15 Eylül 2015

Tame Impala- "Currents"




Saykodelik Pop Evrimi

Tame Impala- "Currents"

8,5/10





The Beatles’ın “psychedelic” yıllarının 21. yüzyıldan bir akrabası var: Tame Impala. Uyuşturucuların etkisiyle yaratılan bu derin saykodelik havayı, ilk iki albümlerinde rock  ögeleriyle, şimdi de üçüncü albümlerinde elektro-pop ögeleriyle lezzetli bir şekilde harmanlıyor bu grup. Ortaya da haliyle tekrar tekrar dinlemesi çok keyifli eserler kalıyor. Aslında Tame Impala esas olarak bir grup değil. Kevin Parker isminde Avusturalyalı bir müzisyenin bütün enstrümanları evinde kendisinin çaldığı ve kaydettiği bir proje. Kendisi aynı zamanda 12 yaşından beri (!) müzik kayıtları yapıyor. Diğer grup üyeleri ise ona sahnede eşlik ediyor. 
Grubun ilk albümü “Innerspeaker” 2010 yılında çıktığında oldukça olumlu eleştiriler aldı. “Solitude Is Bliss” ve “Alter Ego” gibi parçalarla birlikte özellikle Parker’ın John Lennon’dan ilham alan efektli vokalleri ve özellikle şarkı yazarlığı dikkat çekti. Ancak grup esas patlamasını 2 yıl sonra çıkardıkları ikinci albümleri yani başyapıtları “Lonerism” ile yaptı. Albüm, üst düzey bir şarkı yazarlığının yanı sıra baştan sona defalarca dinlenebilen bütünlüğüyle dinleyiciyi altüst etti. Albümün “uçuran” hiti "Feels Like We Only Go Backwards", “Elephant”, “Mind Mischief” ve “Apocalypse Dreams” gibi parçalarla Lonerism, Grammy Ödülleri’nde “En İyi Alternatif Müzik Albümü” ödülüne de aday gösterildi. 2015’in başlarında ise Kevin Parker, Mark Ronson’un yeni albümünde 3 parçaya konuk oldu; “Uptown Funk”tan sonraki single olan “Daffodils”de vokal yaptı. Impala’nın psychedelic rock tarzının aksine bu şarkıdaki pop’laşma ise grubun yeni albümü öncesinde gereken sinyalleri dinleyicilere verdi: Parker, artık değişen çağa üçüncü albümleri “Currents” ile ayak uyduruyor.






Devir değişiyor. Müzik de bilişim çağının getirisi olarak teknolojiyle gitgide bütünleşiyor. Yani bu devir de haliyle teknolojiden en çok yararlanan pop ve elektronik müziğe yarıyor. Artık basit Türk popçuları bile değişen dünyaya uyarak “kendiliğinden remixli” single’lar yapıyorlar. Sebebi de çok belli aslında; elektronik müziğin artık bir sınırı yok. Sadece birkaç tuşa basarak istenilen her sese ulaşmak mümkün. Çok cezbedici ve yaratıcılığı kökleyecek bir imkan bu. İşte bu yüzden geleneksel enstrümanlarla icra edilen müziklerde de bilgisayar kullanımı artık çok yaygın: Örneğin bu sayede Radiohead ve Muse gibi gruplar eskiye göre daha deneysel işlere adım atarken Coldplay, The Killers ve Maroon 5 gibi birçok rock grubu da giderek poplaşıyor. Tame Impala ise  hem deneysellik hem poplaşma amaçlı ortaya karışık bir evrim geçiriyor. Parker, ilk iki albümde ürettikleriyle tatmin olmuşa benziyor ki bu sefer Impala’nın sınırlarını genişletiyor. Disko, r&b ve synthpop gibi tarzları da parçalarına katıyor. 2015 temmuzunda çıkan üçüncü albüm “Currents” ile yeni çağa ayak uydurup müziğini evrimleştiriyor. Tabii ki bu kökünden bir değişim değil, örneğin gitarlar hala grubun en önemli unsurlarından, eskisi kadar sık olamasa da alışık olunan türde eserler de var.

 

Albümün ilk şarkısı “Let It Happen” ilk saniyesinden bitişine kadar insana tokat gibi çarpıyor. İki bölüme ayrılmış ve özellikle düzenlemesi ustaca yapılmış bir parça. İçinde o kadar yaratıcı  müzikal öge var ki 8 dakikaya yakın süresi dinleyenlere az bile gelebiliyor. Parça albümün en başarılı eserlerinden biri. Atmosferiyle buram buram dream-pop kokan bas gitar harikası “Yes I’m Changing” ve albümün tarzını en güzel özetleyen parçalardan biri olan  “Eventually” hiti, art arda geliyor. Bu bağlamın ise bilinçli yapıldığı, parçaların sözlerinden kolaylıkla anlaşılıyor: “Melody's Echo Chamber” adlı başarılı projesiyle ünlenen Fransız müzisyen Melody Prochet ile uzun süredir birlikte olan Kevin Parker’ın, ayrılmalarının ardından bu iki şarkıyı (hatta belki de koca albümü) ona yazdığı fazlasıyla belli. “Life is moving, can't you see. There's no future left for you and me” ya da “But I know that I'll be happier and I know you will too” gibi dizelerle bu net bir şekilde anlaşılabiliyor.


  “The Less I Know the Better”, tempolu gitarlarıyla ve 80’ler havasıyla albümün en değerli hitlerinden biri. Dinlemeye doyulmuyor bu şarkı. En çok beğenilen single’lardan “Cause I’m a Man” de akılda kalıcı nakaratıyla daha şimdiden klasik bir Tame Impala parçası oluyor.  Grubun en büyük hiti "Feels Like...” tadında bir şarkıya ise albümün sonunda rastlamak mümkün: "New Person, Same Old Mistakes", etkileyici melodisinin sürekliliği ve çoklu vokalleriyle albüme olabilecek en güzel kapanışı yapıyor. Aslında single olarak yayımlanan 4 önemli parçanın mart ayından beri art arda zaten paylaşılmasıyla birlikte albüm temmuz ayında çıktığı için büyük bir etki yaratamıyor. Ayrıca parçaların  hepsini değil; öne çıkanlarını ayrı ayrı dinlemesi keyifli bir albüm olmuş. Önceki albümlerle kıyaslamak ise doğru olamayabilir ki zaten albüm, Lonerism ayarında bir kayıt değil; çünkü bu bir değişim kaydı, bir geçiş süreci. Sonuçta bütünüyle dinlemesi kolay olmayan, baştan sona dinlemek için biraz sabır gerektiren bir albüm. Ancak yine de Currents, kesinlikle kendi alanında yılın en önemli kayıtlarından ve teknolojiyle birlikte değişen popüler müzik devrinin önemli yeniliklerinden biri.