29 Aralık 2017










Hem Müzisyen Hem De Oyuncu Olan 15 Saf Yetenek

Kaynak: Wannart





     
   
  Sanatın 7 harikasından olan müzik ve sinema, günümüzde en çok ilgi çeken sektörlerden ikisi. Dünya çapında kitleleri kendilerine aşık eden müzisyenler ve oyuncular, bazen aynı kişi de olabiliyor. Aslında piyasada çok fazla oyuncu / müzisyen bulunsa da bu sanatçıların sadece ufak bir bölümü iki işi de layığıyla yapabiliyor. Hatta bu azınlıktakilerin genelde daha başka uğraşları da olabiliyor. Tam anlamıyla doğuştan yetenekli bu insanlar. Biz de oyuncu / müzisyen denildiğinde ilk akla gelenlerden 15 saf yeteneği derledik.


15) Brooklyn Nine-Nine dizisiyle gündemde olan eski SNL aktörü Andy Samberg, aynı zamanda The Lonely Island grubuyla da uzun zamandır komiklikler peşinde. Grup, özellikle I Just Had Sex başta olmak üzere I’m On A Boat ve Jizz In My Pants gibi birçok komedi hitine sahip.



14) High Fidelity ve School of Rock gibi iki muazzam müzik filmiyle çoğu sinemaseverin hayatına girmiş Jack Black, grubu Tenacious D’nin The Pick of Destiny filminde ise rocker’lığını bir kez daha gösterdi.



13) Hollywood Vampires isimli müzik süper-grubuyla bu piyasaya da resmen adım atan Johnny Depp, aynı zamanda gerçek bir rock gitaristi olduğunu her fırsatta kanıtlıyor.



12) Kahkül ve mavi göz ikilisinin sinemadaki karşılığı olan Zooey Deschanel ise grubu She & Him ile birçok tatlı albüme imza atmış bir şarkıcı.



11) Modern sinemanın olmazsa olmaz güzellerinden Scarlett Johansson da aynı zamanda solo albümü bile olan bir şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Hatta “Her” filminde az da olsa anlaşılabiliyor.



10) La La Land ve Blue Valentine ile müzik becerilerini kanıtlamış olan Ryan Gosling, grubu Dead Man's Bones ile de 2009 yılında her parçası birbirinden değerli olan korku-gospel temalı bir albüm yayımlamıştı.



9) Küçük yaşta eğlence sektörüne adım atmış JT’nin ise müzisyenliği, oyunculuğunu haliyle geçmiş olsa da sanatçı, beyaz perdede de hiç fena bir aktör değil.



8) Usta müzisyenlerden Tom Waits, aynı zamanda Wristcutters ve Seven Psychopaths gibi birçok filmde yer almış başarılı bir aktör.



7) Ray ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına sahip Jamie Foxx ise özellikle Kanye West hiti Gold Digger gibi birçok hitle ününe ün katmış bir sanatçı.



6) Dr. Dre ve Eazy-E gibi isimlerle NWA adı altında dönemin hip-hop kültürüne damga vurmuş ikonik rapper Ice Cube ise günümüz komedi filmlerinin aranan isimlerinden.



5) Yazar, komedyen, oyuncu, rapper ve şarkıcı olmak; bir de bunları gerçekten layığıyla yapmak kolay mesele değil. Şimdiden Altın Küre, Emmy ve Grammy Ödülleri’ne sahip olan Donald Glover, tam anlamıyla 10 parmağında 100 marifet bir yetenek.



4) Jared Leto isimli yaşlanmayan güzel adam, yıllardır sayısız kült filmde yer aldıktan sonra sonunda 2014’te Oscar heykelciğini da havaya kaldırdı. Bunun yanında günümüzün en başarılı alternatif rock gruplarından Thirty Seconds To Mars’ın da yıllardır frontman’i olan sanatçı, aynı zamanda da bir yönetmen ve aktivist. Daha ne olsun uçsun mu adam?



3) Günümüzün en önemli aktörlerinden Will Smith ise Mark Wahlberg gibi bir zamanların unutulmaz rapper’ı. Funk altyapılarıyla süslü efsane parçaları hala dinlenmeye devam ediliyor.



2) 2016 yılında aramızdan ayrılan müzik dünyasının tanrılarından Bowie ise aynı zamanda yıllarca birçok filmde oynamış usta bir aktör. Özellikle Labyrinth ve The Prestige performasnları gerçekten unutulmaz.




1) 1998 yılında kaybettiğimiz sanatçı ise Hollywood denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri. Aynı zamanda dönemin swing müzik tarzının en önemli şarkıcılarından biri Frank Sinatra. Hem aktörlüğüyle hem de müzisyenliğiyle tam anlamıyla bir kültür ikonu.



      



Filmlerde Kalbimize Dokunmuş 15 Folk Performansı 

Kaynak: Wannart




   
 
Öyle filmlerde öyle parçalar var ki, filmi izledikten yıllar sonra bile o şarkı duyulduğunda akıllara hemen sahneleri getirebiliyor. Böyle film müziklerine de özellikle enstrüman sadeliğine sahip bir tür olan folkta çok sık rastlıyoruz. Böylece çoğunluğu “singer-songwriter” olarak ifade edilen bu müzisyenler de anlatmak istedikleri hikayeleri görsel bir şekilde de sunabiliyor. İşte bu nedenlerle size filmlerde kalbimize dokunmuş folk parçalarının değerli performanslarını sunuyoruz.

            15) 2009 yapımı Watchmen’in kareleri, büyük üstad Bob Dylan’ın 1964 çıkışlı klasiği The Times They Are A-Changin' ile açılıyor. Zamanın gerçekten de değiştiğini bize hatırlatan klip, bir Zack Snyder güzelliği.



            14) Submarine filminde Arctic Monkeys’den Alex Turner’ın müzikleri filmi çok etkileyen değerlerdendi. Bu parçaya ek olarak Stuck on the Puzzle gibi şarkıların da olduğu EP ise Turner’ın aynı zamanda ilk solo işiydi. Başroldeki karakterin ise müzisyenin “Grease-vari saçlı imajından önceki haline” oldukça benzemesi de acayip ilginçti.



            13) Eternal Sunshine of the Spotless Mind ise filmin mükemmelliğinin yanında 1980 yapımı bu The Korgis hitinin “Loser” Beck tarafından tatlı bir şekilde yorumlanmasıyla da akıllara kazındı.



12) Rufus Wainwright ise Beatles klasiği Across the Universe’ün yanında bir Leonard Cohen “ilahi”si olan Hallelujah ile birlikte resmen ekmeğini cover’dan kazanıyor. Ancak gelmiş geçmiş en başarılı animasyonlardan Shrek’teki bu cover, Cohen’in C’sini bilmeyen kitle için bile çok akılda kalıcı bir etki bırakıyor.



11) Robert Downey Jr. ile Robert Duvall’ı bir araya getiren başarılı film The Judge'da da Bon Iver’i hayranlıkla dinliyoruz. Skinny Love ile ünlenen sanatçı, Holocene ile de bu samimi filme çok yakışmış.



10) Sarkozy’nin eşi olarak tanıdığımız Carla Bruni’nin Quelqu'un m'a dit’si, modern bir kült film haline gelen (500) Days of Summer’daki araba sahnesinde derinlik katıyor.



9) Buram buram Dublin kokan başarılı müzik filmi Sing Street’te ise bu parça, grup ve solo versiyonu olarak iki şekilde karşımıza çıkıyor. Soundtrack albümü ise bu şarkı gibi film için özel yazılmış ve söylenmiş. Ferdia Walsh Peelo ve Mark McKenna’yı ileride daha farklı yerlerde görebiliriz.



8) Aynı yönetmenden Begin Again’in en fazla akılda kalıcı parçalarından biri bu. Ayrıca, Keira Knightley’nin de ne kadar yetenekli ve çok yönlü bir aktris olduğunu bu güzel filmle anlıyoruz.



7) Inside Llewyn Davis ise gerçekten olağanüstü bir müzik filmi. The Force Awakens öncesi bir araya gelmiş Oscar Isaac ve Adam Driver’ın yanı sıra Carey Mulligan ve rockstar eşi Marcus Mumford’dan Justin Timberlake’e kadar acayip bir kadrosu var. Bu parçada ise Isaac gerçekten etkileyici.


6) Bilimkurgulu aşk filmlerinin en iyilerinden Her’de çalındığı sahnede orijinalinde Scarlett Johansson’un sesiyle dinlediğimiz bu parça, Yeah Yeah Yeahs vokali Karen O’nun bestesi. Oscar Töreni’nde de Vampire Weekend solisti Ezra Koenig ile birlikte söylemişler.



5) Hayatın gerçeklerini bize acı acı anlatan Into the Wild’ın unutulmaz soundtrack albümü ise Pearl Jam vokali Eddie Vedder’ın elinden çıkma. Vedder, filme müzikleriyle öyle bir etki yapıyor ki adeta filmin başrollerinden biri haline geliyor. Bu videoda da sürpriz bir isim ona eşlik ediyor.



4) Yönetmen John Carney, Sing Street ve Begin Again’den önce ilk kez Once ile karşımıza çıkmıştı. Bu parçayla o yılın en iyi film müziği Oscar’ını evine götüren eski sevgililer Glen Hansard ve Marketa Irglova, Once‘da gerçekten izleyenleri kendi hayatlarına konuk ediyor. Neredeyse her parçası ayrı bir hikaye olan soundtrack albümü, baştan sona filmde anlatılıyor. Böylelikle gelmiş geçmiş en güzel müzik filmlerinden biri karşımıza çıkıyor.



3) Oyuncu kadrosu ve hikayesiyle etkileyici bir film olan Closer ise Damien Rice’ın bu hitiyle açılıyor. Şarkı ile bu açılış sahnesi arasındaki uyum ise tek kelimeyle muazzam.



2) Ben Affleck ve Matt Damon iklisine gencecik yaşta Oscar kazandıran Robin Williams’lı Good Will Hunting filmi, bu parça ile daha da ölümsüzleşiyor: 2003 yılında henüz 34 yaşında aramızdan ayrılan eşsiz yetenek Elliott Smith, ardında bıraktığı mükemmel albümlere bir de film müziği ekliyor. Bu videodaki performans ise parçanın aday olduğu Oscar Ödülleri’nden.




1) Kült film The Graduate’in açılış sahnesi olan bu parçadan tutun da filmin neredeyse her sahnesinde kendisini gösteren bir soundtrack’e imza atmış Simon & Garfunkel. Hatta efsane ikili, Mrs. Robinson’u bu filme özel bestelemişti. Videodaki konser ise belki de müzik tarihinin en önemli performanslarından biri: 500 bin kişiden fazla insanın katıldığı 1981 tarihli Central Park konseri. İyi seyirler ve iyi dinlemeler!






Güce Dengeyi 8. Kez Getiren Albüm

John Williams - Star Wars The Last Jedi OST

9/10






   
        Hayatta olan sanatçılar arasında 50 adet ile en fazla Oscar adaylığı bulunan isim olan John Williams, çağımızın en önemli film müziği bestecisi. Star Wars orijinal üçlemesi, Superman, Jaws, E.T, Jurassic Park, Indiana Jones, Evde Tek Başına, Schindler’in Listesi, Er Ryan’ı Kurtarmak gibi klasiklerin yanında, günümüzden Star Wars “prequel” üçlemesi, Sıkıysa Yakala, Münih, Kitap Hırsızı, Lincoln ve o meşhur Hedwig’s Theme dahil olmak üzere Harry Potter’ın ilk üç filmin müzikleri de bu dahi tarafından bestelendi. Şubat 2018’de 86 yaşına basacak olan üstat, insanlık tarihinin en önemli modern mitlerinden birinin yaratılmasında da baş mimarlardan biri: George Lucas’ın yarattığı Star Wars sinematik evreni, Williams’ın müzikleri sayesinde etkileyiciğini de fazlasıyla katlıyor. Tıpkı usta bestecinin Steven Spielberg ile ilişkisinde olduğu gibi.



 2015 yılında, Star Wars evrenine yeni ve başarılı bir sayfa açan The Force Awakens filminde gelenek bozulmayarak yine Williams ile çalışılmıştı. Özellikle sanatçının bu filmdeki yeni karakterler ve topluluklara özel bestelediği temalar çok akılda kalıcıydı: Rey’s Theme, Kylo Ren Arrives at the Battle ve March of the Resistance gibi parçalar, her ne kadar bir The Imperial March- Darth Vader bağlantısı gibi olmasa da yeni karakterlerin kolay benimsenmesini sağladı. Yazımızın bu noktasından sonra spoiler’lı devam edileceğini ifade edelim. (!)

2017 yapımı devam filmi The Last Jedi da müzikleriyle yine John Williams’a emanet: Eleştirmenlerce dünya çapında büyük övgü toplayan; ancak serinin hayranlarının önemli bir kesiminin de yerden yere vurduğu ilginç bir film bu. Müzikleri ise her zamanki Star Wars Soundtrack’leri gibi: Tam anlamıyla epik. Özellikle The Force Awakens’ta tanıtılan yeni isimlere izleyiciyi alıştıran yeni temalar burada daha etkin bir şekilde kullanılıyor. Bununla birlikte, Main Theme her zamanki film başlangıçları ve uzay gemisi savaşları gibi burada. Ayrıca Princess Leia's Theme de haliyle Leia’nın olduğu sahnelerde duyulabiliyor. Ve tabii ki istisnasız her Star Wars filminde ve dizisinde rastladığımız, tüyleri diken diken eden The Force Theme (Binary Sunset) de albümün birçok parçasında kendini kısa kısa hatırlatıyor.



Ahch-To Island, önceki filmin sonunda Rey’in Luke’u bulduğu eski Jedi tapınağı adasındaki sahnelerde kullanılıyor. Yeşil ve mavi renklerinin büyüsü etkisinde bırakan bu sahnelerdeki yaylıların kullanımı gerçekten etkileyici. Soundtrack albümünün en başarılı işlerinden biri. Bunun yanında, YouTube’da milyonlarca izlenmiş 10 saatlik versiyonları bile olan Cantina Band efsanesine paralel bir parça da kumarhane sahnesinde kullanılıyor: Canto Bight. Parçanın başlarında bildiğimiz o Star Wars aksiyon melodilerini duyarken birden ters köşe yapıp acayip bir latin-jazz eserine dönüşüyor. Hatta bu şarkı, filmin de en çok akılda kalan özgün parçası olabilir. A New Alliance ise bu filmin belki de en başarılı anlarından biri olan Kylo Ren ile Rey’in sırt sırta savaştıkları Snoke’un odası sahnesinde kullanılıyor. Bu müzik özellikle üflemelilerin parçaya ağırlığını koymasıyla bizlere alışık olduğumuz o ağızları açık bırakan ışın kılıcı sahnelerini hatırlatıyor. Hatta bu sahne de onlardan biri artık.



The Battle of Crait, büyük ihtimalle filmden birkaç yıl sonra The Last Jedi denildiğinde akıllara ilk gelen sahnede çalan eser olacak. Aksiyonu ve gerilimi kökleyen bu parçanın çalındığı tuz gezegeni Crait’te geçen sahne, koyu kırmızı tuzları ve simetrileriyle görsellik açısından kesinlikle kusursuz. Peace and Purpose, Luke’un tıpkı efsanevi Binary Sunset sahnesindeki gibi ufuğa bakmasıyla birlikte aramızdan ayrılıp ruha karıştığı ana eşlik ediyor. Bu sebeple de eski film müziklerine en yakın parçalardan biri bu.

Genel anlamda ise The Last Jedi Soundtrack albümü, her zamanki Star Wars müzikleri gibi oldukça etkileyici. Ancak bu filmin müziklerindeki tek olumsuz nokta, yaratıcılıkta biraz kolaya kaçılmış hissiyatı vermesi. Hala The Force Awakens’taki özgün parçaların ekmeği yeniyor gibi. Aslında tabii bu bir devam filmi olduğundan bundan doğal bir durum da yok. Ne olursa olsun John Williams, yine her zaman bildiğimiz gibi, güce dengeyi bir kez daha getiriyor.

            

22 Aralık 2017

Eminem'i Rap Tanrısı Haline Getiren 15 Müzik Klibi





Eminem'i Rap Tanrısı Haline Getiren 

15 Müzik Klibi 


Kaynak: Wannart





    
   
  90’ların sonu ve 2000’lerin başı döneminin en büyük müzisyenlerinden biriyken ilerleyen zamanda bir düşüş yaşamış olsa da tekrar zirveye çıkabilen nadir bir sanatçı Eminem. Özellikle Recovery kaydı ve sonrasında gerçekten de albümün ismi gibi “iyileştiğini” söyleyebiliriz. Hatta onun derdi tahtını geri almak da değildi; “Why be a king, when you can be a god?” dediği gibi onun gözü daha yükseklerdeydi. Biz de size bu “kutsal” yolda Marshall Mathers’ın başından geçenleri, onu farklı kılan özelliklerden biri olan yaratıcı müzik videolarıyla anlatacağız.

            15) Eminem’in en başarılı yaptığı işlerden olan “kendinle dalga geçebilme” kabiliyeti burada da zirvelerde. Özellikle şarkıdaki manidar aksan geçişleri ve videodaki kukla köpeğin 50 Cent şakası gibi klipte akıllara kazınan sürüyle detay var.



            14) Just Lose It ile görsel şov devam ediyor: Michael Jackson’ın burnu ve Eminem’in kendisinin 8 Mile’daki hali odağında geçen enerjisi bol bir klip daha.



            13) İlk videolardan My Name Is’de sanatçı, bu sefer de Bill Clinton’dan Marilyn Manson’a kadar kılıktan kılığa girerken, Amerikan toplumunu da televizyon aracılığıyla eleştiriyor.



            12) Bahsettiğimiz tekrar yükselişi sağlayan albümden çıkan Love The Way You Lie ise Eminem’in komedide olduğu kadar dramda da ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Klipte Megan Fox ve Lost’tan hatırlayacağınız Dominic Monaghan oynuyor.



            11) Eminem’in dilinden düşürmediği –şu an ise şaka maka kocaman kadın olan- biricik kızı Hailie hakkındaki bu parça da tıpkı Hailie’s Song gibi acayip samimi bir iş. Klibinde de Hailie’nin gerçek görüntüleri kullanılmış.



            10) Yine Hailie’ye yazılmış olan bu parça ile vasiyet tarzı bir anlatımla rapçi, kızına işi yüzünden gerekli zamanı ayıramadığını üzülerek dile getiriyor.



            9) Em’i yeni nesillere tanıtan en önemli parçalardan Not Afraid’de ise sanatçı, kariyerinde yaşadığı yükselişleri ve düşüşleri bize anlatırken aynı zamanda da uçuyor. The Matrix’teki Neo gibi hem kendisiyle yüzleşiyor hem de kendini kontrol etmeyi başarıyor.



            8) Parçanın sample’ının ve nakaratının alındığı Aerosmith’in Dream On’u ne kadar unutulmazsa da bu parça da ayrı bir değerli. Kamera arkası görüntülerin ve konserlerin bir derlemesi olan klip, akıp giden şarkıya çok yakışmış.



            7) İnsanı gerçekten uzun uzun düşündüren bu videodaki senaryo, maalesef gerçek oldu. 2004’te yayımlanan bu klipten 2 yıl sonra, rapçinin en yakın dostlarından Proof, -tıpkı videoda rol yaptığı gibi- vurularak öldürüldü. Bu ölüm, haliyle sanatçıyı da uzun bir süre derinden etkiledi.



            6) Şöhretin hayatını zorlaştırmasını ele aldığı The Way I Am ile rapçi, kişisel zamanını ailesiyle yaşayamaması ve hatta tuvalette bile kendisinden imza istenmesini klibine yansıtıyor.



            5) İlk çıktığında rekorları altüst eden The Marshall Mathers LP’nin ilk single’ı olan parça, sanatçının başarı yolunun ilk önemli basamaklarından biri. Akıl hastanesinde geçen klibin malum tükürük sahnesi ile Britney Spears ve Fred Durst sahneleri unutulmaz.



            4) The Eminem Show’un en güzellerinden olan bu parça, klibiyle akıllara tam anlamıyla  çakılmıştı: Batman Dr. Dre, Robin Eminem, çizgi roman efektleri, Sandviç yiyen Elvis, Sumocu, Eşofmanlı Moby, Dans eden Bin Ladin ve daha birçok karakter hafızamızda.



            3) Orijinal versiyonu 8 dakika kadar sürse de aslında klibiyle göz açıp kapayıncaya kadar biten bir şarkı Stan. Dido’nun Thank You’sunun nakaratı, şarkının trajik hikayesi ve bir de Eminem’in rap yaparken giderek değişen ses tonuyla birlikte akıyor parça. Hatta parça sonrasında Stan kelimesi, “Bir ünlüyü, kafayı yemiş gibi seven kişi.” anlamıyla sözlüğe bile girmişti.



2) Cleanin' Out My Closet, Eminem’in küçükken ailesiyle yaşadığı travmaları anlattığı en önemli parça. Özellikle klipteki annenin tavırları, mısır gevreği ve özür kartı gibi detaylar akıldan çıkamıyor.



1) 8 Mile filmindeki Lose Yourself ile sanatçı, o yılın en iyi film müziği Oscar’ını almıştı. Bu ödül, Oscar tarihinde ilk defa bir rap parçasına gidiyordu. Şarkıya ve klibine ise söylenecek bir şey yok: Atmosferi ve film sahneleriyle klip, şarkının o agresif rock beat’ine tam uyuyordu. Her şeyiyle modern bir klasik.



Bonus: Eminem’i “Rap Tanrısı” haline getiren kliplerin ardından bu 6 dakikalık görsel ve işitsel şölenle onun da neden kendisine Rap God sıfatını verdiğini tamamiyle anlayabiliriz. Teknik ve lirik açısından eşsiz bir kanıt bu şarkı.





(Bu Defa Vallahi Son) Bonus: Klip demişken, kapanışın rapçinin dahil olduğu Detroit topluluğu D12’in en muazzam işlerinden My Band klibiyle yapılması gerek. My Salsa!



Tove Lo- Blue Lips





Cinselliği Her Anında Kullanan Bir Albüm:

Tove Lo- Blue Lips

6/10

Kaynak: Wannart






     
      İsveç’ten son yıllarda çıkmış olan Lykke Li, Icona Pop ve Zara Larsson gibi başarılı pop müzisyenlerinin arasında yer alan Tove Lo, gerçekten kısa sürede çok yol almış bir sanatçı. Elektropop ve alternatif-pop denildiğinde akla ilk gelen modern müzisyenlerden olan şarkıcı, bunu sadece birkaç yıl içinde başardı: 2014 çıkışlı Queen of the Clouds isimli ilk albümü ile dünyaca üne ulaştı. Albümdeki Habits (Stay High) parçası, hem orijinali hem de muazzam klipli Hippie Sabotage remixiyle büyük ses getirdi. Ayrıca aynı albümden Talking Body de büyük bir hit oldu. İki yıl sonra da boş parçası olmayan Lady Wood albümüyle ve bu albümden Cool Girl single’ıyla da başarısını sürdürdü. Cinsel ögeleri açık açık albümlerinin odağına koyan şarkıcı, hem sesinin ve şarkı yazarlığının kalitesiyle hem de konserlerinde soyunması gibi “seks satar” stratejisiyle dünya çapında bir pop yıldızı haline geldi.


            2017 Kasım’ında ise üçüncü albümü Blue Lips (Lady Wood Phase II) ile ortamlara dönen şarkıcı, aynı strateji doğrultusunda yol almaya devam ediyor. Yine cinselliği her anında kullanan bir albüme imza atmış olan sanatçı, önceki iki albümünde olduğu gibi kendi alanında başarılı bir iş daha ortaya koymayı başarıyor. Bu albüm ise diğerlerinden farklı olarak daha çok trap akımı etkili bir müzik altyapısına sahip. Ayrıca kaydın isminin aynı zamanda Lady Wood Phase II olması ise şaşırtıcı değil: Lady Wood ve Blue Lips isimleri, erkeklerde olan “cinsel durum betimlemelerinin” kadınlara uyarlanmış hali gibi duruyor. Bunun yanında, şarkı sözlerinin genel teması ve hatta şarkı isimleri bile bu anlamda beklenildiği gibi.
            Disco Tits, albümün ilk single’ı olarak yayımlanmasının yanında gerçekten de Blue Lips’in en başarılı işlerinden biri olmuş. Özellikle parçanın Jimmy Fallon performansı oldukça sağlam. Şarkı sözlerinde ise şarkıcı, “I'm sweat from head to toe. I'm wet through all my clothes. I'm fully charged, nipples are hard.” ifadeleriyle basit ama net bir şekilde mesajını veriyor. Beste olarak bakıldığında ise cidden akılda kalıcı melodilere sahip bir Tove Lo hiti karşımızda. Bunun dışında, Stranger ise albümün diğer güzelliklerinden biri. Vokallerinin burada yer yer Katy Perry’i andırdığı şarkıcı, özellikle nakarat kısmında dinleyiciyi anında vurmayı başarıyor. Ayrıca parçadaki ince dokunuşlara sahip synth ve elektro gitar kullanımlarıyla enstrümantal olarak da bir derinlik sağlanmış.


            Bitches’da kendini doğrudan ifade etmeye devam eden Lo, “Bitches, i don't trust 'em. But they give me what I want for the night” gibi sözlerle açık sözlülüğünü konuşturuyor. Albümün ikinci single’ı Cycles ise sanatçı, her zamanki gibi bir ilişki döngüsünde kaldığını sözlerinde yer veriyor. Bir başka orta tempolu parça Daye Jack destekli Romantics  ise albümün en akılda kalan parçalarından biri oluyor. Şarkı sözleri ise genel düşünce olarak çoğu parça gibi Habits’i andırıyor.
            Genel anlamda bakıldığında ise maalesef hem söz hem de beste anlamında biraz kendini tekrar eden bir müzisyen görüyoruz. Albüm, sanatçının hayranları için kesinlikle tatmin edici; diğer müzikseverler için ise fena olmayan parçalara sahip bir kayıt. Sanatçı için ise pozitif bir adım, ancak fazlası değil. 

15 Aralık 2017

Game of Thrones'da Çalan 15 Büyülü Şarkı






Game of Thrones'da Çalan 15 Büyülü Şarkı

Kaynak: Wannart







       
 
  Yılın buz ve ateş dönemi geldiğinde seyircileri ekrana adeta kilitleyen büyülü dizi Game of Thrones için ne yazılıp çizilse az. Olağanüstü hikaye, oyunculuk ve yönetmen faktörleri bir araya gelince ortaya televizyonda 8 sezon sürecek bir modern mit çıktı. Ekrandaki başarısının bu sebeplerinin yanında, aynı zamanda bunlara müzik faktörünü de eklemek gerek. Tıpkı kült film ve dizilerin çok büyük bir bölümünde de olduğu gibi. Hikaye anlatıcı, filmde oluşturduğu görüntüye ve sese ek olarak onlara uygun bir müzik de eklediğinde, seyirciye yansıtmak istediği duyguyu daha kolay verebilir. Bu nedenle isim olarak büyük yönetmenlerin çoğu, eserlerinde önemli bestecilerle çalışmışlardır: John Williams, Hans Zimmer, Ennio Morricone ve Danny Elfman gibi isimler buna örnek gösterilebilir. Daha önce Iron Man ve Prison Break gibi işlerin müziklerine imza atmış “genç” Alman besteci Ramin Djawadi ise Game of Thrones’un müziklerinden sorumlu. Hatta artık sanatçı, sorumlu olma faslını geçip besteleriyle ve şarkı seçimleriyle dizinin en önemli parçalarından biri haline dönüştü. Biz de size bu aşamanın nasıl geçtiğini ufak spoiler’lar içeren bir derleme ile göstermek istedik.

15) İlk sezonda Jon, Bran’a veda ederken arka planda bu duygusal eser çalıyordu.



14) “The Lord of The Rings” müziklerini andıran bu parça, üçüncü sezonda Dany’nin Khaleesi’den sonra Mhysa oluşunda tüyleri diken diken eden sahnede yer alıyordu.



13) Parçanın ortalarından sonra “Dracarys” bölümü ile birlikte ejderhaların artık büyüdüğünü anladığımız üçüncü sezonu hatırlayabiliyoruz.



12) Dördüncü sezonun son sahnesinde Braavos’a yelken açan Arya’yı hatırladığımız bu parça da dizinin en başarılı müziklerinden biri.



11) “Son anda savaş arenasına gelen ejderha sahnesi” olarak da hafızalara kazınan bu beşinci sezon bölümünde yer alan parça gerçekten epik bir eser.



10) Altıncı sezonun son sahnesinde Daenerys’in Targaryen bayraklı gemileriyle Westeros’a yol alması anında çalan bu şarkı da dizinin unutulmaz müziklerinden biri.



9) Yedinci sezonun akıllardan çıkamayan Hold the Door sahnesinin sonundaki bu müzik ve yaylılar sayesinde üzüntümüz bir kat daha artıyor.



8) Yedinci sezonun zirvesi olan “mızrak sahnesi”nde ise Djawadi, gerilimi izleyicilerin içine işlemeyi başarıyor.



7) Ejderhanın mavi alevlerinin kanımızı dondurduğu bu sahne ağızları açık bırakıyor. Özellikle de sonlara doğru bütün ölü ordusunu gördüğümüzde yükselen müzik ise gerçekten olağanüstü.



6) Jaime’nin malum el sahnesiyle beraber bölüm bittiği anda çalmaya başlayan “The Bear and the Maiden Fair”in ünlü Amerikan rock grubu The Hold Steady yorumu gerçekten ironik.



5) Burada “The Dornishman's Wife”ı söyleyen Bronn karakterine can veren Jerome Flynn ise aynı zamanda gerçek hayatta da eski bir şarkıcı. Başarılı aktör, 90’lı yıllarda Robson & Jerome isimli bir pop ikilisinde yer almış.



4) Yedinci sezonun çok fazla ses getiren bu sahnesinde dünyanın en ünlü “ginger”ı Ed Sheeran’ı “Hands of Gold” söylerken görmek gerçekten şaşırtıcıydı.



3) Dizinin çekimleri İzlanda’da yapıldığı için çok da fazla İzlandalı ünlü isimle karşılaştık. Dizide The Mountain’ı canlandıran Hafþór Júlíus Björnsson da bunlardan biriydi. Ayrıca dünyaca ünlü post-rock dahileri Sigur Rós grubunu da malum zehirlenme sahnesinin biraz öncesinde izledik. O sahnede “The Rains of Castamere”in başını icra edebilen grup, parçanın stüdyo performansında ise tüyleri diken diken ediyor. Tek kelimeyle mükemmel.



2) Altıncı sezonun belki de en önemli anlarından biri olan Wildfire sahnesinde Ramin Djawadi, artık ustalık eserini bizlere sunuyor. 10 dakikaya yakın süresine rağmen piyanosuyla adeta akıp giden bir eser olan parça, Djawadi’nin de kesinlikle zirvelerinden biri.



1) Tabii ki 1. sırayı hak eden parça jenerik müziği oluyor: Bunun en büyük sebebi ise diziyi izleyenlerin çoğunun her bölümde bu girişi atlamaya kıyamamaları. Darbuka-sazlı yorumlarından tutun Mahmut Orhan cover’larına kadar adeta bir fenomen olan bu melodiler, Alman bestecinin de “Magnum Opus”u.



BONUS: Dünyaca ünlü İngiliz dörtlü Coldplay’in katkılarıyla “Red Nose Day” için hazırlanan göndermelerle dolu bu acayip tatlı 12 dakikalık video, dizinin karakterlerinin de gerçek hayattaki hallerini görebilmemizi sağlıyor. Valar Morghulis!