Müziğe Aşıklar Şehri
Justin Hurwitz- La La Land Film Müziği
10/10
Filmi
izleyenler için kaleme alınan bu yazı öncesinde ilk olarak şunu söylemeliyiz:
Film, aslında daha şimdiden “kült” seviyesine ulaşmış modern bir klasik. Belli
bir zaman sonra geriye dönüp 2016 yılına bakıldığında ilk önce hatırlanacak birkaç
film arasında: Mesela 2030 yılında ikonik müzikaller hakkında konuşulduğunda “Grease”,
“West Side Story”, “The Sound of Music” ve “Chicago” gibilerinin yanında “La La
Land”i de aralarında göreceğiz. Trafik, renk ve optimizm dolu ilk sahnesinden, “The
End” ritüel yazısına kadar izleyeni hipnotize edip içine çeken bir müzikal bu. Bunun
yanında bir de başrollerde “Crazy, Stupid, Love.” ile “Gangster Squad”da da beraber
izlediğimiz muazzam elektrikli Gosling-Stone ikilisi var tabii. Buna karşılık filmin
her yerde görünen afişi, 14 Oscar adaylığı popülerliği ve neredeyse bütün
eleştirmenler tarafından 5 yıldız alması gibi unsurlar, kimileri için yapımı
antipatik kılabilir. Amerikan tabiriyle filmi “overrated” olarak
değerlendirenler olabilir. Ancak bu söz konusu kesimin de, filmden hipnotize
olanların da kayıtsız kalamayacağı kesin olan tek bir gerçek var: O da filmin
müzikleri.
Henüz
85’li, yani Ryan Gosling’den küçük olan müzikalin yönetmeni ve senaristi Damien
Chazelle, genel olarak müzikle çok iç içe bir sanatçı. İlk yapımı “Guy and
Madeline on a Park Bench” (2009) ve ardından ismini tüm dünyaya tanıttığı
“Whiplash” (2014) filmlerinde de jazz hakkında yapımlar üretti. Hatta “Whiplash”,
J.K. Simmons ustalığı sayesinde modern sinemanın en iyi jazz filmlerinden biri
olarak gösteriliyor. Chazelle’in Harvard Üniversitesi’nden (!) ve eski müzik
gruplarından yakın arkadaşı Justin Hurwitz ise bu iki filmin müziklerinin
yanında La La Land’in de bir parça hariç bütün eserlerini yaratan yegane insan.
Hurwitz, sadece bu müzikal için 1900 civarında piyano demosu hazırladığını
açıkladı. Haliyle bu gayreti de kendisine 3 dalda Oscar adaylığı getirdi.
Filmdeki parçaları teker teker ele almadan önce hepsinin tek bir ortak
noktasına değinmek gerekirse, müzikleri tek bir kelime ile özetleyebiliriz:
Duygu. Parçaların “tamamı”, filmi izlerken ilk defa dinlenildiğinde, beste ve
sözlerindeki duygusuyla izleyiciyi doğrudan etkileyebiliyor. Aslında filmin
sırrı da bu.
İlk
sahne, “Another Day of Sun” filmdeki bütün oyuncuları buluşturup tıkanmış bir
trafikte etrafına pozitiflik saçmayı tercih eden insanları ele alan bir giriş.
Ayrıca Jimmy Fallon da Altın Küre için bu sahnenin tatlı bir parodisini yaptı. Bunun
dışında, şarkının son kısmında da üflemeli çalgılarla yoğun olarak duyulan
müzikalin tema melodilerinden biri de parçaya eşlik ediyor. Aynı melodinin yine
ağırlıkla kullanıldığı “Someone in the Crowd” ise Emma Stone öncülüğünde 3
güzelle birlikte rengarenk elbiseleri ve dans koreografisiyle akılda kalan, hem
“networking”in faydalarını hem de hayatımızdaki önemli insanları aynı anda anlatan
bir eser. “Engagement Party”de ise söz konusu bestenin duygusal bir versiyonunu
dinliyoruz. Bu kısacık parça, piyanonun ne kadar özel bir enstrüman olduğunu dinleyenlere
sakince hatırlatıyor.
“Mia & Sebastian’s Theme” ise belki de bir anlamda filmin özeti. Duygu yoğunluğu
bol bir şekilde başlayan piyano ve devamında da gitgide dağılıp ilk baştaki hissiyatı
bilerek kaybeden bir düzen. Bunun yanında Ryan Gosling’in piyanoya hakimiyeti
de çok önemli. Whiplash’te gerçek hayatta da 15 yaşından beri davul çalan Miles
Teller’ın film için ekstra pratik yapması gibi Gosling de önceden piyano
çalmayı biliyordu ve bu müzikal için ağır bir tempoda pratik yaptı. Filmin her
sahnesinde parçaları da herhangi bir el dublörü kullanmadan kendisi çaldı. Ayrıca
bilenler bilir, Gosling piyano çalıp vokallerin çoğunu yaptığı Dead Man's Bones
isimli grubuyla, 2009 yılında bir çocuk korosu eşliğinde baştan sona oldukça
kaliteli parçalara sahip korku temalı bir albüm yayımlamıştı.
La
La Land denildiğinde akıllara doğal olarak ilk gelen parça ise “City of Stars”.
Justin Hurwitz’in kendisinin de ifade ettiği gibi şarkıda hem umut dolu hem de
melankolik bir his var. Kendisi bu niteliği, Hollywood’daki ve aslında da gerçek
hayattaki iniş çıkışlara ithafen yarattığını dile getiriyor. Özellikle parçada
bölümler arası geçişler çok özenli işlenmiş. Albümde, parçanın hem orijinali
olan düet versiyonu, hem Gosling’in ıslıkla çaldığı sahildeki sahne versiyonu,
hem de Stone’un Hurwitz’in gitarına mırıldanarak eşlik ettiği acayip tatlı bir
versiyonu bulunuyor.
“Audition
(The Fools Who Dream)” ise filmdeki en unutulmaz sahnelerden birini
izleyenlerin akıllarına kazırken Emma Stone’un da şahane performansı ve oyunculuğuyla
Oscar heykelciğini sonuna kadar hak ettiğini kanıtlıyor. Parça, müzikalin
anlatmak istediğini en net şekilde ifade eden eser. Bununla birlikte, filmin
özünde bahsettiğimiz duygu yoğunluğunun da en fazla hissedildiği sahne bu. Söz
konusu parçaların yanı sıra, filmin afişindeki anın dansının yapıldığı ironik
sözleriyle akılda kalan “A Lovely Night”, Hurwitz’in ister istemez Whiplash’ı
hatırlatan esaslı jazz eserleri “Herman’s Habit” ve “Summer Montage”, ayrıca bu
film için gitar çalmayı öğrenen John Legend’ın filmin konser sahnesinde
seslendirdiği “Start A Fire” ve “Mia & Sebastian’s Theme”i klasik müziğe evrimleştiren
“büyülü” “Planetarium” da filmin diğer güzellikleri. Sonuç olarak bu müzikal, filmseverlerin
çoğunun tekrar tekrar aynı hislerle izleyebileceği kalitede bir Damien Chazelle
filmi. Ancak bunu sağlayan en önemli unsur ise Hurwitz’in imza attığı film
müzikleri: Özetle La La Land, bir “Damien Chazelle ve Justin Hurwitz” eseri.