tabii. Aslında bu albüm incelemesi kaleme alındığında ikinci paragraftaki satırlar tamamen "şimdiki zaman"da yazılmıştı. Bu satırları teker teker "geçmiş zaman"a çevirmek ve onun aramızdan ayrıldığını nitelemek gerçekten çok ağır bir his. Ama biraz daha derin düşünüldüğünde burada esas hissedilen şey, müzik denilen sanat biçiminin gerçek değerinin aslında tarif edilemez olması: Yani artık 80'lerine gelmiş, dünyanın öteki ucundaki Kanadalı bir adamın ölümüne gerçekten bir yakınınızı kaybetmişsiniz gibi üzülmek ve ardından onu geride bıraktığı eserleriyle anmak... Bütün bu hisler için işte müzik denilen şey, bizim için bu kadar değerli. Bununla birlikte bu şeyin öyle bir gücü daha var ki, insanları ölümsüz bile yapabiliyor. Tıpkı bu güzel adamı da bundan sonra artık yaptığı gibi. Bowie gibi, Prince gibi.

"Geçmiş zaman"a gidelim: Kısaca, gelmiş geçmiş en büyük şarkı yazarlarından biri bu adam. Üstelik 82 yaşına geldiğinde bile kendi müziğini üretmeye devam etti ve son zamanların da en kaliteli albümlerinden birini yayımladı. Cohen’i, kariyerinin başlarından itibaren kendi ifade edişiyle “Slow” ağırlıklı tarzıyla ürettiği çoğunlukla romantizm soslu baladları sayesinde tanıyorduk. Yeni nesil ise onu kısaca “True Detective 2. Sezon müziğini söyleyen amca” olarak biliyordu. Özetle Leonard Cohen, 13 stüdyo albümüyle birlikte 50 yıldır insanları şarkılarıyla doyuruyordu: “Famous Blue Raincoat”, “Suzanne”, “Dance Me to the End of Love”, “So Long, Marianne”, “If It Be Your Will”, “Chelsea Hotel #2” ve Jeff Buckley'i o çok farklı yorumuyla belki de daha da ölümsüzleştirmiş “Hallelujah” gibi birçok zamansız şarkının sahibiydi. Ayrıca 2012 çıkışlı albümü “Old Ideas” ve 2 yıl sonrasında gelen “Popular Problems” ile son zamanlarda da ilerlemiş yaşına rağmen acayip kaliteli işler yaptı. Johnny Cash’in kariyerinin sonlarındaki gibi daha da toklaşan bir ses ile Cohen, kendi kariyerinin sonlarında da özellikle “Darkness”, “Lullaby” ve “Did I Ever Love You” gibi parçalarla hikayelerini anlatmayı sürdürdü.



            14. stüdyo albümü “You Want It Darker”ı, aramızdan ayrılışından günler önce, 2016 Ekim’inde piyasaya süren sanatçı, albümü kendi evinde ve prodüktörlük koltuğunda oğlu Adam Cohen ile birlikte kaydetmiş. Eser de bu nedenle mi bilinmez ama gerçekten tam bir aile samimiyetine sahip: Cohen yine içini bütün şeffaflığıyla döküp bizlere bir armağan olarak sunuyor. Böylece 2016 yılının en kaliteli albümlerinden biri karşımıza çıkıyor. Albüm, özetle modern bir klasik. Bu adam, sadece “albüm çıkarmış olmak” ve piyasada adını tazelemek için bu yaşta böyle bir kayıt yapmıyor. Böyle bir tespiti, 36 dakikalık bu albümü yalnız bir defa bile baştan sona dinleyen herkes yapabilir. Örneğin şarkı sayısı 9 ile tam kararında; albüm daha dolu gözüksün diye gereksiz parça eklenmesi yapılmamış. Cohen adeta şunu diyor dinleyenlere: “Bakın yıl olmuş 2016, biliyorum kimse bir albümü oturup baştan sona sabırla dinlemiyor, ama siz bu albüm için gece vakti yarım saatinizi bir ayırın, onu rahatlıkla dinleyip zevk alacaksınız, ben de o sizi bir yerlerden izliyor olacağım.”

            21 Ekim 2016 tarihinde 82 yaşına basan ve maalesef bu günü son defa kutlayan Leonard Cohen, kendi doğum gününde bizlere hediye verdi ve albümüyle aynı adı taşıyan parça “You Want It Darker”ı bu tarihte ilk single olarak yayımladı. Alışık olunan Cohen havasında ve dinleyeni içine çeken bir bas gitar melodisi ile sanatçı, sözlerde ifade ettiği kadarıyla tanrıyla bir hesaplaşma içinde: “If you are the dealer, i'm out of the game, if you are the healer, it means i'm broken and lame” ile daha ilk sözleriyle vurmaya başlıyor şarkı. Dini motiflerle bezenmiş albümde ve bu şarkıda özellikle “Hineni” (İbranice “Buradayım”) ve ardından “I’m ready, my lord” cümlesiyle Cohen, dinleyenlere belki de yakın gelecek hakkında üzücü bir mesaj veriyor. Albümde bu kadar açık dini mesajlar olsa bile sanatçı bunları öyle ifade ediyor ki aynı zamanda sanki her sözü bir sevgiliye de söylenebilecek şekilde yazmış. Sonraki parça, “Treaty” de “I wish there was a treaty, between your love and mine” sözleriyle bu niteliği vurguluyor.





            Albüm, üzücü mesaj dolu. Bizimle sanki oyun oynuyor: "Leaving the Table", kayıttaki en etkileyici parçalardan bir tanesi ve “Artık zamanım geldi” odaklı sözleriyle insanı darmadağın ediyor. Bir başka etkileyici şarkı, "Traveling Light"ta da “Dance Me to the End of Love” tarzı, kadın vokalli bir havayla birlikte Cohen, yeniden ölümden bahsediyor. Dinleyeni daha da yaralıyor. Aynı zamanda Marianne’e de birçok gönderme var. Bunların yanında, "It Seemed the Better Way” ise, dinleyenleri Schindler's List’te bir sahnedeymiş hissine sokabilen keman bölümlerine sahip; Adam Cohen cidden prodüksiyonda çok başarılı. Albümün genelindeki bütün şarkılar için bu söylenebilir. Altyapısıyla dikkat çeken başka bir parça “Steer You Way” de hafızalara kolay kazınıyor. İşte böylelikle “You Want It Darker”, kesinlikle rahatça dinlenebilen bir albüm. Aynı zamanda oldukça derin hikayeler içeren bir sanat eseri. Kendisine Bob Dylan’ın 2016 Nobel Edebiyat Ödülü almasıyla ilişkin görüşü sorulduğunda ise Cohen, “Bence bu, dünyanın en yüksek dağı olduğu için Everest’e madalya takmak gibi” demişti. Geçtiğimiz 50 yılda ürettiği eserlerle Leonard Cohen, tevazu içinde yarattığı “kendi zirvesinden” bizlerle paylaştığı bütün o duygularla birlikte en güzel şekilde hatırlanacak. Işıklar içinde uyu güzel adam. Seni seviyoruz.