Ardından
Leonard Cohen- You Want It Darker
10/10
10 Kasım. Her yıl sabah geldiğinde gerçek özlemin hissedildiği o an, hatta son yıllarda da artık ister istemez gözlerin dolduğu o an. Artık bundan sonra da her yıl bu tarihte gece geldiğinde de tabii ki sabahkiyle kıyas dahi edilemese de yine bir özlem. Diskografiden birkaç tane özel yeri olan parça ile tabii. Aslında bu albüm incelemesi kaleme alındığında ikinci paragraftaki satırlar tamamen "şimdiki zaman"da yazılmıştı. Bu satırları teker teker "geçmiş zaman"a çevirmek ve onun aramızdan ayrıldığını nitelemek gerçekten çok ağır bir his. Ama biraz daha derin düşünüldüğünde burada esas hissedilen şey, müzik denilen sanat biçiminin gerçek değerinin aslında tarif edilemez olması: Yani artık 80'lerine gelmiş, dünyanın öteki ucundaki Kanadalı bir adamın ölümüne gerçekten bir yakınınızı kaybetmişsiniz gibi üzülmek ve ardından onu geride bıraktığı eserleriyle anmak... Bütün bu hisler için işte müzik denilen şey, bizim için bu kadar değerli. Bununla birlikte bu şeyin öyle bir gücü daha var ki, insanları ölümsüz bile yapabiliyor. Tıpkı bu güzel adamı da bundan sonra artık yaptığı gibi. Bowie gibi, Prince gibi.
"Geçmiş zaman"a gidelim: Kısaca,
gelmiş geçmiş en büyük şarkı yazarlarından biri bu adam. Üstelik 82 yaşına
geldiğinde bile kendi müziğini üretmeye devam etti ve son zamanların da en
kaliteli albümlerinden birini yayımladı. Cohen’i, kariyerinin başlarından
itibaren kendi ifade edişiyle “Slow” ağırlıklı tarzıyla
ürettiği çoğunlukla romantizm soslu baladları sayesinde tanıyorduk. Yeni nesil
ise onu kısaca “True Detective 2. Sezon müziğini söyleyen amca” olarak
biliyordu. Özetle Leonard Cohen, 13 stüdyo albümüyle birlikte 50 yıldır
insanları şarkılarıyla doyuruyordu: “Famous Blue Raincoat”, “Suzanne”, “Dance Me to the End of Love”, “So Long, Marianne”, “If It Be Your Will”, “Chelsea Hotel #2” ve Jeff Buckley'i o çok farklı yorumuyla belki de daha da ölümsüzleştirmiş “Hallelujah” gibi birçok zamansız şarkının
sahibiydi. Ayrıca 2012 çıkışlı albümü “Old
Ideas” ve 2 yıl sonrasında
gelen “Popular
Problems” ile son zamanlarda
da ilerlemiş yaşına rağmen acayip kaliteli işler yaptı. Johnny
Cash’in kariyerinin sonlarındaki gibi daha da toklaşan bir ses ile Cohen, kendi kariyerinin sonlarında da özellikle “Darkness”, “Lullaby” ve “Did I Ever Love You” gibi parçalarla hikayelerini
anlatmayı sürdürdü.
14. stüdyo albümü “You Want It
Darker”ı, aramızdan ayrılışından günler önce, 2016 Ekim’inde piyasaya süren sanatçı, albümü kendi evinde ve
prodüktörlük koltuğunda oğlu Adam Cohen ile birlikte kaydetmiş. Eser de bu
nedenle mi bilinmez ama gerçekten tam bir aile samimiyetine sahip: Cohen yine içini
bütün şeffaflığıyla döküp bizlere bir armağan olarak sunuyor. Böylece 2016
yılının en kaliteli albümlerinden biri karşımıza çıkıyor. Albüm, özetle modern
bir klasik. Bu adam, sadece “albüm çıkarmış olmak” ve piyasada adını tazelemek
için bu yaşta böyle bir kayıt yapmıyor. Böyle bir tespiti, 36 dakikalık bu albümü
yalnız bir defa bile baştan sona dinleyen herkes yapabilir. Örneğin şarkı
sayısı 9 ile tam kararında; albüm daha dolu gözüksün diye gereksiz parça
eklenmesi yapılmamış. Cohen adeta şunu diyor dinleyenlere: “Bakın yıl olmuş
2016, biliyorum kimse bir albümü oturup baştan sona sabırla dinlemiyor, ama siz
bu albüm için gece vakti yarım saatinizi bir ayırın, onu rahatlıkla dinleyip
zevk alacaksınız, ben de o sizi bir yerlerden izliyor olacağım.”
21 Ekim 2016 tarihinde 82 yaşına
basan ve maalesef bu günü son defa kutlayan Leonard Cohen, kendi doğum gününde bizlere hediye verdi ve albümüyle aynı
adı taşıyan parça “You Want It Darker”ı bu tarihte ilk single olarak yayımladı.
Alışık olunan Cohen havasında ve dinleyeni içine çeken bir bas gitar melodisi
ile sanatçı, sözlerde ifade ettiği kadarıyla tanrıyla bir hesaplaşma içinde: “If
you are the dealer, i'm out of the game, if you are the healer, it means i'm
broken and lame” ile daha ilk sözleriyle vurmaya başlıyor şarkı. Dini motiflerle
bezenmiş albümde ve bu şarkıda özellikle “Hineni” (İbranice “Buradayım”) ve
ardından “I’m ready, my lord” cümlesiyle Cohen, dinleyenlere belki de yakın
gelecek hakkında üzücü bir mesaj veriyor. Albümde bu kadar açık dini mesajlar
olsa bile sanatçı bunları öyle ifade ediyor ki aynı zamanda sanki her sözü bir
sevgiliye de söylenebilecek şekilde yazmış. Sonraki parça, “Treaty” de “I wish
there was a treaty, between your love and mine” sözleriyle bu niteliği
vurguluyor.
Albüm, üzücü mesaj dolu. Bizimle sanki oyun oynuyor: "Leaving the Table", kayıttaki en etkileyici parçalardan bir tanesi ve “Artık
zamanım geldi” odaklı sözleriyle insanı darmadağın ediyor. Bir başka etkileyici
şarkı, "Traveling Light"ta da “Dance Me to the End of Love” tarzı,
kadın vokalli bir havayla birlikte Cohen, yeniden ölümden bahsediyor. Dinleyeni daha da yaralıyor. Aynı
zamanda Marianne’e de birçok gönderme var. Bunların yanında, "It Seemed the Better Way” ise, dinleyenleri Schindler's List’te bir sahnedeymiş hissine
sokabilen keman bölümlerine sahip; Adam Cohen cidden prodüksiyonda çok
başarılı. Albümün genelindeki bütün şarkılar için bu söylenebilir. Altyapısıyla
dikkat çeken başka bir parça “Steer You Way” de hafızalara kolay kazınıyor.
İşte böylelikle “You Want It Darker”, kesinlikle rahatça dinlenebilen bir
albüm. Aynı zamanda oldukça derin hikayeler içeren bir sanat eseri. Kendisine
Bob Dylan’ın 2016 Nobel Edebiyat Ödülü almasıyla ilişkin görüşü sorulduğunda ise Cohen,
“Bence bu, dünyanın en yüksek dağı olduğu için Everest’e madalya takmak gibi”
demişti. Geçtiğimiz 50 yılda ürettiği eserlerle Leonard
Cohen, tevazu içinde yarattığı “kendi zirvesinden” bizlerle paylaştığı
bütün o duygularla birlikte en güzel şekilde hatırlanacak. Işıklar içinde uyu güzel adam. Seni seviyoruz.