Saykodelik Pop Evrimi
Tame Impala- "Currents"
8,5/10
The
Beatles’ın “psychedelic” yıllarının 21. yüzyıldan bir akrabası var: Tame
Impala. Uyuşturucuların etkisiyle yaratılan bu derin saykodelik havayı, ilk iki
albümlerinde rock ögeleriyle, şimdi de
üçüncü albümlerinde elektro-pop ögeleriyle lezzetli bir şekilde harmanlıyor
bu grup. Ortaya da haliyle tekrar tekrar dinlemesi çok keyifli eserler kalıyor.
Aslında Tame Impala esas olarak bir grup değil. Kevin Parker isminde
Avusturalyalı bir müzisyenin bütün enstrümanları evinde kendisinin çaldığı ve
kaydettiği bir proje. Kendisi aynı zamanda 12 yaşından beri (!) müzik kayıtları
yapıyor. Diğer grup üyeleri ise ona sahnede eşlik ediyor.
Grubun ilk albümü
“Innerspeaker” 2010 yılında çıktığında oldukça olumlu eleştiriler aldı. “Solitude Is Bliss” ve “Alter Ego” gibi parçalarla birlikte özellikle Parker’ın John
Lennon’dan ilham alan efektli vokalleri ve özellikle şarkı yazarlığı dikkat
çekti. Ancak grup esas patlamasını 2 yıl sonra çıkardıkları ikinci albümleri
yani başyapıtları “Lonerism” ile yaptı. Albüm, üst düzey bir şarkı yazarlığının
yanı sıra baştan sona defalarca dinlenebilen bütünlüğüyle dinleyiciyi altüst
etti. Albümün “uçuran” hiti "Feels Like We Only Go Backwards", “Elephant”,
“Mind Mischief” ve “Apocalypse Dreams” gibi parçalarla Lonerism, Grammy
Ödülleri’nde “En İyi Alternatif Müzik Albümü” ödülüne de aday gösterildi. 2015’in
başlarında ise Kevin Parker, Mark Ronson’un yeni albümünde 3 parçaya konuk
oldu; “Uptown Funk”tan sonraki single olan “Daffodils”de vokal yaptı. Impala’nın
psychedelic rock tarzının aksine bu şarkıdaki pop’laşma ise grubun yeni albümü
öncesinde gereken sinyalleri dinleyicilere verdi: Parker, artık değişen çağa üçüncü
albümleri “Currents” ile ayak uyduruyor.
Devir
değişiyor. Müzik de bilişim çağının getirisi olarak teknolojiyle gitgide
bütünleşiyor. Yani bu devir de haliyle teknolojiden en çok yararlanan pop ve
elektronik müziğe yarıyor. Artık basit Türk popçuları bile değişen dünyaya
uyarak “kendiliğinden remixli” single’lar yapıyorlar. Sebebi de çok belli
aslında; elektronik müziğin artık bir sınırı yok. Sadece birkaç tuşa basarak
istenilen her sese ulaşmak mümkün. Çok cezbedici ve yaratıcılığı kökleyecek bir
imkan bu. İşte bu yüzden geleneksel enstrümanlarla icra edilen müziklerde de
bilgisayar kullanımı artık çok yaygın: Örneğin bu sayede Radiohead ve Muse gibi
gruplar eskiye göre daha deneysel işlere adım atarken Coldplay, The Killers ve Maroon
5 gibi birçok rock grubu da giderek poplaşıyor. Tame Impala ise hem deneysellik hem poplaşma amaçlı ortaya
karışık bir evrim geçiriyor. Parker, ilk iki albümde ürettikleriyle tatmin
olmuşa benziyor ki bu sefer Impala’nın sınırlarını genişletiyor. Disko, r&b
ve synthpop gibi tarzları da parçalarına katıyor. 2015 temmuzunda çıkan üçüncü
albüm “Currents” ile yeni çağa ayak uydurup müziğini evrimleştiriyor. Tabii ki
bu kökünden bir değişim değil, örneğin gitarlar hala grubun en önemli unsurlarından,
eskisi kadar sık olamasa da alışık olunan türde eserler de var.
Albümün
ilk şarkısı “Let It Happen” ilk saniyesinden bitişine kadar insana tokat gibi
çarpıyor. İki bölüme ayrılmış ve özellikle düzenlemesi ustaca yapılmış bir
parça. İçinde o kadar yaratıcı müzikal
öge var ki 8 dakikaya yakın süresi dinleyenlere az bile gelebiliyor. Parça albümün
en başarılı eserlerinden biri. Atmosferiyle buram buram dream-pop kokan bas
gitar harikası “Yes I’m Changing” ve albümün tarzını en güzel özetleyen
parçalardan biri olan “Eventually” hiti,
art arda geliyor. Bu bağlamın ise bilinçli yapıldığı, parçaların sözlerinden
kolaylıkla anlaşılıyor: “Melody's Echo Chamber” adlı başarılı projesiyle
ünlenen Fransız müzisyen Melody Prochet ile uzun süredir birlikte olan Kevin
Parker’ın, ayrılmalarının ardından bu iki şarkıyı (hatta belki de koca albümü)
ona yazdığı fazlasıyla belli. “Life is
moving, can't you see. There's no future left for you and me” ya da “But I know that I'll be happier and I know
you will too” gibi dizelerle bu net bir şekilde anlaşılabiliyor.
“The
Less I Know the Better”, tempolu gitarlarıyla ve 80’ler havasıyla albümün en
değerli hitlerinden biri. Dinlemeye doyulmuyor bu şarkı. En çok beğenilen
single’lardan “Cause I’m a Man” de akılda kalıcı nakaratıyla daha şimdiden
klasik bir Tame Impala parçası oluyor. Grubun
en büyük hiti "Feels
Like...” tadında bir şarkıya ise albümün sonunda rastlamak mümkün: "New
Person, Same Old Mistakes", etkileyici melodisinin sürekliliği ve çoklu
vokalleriyle albüme olabilecek en güzel kapanışı yapıyor. Aslında single olarak
yayımlanan 4 önemli parçanın mart ayından beri art arda zaten paylaşılmasıyla
birlikte albüm temmuz ayında çıktığı için büyük bir etki yaratamıyor. Ayrıca
parçaların hepsini değil; öne çıkanlarını
ayrı ayrı dinlemesi keyifli bir albüm olmuş. Önceki albümlerle kıyaslamak ise
doğru olamayabilir ki zaten albüm, Lonerism ayarında bir kayıt değil; çünkü bu
bir değişim kaydı, bir geçiş süreci. Sonuçta bütünüyle dinlemesi kolay olmayan,
baştan sona dinlemek için biraz sabır gerektiren bir albüm. Ancak yine de Currents,
kesinlikle kendi alanında yılın en önemli kayıtlarından ve teknolojiyle
birlikte değişen popüler müzik devrinin önemli yeniliklerinden biri.