İkinci Albüm Sendromu:
Wolf Alice- Visions of A Life
6/10
Kaynak: Wannart
Global
müzik grubu fabrikası İngiltere’den çıkan son ürünlerden olan Wolf Alice,
günümüz indie müziğinin “gürültülü kadın vokalli ve hafif grunge soslu
alternatif rock grubu” ihtiyacına karşılık veriyor. Tıpkı Palma Violets ya da
The Vaccines gibi daha ilk albümleri çıkmadan bile İngiliz basını tarafından
yere göğe sığdırılamayan grup, gerçekten de 2013 çıkışlı EP’leriyle ve
özellikle kayda ismini veren “Blush” parçasıyla çok ses getirmeyi başardı.
Vokal Ellie Rowsell’in duru güzelliğiyle birlikte de tıpkı Hannah Reid’in
London Grammar için istemsiz bir biçimde yaptığı “imaj çalışmasıyla” beraber
grubun ismi de haliyle daha kolay tanındı. Bunun dışında Wolf Alice, icra
ettikleri müzik tarzı hala tam bir kategoriye konulamasa da naif bir modern indie-pop
anlayışından shoegaze’e ve ayrıca 90’ların Sonic Youth, Hole ve Pixies’ine
kadar uzanan geniş bir yörüngede kendilerine özgü bir tarz buldu.
2015
yazında ilk stüdyo albümleri “My Love Is Cool”u piyasaya sürdükten sonra ise
grup, İngiliz medyasının pohpohlamasının aslında çok da haklı olduğunu
dinleyenlere ispatladı. Tabii belli bir kesimin “Ortalıkta zaten gitar müziği
yapan çok yeni grup yok o yüzden Wolf Alice şişirilmiş bir balon”
benzetmelerine de özellikle internet ortamında maruz kaldı. Buna rağmen albüm,
neredeyse her müzik otoritesi tarafından pozitif eleştiriler almayı başardı ve hatta
Ada’nın meşhur Mercury Prize ödülüne de aday gösterildi. Her parçası ayrı bir
özenle yazılmış olan albüm, “Bros”, “Giant Peach”, “You’re a Germ”, “Your Loves Whore” ve “T2 Trainspotting” filminde de akıllara kazınmış olan tatlı mı tatlı “Silk”
gibi birçok önemli parçaya sahipti. Ayrıca albümün deluxe versiyonundaki buram
buram 90’lar kokulu “Moaning Lisa Smile”, grubun en önemli hitlerinden oldu ve
ertesi yılki Grammy’lere adaylığıyla da Wolf Alice ismini tüm dünyaya duyurdu.
İki
yıl sonra 2017’de ise grup, Ellie Rowsell’in halasının eski bir fotoğrafının
kapak olduğu ikinci albümleri “Visions of A Life” ile ortamlara dönüyor. Dörtlü,
ilk kayıtlarında oluşturduğu müziği daha spontane bir yaklaşımla biraz da risk
alarak geliştirmeye çalışıyor. Özellikle bu yönden albümün en dikkat çekici
parçası “Don’t Delete the Kisses”, grubun resmen piyasada sahip olduğu
toprakları genişletiyor. Rowsell’in fazlasıyla açık ve vurucu olan uzun şarkı
sözleri ile nakaratın “What if it's not meant for me? Love.” ve “Me and you
were meant to be. In love.” gibi farklı şekillerde söylenmesi gibi detaylarla şarkı,
dinleyenleri alıp başka dünyalara götürüyor. Ayrıca kısa film tadındaki muazzam
müzik klibinin de etkisiyle albümün ve hatta belki de grubun en sağlam
işlerinden biri bu.
Albümün
single olarak çıkan diğer parçaları “Yuk Foo” ve “Beautifully Unconventional”
ise çok net bir şekilde ifade etmek gerekirse “basit” işler. Grubun çok da uzun
olmayan geçmişine bile bakıldığında konserlerinde çalmadıkları kıyıda köşede
kalmış şarkıları bile bunlara kıyasla daha özenli duruyor. “St. Purple &
Green” ise ilk albümden tatlar taşıyan melodik yapısıyla pozitif anlamda öne
çıkan bir parça. Bunun yanında yine Rowsell’in kişisel şarkı sözleri ile
birlikte parçanın onun büyükannesine ve ölüm-hayat arasındaki ilişkiye
odaklandığı belli oluyor. Bir başka dikkat çekici parça ise albüme ismini veren
8 dakikalık “Visions of A Life”. Özellikle canlı performanslarıyla da ünlü bu
grubun, şarkıdaki gitar performansı resmen dinleyenleri konserlerine gitmeye
özendiriyor.
Albümde,
dikkatli müzikseverlerin yakından tanıdığı “ikinci albüm sendromu”yla bir kez
daha karşı karşıya kalmamak elde değil. Herkesin tahmin edebileceği üzere bir
müzik sanatçısının ilk albümü genelde bütün hayatları boyunca yaptıkları
çalışmanın en iyi meyvelerini içerir. Başarılı bir ilk albümden sonra bu yüzden
devamında da en azından aynı çizgiyi yakalayabilmek kolay değildir. Bunu
hakkıyla yapmış olanlar da şu an müzik sektörünün önemli isimlerinin birçoğu
olduğu için Wolf Alice’i bu kefeye koymak doğru mu orası tartışılır. NME ve DIY
gibi bu albüme 5 yıldız veren İngiliz otoriteleri, haliyle grubu övmeye de doyamıyor.
Amerikan medyası albüme daha objektif baksa da dünya çapında genel görüş ise
albümün yine çok başarılı bir iş olduğu. Takdir tabii ki bu müziği evinde,
arabasında, kulaklığında dinleyen müzikseverlerin; ancak şu bir gerçek ki grup,
bu albümde ivmeyi fazlasıyla düşürüyor. Sanki bahsedilen birkaç istisna hariç,
ilk albümden arda kalan parçalar hemen 1 saatte stüdyoda kaydedilip piyasaya
sürülmüş gibi bir özensizlik ve hayal kırıklığı taşıyor “Visions of A Life”. Buradaki
hatalardan ders çıkarılması dileğiyle de üçüncü albümün yolu ise maalesef
şimdiden gözleniyor.