28 Nisan 2020



Karantinada Aldığımız En Değerli Hediye Olan Özel Bir The Strokes Albümü

The Strokes - The New Abnormal

8.5/10


Kaynak: Wannart



“Albümümüzün isminin, (Koronavirüs’e) yakıştığını hissediyorum. ‘The new abnormal; yani Yeni Anormallik’, o dönemin Kaliforniya valisi Jerry Brown’ın 2018’deki Malibu yangınları için kullandığı bir ifadeydi. Küresel ısınma ve Koronavirüs arasında da aslında bir benzerlik var: İkisi de gerçekliğiniz için birer tehdit.”

Müzik tarihinin en büyük gruplarından The Strokes’un lideri Julian Casablancas, 7 yıllık bir aranın ardından yayımlanan 6. stüdyo albümlerinin Koronavirüs’e denk gelmesi hakkında Los Angeles Times röportajında bu cümleleri kuruyor.


Amerikalı bu grubun efsanevi ilk albümü Is This It, 9/11 trajedisinden iki ay önce, 30 Temmuz 2001’de yayımlandıktan sonra, büyük çoğunluğu İngiliz olan şahane gruplar doğdu: Modern rock müziğin temelleri olan indie garage rock ve post-punk revival türündeki grupların önemli bir yüzdesi buradan çıktı. Bu akımın en kıymetli temsilcisi Arctic Monkeys ise yıllarca her fırsatta grubun şarkılarını cover’layacak ve hatta altıncı albümlerine “I just wanted to be one of The Strokes” sözüyle başlayacak kadar grubun hayranı.



Is This It sonrası yayımlanan 5 albüm ise eleştirmenlerce “istikrarlı bir düşüş” olarak nitelendirilse de Casablancas, yukarıdaki röportajında da değindiği üzere The New Abnormal için net bir ifadeyle şunları söylüyor:

“Bu albüm, benim (The Voidz grubu dahil) bütün kariyerimdeki en değerli dördüncü eserdir. Ayrıca evet, birinci ve ikinci eser ise muhtemelen ilk iki Strokes albümüdür.”

Bir tesadüf müdür bilinmez ancak The New Abnormal, Is This It’in Amerikan versiyonundaki kapak ile aynı renk tonlarında bir albüm kapağına sahip. Bu görselin esas sahibi ise grubun kendisi gibi New York’lu olan, 27 yaşında aşırı dozdan hayatını kaybeden neo-ekspresyonist ressam Jean-Michel Basquiat’tan başkası değil. Sanatçının Bird on Money (1981) isimli eseri, özel izin alınarak albümün kapağında kullanılıyor.

Bunun dışında, albümün promosyonu için ise ABD başkanlığı için adaylığı bir türlü kazanamayan Bernie Sanders’ın kampanyaları tercih edildi; hem Casablancas hem de grubun diğer üyeleri, siyasi açıklamalar yapmakta hiç çekinmeyen sanatçılar.

Aynı zamanda, bir başka önemli nokta ise bu albümün prodüktörünün, tarihin en önemli müzik adamlarından biri olan Rick Rubin olması. Uzun kariyeri boyunca sayısız ünlü sanatçı ile çalışmış olan Rubin, yaptığı düzenlemeler ve riff geçişleriyle birlikte The New Abnormal’ın seviyesinin, önceki 2-3 albümden bir tık yukarıya çıkmasını sağlıyor.



Albümün duygusal yönü, bir önceki çalışmalara göre kesinlikle daha yoğun: Şüphesiz ki bunun en önemli sebebi ise Casablancas’ın, aynı zamanda grubunun da menajerlerinden olan 14 yıllık eşi Juliet Joslin ile 2019’da boşanması oldu. The Strokes hayranlarının hemen fark edebileceği üzere, Julian Casablancas’tan belki de ilk defa bu kadar bol tiz seste vokal performansları dinliyoruz.

Ayrıca bu olağanüstü vokallerdeki duygusallık da şarkı sözlerindeki kalp kırıklığı ile birleşince albüm, söz konusu boşanmanın hissiyatını bize de muazzam bir şekilde yaşatmayı başarıyor. Karşımızda, 2020 yılının en unutulmayacak albümlerinden biri duruyor. Hatta belki de yılın şimdiden en başarılı rock kaydı bu:

Kaydın açılışını yapan The Adults Are Talking, neredeyse her Strokes hayranının onlardan beklediği gibi bir albüm başlangıcı yapıyor: Gitar melodileriyle baş yürüyüşlerinin ön planda olduğu ve Casablancas’ın o kendisini ağırdan alan eski vokal tarzına dönüş yaptığı şarkı, fazla tahmin edilebilir bir şekilde, kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Özetle bu parça, albümdeki "en Is This It şarkı" da diyebiliriz. Şarkının ismindeki yetişkinler ise aslında deyim tabiriyle ebeveynleri ifade etmesi gerekirken, burada siyasetçiler ve çevrelerindeki o “üst tabaka” anlamı taşıyor.



Ardından gelen Selfless, grubun iki solo gitaristinden biri olan Nick Valensi’nin o alışılagelmiş arpejlerinden biriyle açılıyor. Devamında ise şarkı, albümün geri kalanı için dinleyicilerini resmi olarak “yeni bir anormalliğe” geçiş yaptırıyor. Bu şarkı ile birlikte The Strokes, ilk albümlerinin kalıbının ötesine geçiyor. Ancak tabii ki grup, artık Angles (2011) ve Comedown Machine (2013) albümlerinin çoğu şarkısındaki gibi ortalama işler çıkarmıyor. Artık daha olgun ve daha derin bir beşli ile karşı karşıyayız.

Bu şarkının ortalarındaki harikulade gitar solosu ve Casablancas’ın babasının dünyaca ünlü Elite Models'in kurucusu olması ile orada mankenlik yapmış annesi hakkındaki şu iç burkan dizeleriyle kalplerimizi çalmayı başarıyor:

“How did this fit in your story?
Why’d you let them judge your body?
I'll be waitin' there outside, yeah”

Tam paramparça olduğumuz anda bangır bangır giren ve Angles dönemini andıran o enerjik synth’ler, bizi albümün en değerli işlerinden biri olan Brooklyn Bridge to Chorus ile tanıştırıyor. Defalarca dinlemekten bıkmayacağınız bu yüksek tempolu hit, grubun synth’leri ana enstrüman olarak kullandığı ve nakaratta gitarlarla buluşturduğu en başarılı işlerden olmayı kolaylıkla başarıyor.

Billy Idol’ın 1981 hiti Dancing With Myself'ten fazlasıyla esinlenmiş olan Bad Decisions ise , grubun geçmiş kariyeri ve albümlerinde verdiği “kötü kararları” anlatıyor. Ayrıca şahane müzik videosu da özellikle grubun 2001 yılında müzik piyasasını değiştirmelerinin ardından onlardan sonra amiyane tabirle birçok “çakma Strokes” çıkmasına gönderme yapıyor. Bunların yanında, “I will leave it in my dreams” dizesi ise elbette ki Casablancas’ın The Voidz grubunun malum şarkısına bir atıf.

Eternal Summer, sözleriyle küresel ısınmayı anlattığı aşikar olan ve “Summer is coming, won't go away. Summer is coming, it's here to stay” sözleriyle dikkat çeken bir eser. Daha sonra ise hem gürültülü gitarları hem de vokalleriyle adeta Ramones ya da The Clash gibi efsane bir punk grubu edasıyla bağırıyor: “They got the remedy, but they won't let it happen!”



Albümün ilk teklisi olan At the Door, hakkında ne yazılıp çizilse anlamsızlaşacak bir şarkı. Bu şarkıyı dinleyip hiç beğenmeyebilirsiniz, The Strokes bu mu diyebilirsiniz ya da tam tersi, 1-2 defa dinledikten sonra parçaya adeta bağımlı olup sayısız defa kendinizi büyüsüne kaptırıp loop tuşunu bozabilirsiniz. Bu, kesinlikle öyle bir eser. Hissiyatınızı size uçlarda yaşatacak türden bir şarkı. Örneğin, ünlü müzik eleştirmeni Anthony Fantano’nun bu esere şu şekilde “düşmesi” gibi.

Yazımızın başında değindiğimiz üzere Casablancas, 14 yıllık eşi ile 2019’da boşanmıştı. Bu evlilikten arda kalan ise anılar ve 9 yaşındaki oğulları Cal oldu. Tıpkı, kendi ailesi o 8 yaşındayken boşanan Julian Casablancas gibi oğlu da aynı yaşlarda aynı durumun içine düştü. İşte, At the Door da bu tek kelimeyle olağanüstü müzik videosunda kendisinin / oğlunun gözünden bu ayrılığı ve gerçekleşmeyen beklentileri, hayal gücünün de doruk noktalarında ele alıyor.

Şarkıdaki o kesik kesik, tok ve büyülü synth melodilerinin üzerine, Casablancas’ın vokal iniş çıkışları ile o duygulu performansı belki de kişisel kariyerinin zirvesi oluyor. Hatta kusursuz Daft Punk hiti Instant Crush'taki vokali de söz konusu kıyaslamaya dahil ederek bunu söyleyebiliriz. At the Door, zevkinize göre 2020 yılının en kötü ya da en iyi şarkılarından biri, arası yok.

Gitarların ön plana çıktığı Why Are Sundays So Depressing? ise Julian Casablancas’ın ses tonunu kalınlaştırarak vurguladığı “I want your time. Don't ask me questions. That you don't want the answers to.” nakaratıyla da dikkat çekmeyi başarıyor.

Ardından gelen Not the Same Anymore, gitarist Nick Valensi’nin klasik arpejlerinin ve davulcu Fabrizio Moretti’nin orta tempoyu belirlediği, duygu yükü yine oldukça tavan yapmış bir parça. “Sen, artık eski sen değilsin.” mesajıyla ve devamında gelen sözleriyle tamamen bitmiş 14 yıllık ilişkisine odaklanan Casablancas, yine vokal şovunu yapıyor.



Bununla birlikte şarkı, 6 dakikaya yakın süresiyle grubun en uzun eserlerinden biri oluyor, bu anlamda bir The Voidz şarkısına da benziyor diyebiliriz. Özetle, albümün en etkileyici şarkılardan biri olan bu eser, aynı zamanda The Strokes beşlisinin de ne kadar olgunlaştığının başka bir kanıtı.

Ode to the Mets, 2019’un son günü olan yılbaşı gecesinde New York Barclays Center’da ilk defa çalınmış ve bu görüntüler YouTube’a düştükten sonra ise Strokes hayranları videoyu defalarca izleyip mest olmuş bir şekilde The New Abnormal’ın çıkması için 4 ay beklemek zorunda kalmışlardı. Hatta o videoda Moretti, Casablancas’ın “Drum’s please, Fab” uyarısından sonra şarkıdaki davulları çalmaya başlamıştı. Daha sonradan grubun hayranlarının ise o anı “meme”leştirmişti.

Şarkının albüm kaydı ise kesinlikle bu yüksek beklentileri boşa çıkmıyor, hatta o “Drum’s please, Fab” sözünü bu kayda eklemeleri bile oldukça tatlı bir ayrıntı olmuş. Şarkının ismi ise “Mets beyzbol takımına övgü” olarak anlatılabilir. Üşenmedik ve bulduk: Casablancas, 2010 yılında NME dergisinin haberine göre yaptığı açıklamada hayallerinden birinin tuttuğu takım olan Mets’e bir şarkı yapmak olduğunu belirtmiş. Şarkıcının 10 yıl sonra hayalini gerçekleştirdiği bu şarkının esasen anlattıkları için, grubun YouTube’da video konferanslarının yayınladığı konuşmada Moretti şu anlamlı cümleleri kuruyor:

“The song was about putting all your love and energy. And hope into something only to be disappointed in the end, and what represents that more than the Mets?”

Eser, özellikle şairane şarkı sözleriyle, Casablancas’ın sonlara doğru dinleyenini mahveden harika vokaliyle büyülüyor. Hem ilk gitar melodileri hem de sonlarda bir anda değişen o enfes outro riff’iyle resmen albüme kusursuz bir kapanış yapılıyor. Grubun “duygusal gitar riff’i” makinesi olan, solo albümlerini ayrı sevdiğimiz Albert Hammond Jr. ise diğer gitarist Valensi ile birlikte enstrümanlarıyla son sözü söylüyorlar.

Bu albüm ciddi anlamda değeri ileride anlaşılacak düzeyde çok özel bir eser. Hatta karantinada aldığımız en değerli hediye! The Strokes’un 7 yıl sonra küllerinden doğmasına tanıklık ediyoruz, ötesi var mı?

Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5.