Gitar Müziğine İthafen
Kasabian- For Crying Out Loud
7/10
Son
zamanlarda sıkça konuşulan “gitar müziğinin azalarak bitmesi” konusu, -özellikle
NME’nin de ele aldığı gibi- İngiltere’deki müzik medyasının sürekli gündeminde.
Gerek dünyayı ele geçiren “brit-pop” döneminde gerekse 2000’lerin başında çıkan
“post-punk revival” akımı ve “alternatif rock” sayesinde bu ülke yakın geçmişte
bizi gitar müziğine doyurmuştu. Ancak son yıllarda İngiltere’de modern rock
müziği eski kalitesinde değil. Bunun en büyük sebebi ise büyük grupların giderek
daha fazla pop sularında yüzmeye çalışmaları oldu (Bkz. Coldplay, Muse, The
Kooks, Kaiser Chiefs). Bu örneklere yakın bir ek olarak “48:13” ismiyle 2014
yılında çıkan albümleriyle Kasabian da eklenmişti. Grup, daha önceki dört
albümüne kıyasla zaten müziğinde yoğun bir şekilde barındırdığı klavyelerin ve
bilgisayarların sesini bu albümde biraz daha arttırmıştı. Her ne kadar “The Chainsmokers
ile düet yapacak kadar pop’a yönelik” bir değişiklik olmasa da Kasabian’ın
müziğindeki gitar riff’leri eskisi kadar hissedilmiyordu. Albüm de buna paralel
olarak ortalama eleştiriler aldı.
FIFA
17’de oyun içinde ve özellikle The Journey modunda Alex Hunter’ın hikayesine
giriş yaptığımız jenerikte karşımıza çıkan “Comeback Kid” ise albümün en iyi
parçası olabilir. İlk albümlerindeki o stadyum marşlarına benzer mod yükseltici
bir şarkı. Bu yüzden de önceki albümün “Stevie”si demek daha doğru (ki o da bir
önceki yılın FIFA’sında kullanılmıştı.) Hatta şarkının başında bu sefer
yaylılar yerine üflemeliler kullanılıyor, daha sonra esas bölüme geçiliyor. Tom’un
vokallerinin ve Ian Matthews davullarının da burada albümün zirvesinde olduğunu
belirtelim. Ayrıca parça, “Reap what you
sow” nakaratıyla ne ekersen onu
biçersin temasını verip karmaya inanın diyor daha ne olsun. Sonrasında gelen
“The Party Never Ends”, enstrüman çeşitliliği ile kulaklara ilaç gibi gelen
altyapısıyla albümün sevilenlerinden biri oluyor. "Are You Looking for Action?", grubun son albümlerindeki neo-saykodelik alışkanlıklarından zevk
alanlar için eğlenceli bir iş olmuş. Yine de 8 dakika göz açıp kapayıncaya
kadar geçemiyor; bu kadar süre sadece ikinci solist Sergio’nun vokal yapması
şarkıyı biraz basitleştiriyor. Buna karşılık Sergio, "All Through the
Night"ta “Call my nameee” yükselişiyle
bizlere tatlı bir “singer-songwriter” eseri sunuyor.
“For
Crying Out Loud”un en duygusal işi olarak adlandırabileceğimiz “Wasted”,
özellikle sözlerinin doğrudan bütün hisleriyle dinleyiciyle buluşmasıyla
albümün en etkileyici parçalarından biri. Sıradan görünen temposu ve
gitarlarına karşın sözlerin kendi içinde yarattığı “Summertime Sadness” anlamı,
melodiyle birlikte başarılı bir uyum yakalıyor. Son olarak, Leicester City,
İngiltere Premier League’de mucizevi şekilde şampiyon olduktan sonra ise Leicester
yerlileri ve fanatikleri olan Kasabian üyeleri de kulübün stadındaki iki
gecelik özel konserde ilk defa çaldıkları "Put Your Life on It" ile
albüme Beatlesvari ancak sade bir kapanış yapıyor. Genel olarak
değerlendirdiğimizde albüm, ilk albümlerdeki o heyecanı hissettirmiyor ama son
kayda göre oldukça akılda kalıcı bir iş olduğu kesin. Yine de gitar müziğinin
bu kadar unutulduğu bir dönemde Arctic Monkeys, “AM” gibi bir başyapıtı
yaratabiliyorsa, Kasabian’ın da o albümün en azından yakınına yaklaşabilecek
bir eserle müzik piyasasını sarsması gerekiyordu. Bu nedenle, beklentiler
sadece üzer diyerek üzüldüğümüzü; ancak Kasabian’ın bu altıncı albümünün 3-4
güzel parçayı da hayatımıza kazandırdığını söyleyebiliriz.