8 Ekim 2016

Bastille- "Wild World"






Yine Kendi Yolunda 

Bastille- "Wild World"

7,5/10




     
      İngiliz müzisyen Dan Smith, doğum gününün Fransa’nın ulusal bayramı 14 Temmuz’a denk gelmesiyle solo projesinin adını tatlı bir şekilde “Bastille” olarak seçmiş. İlerleyen zamanlarda bu proje bir grup halini alsa da şu an yine şarkıların hepsinin altında Smith’in imzası var. 2013 yılında ise çıktığında büyük başarı yakalayan ilk albümleri “Bad Blood”, orijinal vokal ve kaliteli şarkı yazarlığıyla günümüz indie-pop’una bir sürü hit parça kazandırdı. Vasat şarkı neredeyse yok gibiydi. Özellikle dördüncü single “Pompeii”nin Youtube’da 350 milyonu görmesiyle de birlikte Bastille, artık popüler kültürün bir parçası oldu. Bunun yanında, albümdeki “Flaws”, “Bad Blood”, “Things We Lost in the Fire” ve “Oblivion” gibi parçalar sayesinde gruba piyasada “tek şarkılık grup” imajı yapışmadı. Bir de grup son yıllardaki futbol oyunlarının tekeli FIFA serisinin 13, 16 ve 17 versiyonlarına şarkılar vermesiyle de adını sağlam bir kitleye duyurdu. Hatta bir parçayı sadece oyun için piyasaya sürdü: Bkz. Hangin’. İkinci albümleri öncesi ise Bastille, araya “Other People's Heartache” isimli bir mixtape serisi sıkıştırıp burada Haim ve Skunk Anansie gibi sanatçılarla çalıştı.




            Grubun ikinci stüdyo eserleri “Wild World”, 2016 Eylül’ünde piyasaya sürüldü. İlk single’lar “Good Grief” ve “Send Them Off!”, grubun yola kendi çizgisinde devam ettiğinin göstergesi. Yani kısaca Bastille dediğinizde akla ilk gelenler: Duygusu yoğun inişli çıkışlı vokal, tempolu elektro-pop altyapısı ve son dönem Coldplay’i gibi olabildiğince pozitif bir ruh hali. Bununla birlikte, Twitter bio’sunda ifade ettiği gibi tam bir sinema aşığı olan Dan Smith’in albümde şarkı aralarına yerleştirdiği film replikleri ve albüm kapağının Hollywood afişlerini andırması da cidden pozitif ayrıntılar. Ayrıca “Wild World”de kaliteli vokal geçişleriyle akılda kalan “Lethargy”, enerjik nakaratlarıyla motivasyon kaynakları olan “Blame” ve “Power” gibi sağlam potansiyel hitler de var.




Bunların yanında, tempoyu biraz düşürdüklerinde de Smith ve arkadaşları başarılı işler çıkarabiliyorlar: “Way Beyond” ve “Four Walls” ise bunun kanlı canlı örnekleri. Ayrıca bir parça var ki, hem bu albümün hem de grubun diskografisinin en yavaş ama en samimi işi: “Two Evils” isimli sadece elektro gitar ve vokalin olduğu ballad, iç hesaplaşma şeklindeki şarkı sözleriyle bu albümün zirvesi. The Guardian’dan Caroline Sullivan’ın da albüm incelemesinde ifade ettiği gibi aslında grup, gerçekten de ileride bu şarkı gibi daha fazla slow parça üretebilir. Bu arada -Youtube videolarından- emin olunan bir gerçek var ki özellikle Dan Smith başta olmak üzere Bastille, canlı performansları cidden çok başarılı bir grup. Bu albümdeki parçaları da ABD ağırlıklı “Wild World” turnesinde izleyicilere yine en etkili şekilde sergileyeceklerdir.


Ekstra parçalar da hesaba dahil edildiğinde albümde yer alan tam 20 tane parçanın en büyük sorunu ise neredeyse hepsinin benzer karaktere sahip olması. Şarkı başlangıçları, ara geçişler, hatta bazı nakaratlar bile aynı tadı veriyor. Aslında daha az ve daha özgün parçaların yer alması, albümü kesinlikle daha değerli kılarmış. Ayrıca maalesef bu kayıtta öyle ilk albümdeki gibi acayip akılda kalıcı hitler bulmak pek kolay değil. Bu nedenlerle “Bad Blood”un altında kaldığı açıkça söylenebilir. Yine de dinleyicileri gayet keyifli bir kayıt bekliyor: Bu ufak hatalara rağmen, kendi çizdikleri bu yolda devam eden Bastille’in, ilerleyen zamanlar için ise çok daha kaliteli işlere imza atacağı kesin.