Naif Sesiyle Huzur Veren Bir Albüm
Deniz Tekin- Kozakuluçka
7.5/10
Kaynak: Wannart
“Ben de şaşkınım.
Liseye başladığımdan beri Soundcloud’a kayıtlar atıyorum (bkz. Daphead). Bir
gün Sofar’dan Eda Abla (Eda Demir, Sofar Sounds İstanbul direktörü)
Facebook’tan mesaj atıp bir ev konserinde çalmam için beni İstanbul’a davet
etti. Annem ve babamla atlayıp geldik. O gece Cihangir’de bir konsere katıldım,
gece Antep’e döndüm. Ertesi gün üniversite sınavına girdim... O konserden sonra
bir kitle oluşmaya başladı. Bir grup kurduk, konserler verdik. Sonra da albüm
teklifi geldi...”
Hürriyet’e verdiği röportajda müzik kariyerinin başlangıcını bu sözlerle ifade etmiş olan 97’ doğumlu Deniz
Tekin, kısa zamanda ülkemizin en yetenekli gençlerinden biri haline geldi. Kendine
özgü naiflikte bir sese sahip şarkıcı, tarz olarak şimdiden birçok farklı türde
iş üretse de daha çok Batı’daki singer-songwriter anlayışına yakın bir çizgide
duruyor. Bu farklı türlere ise birçok örnek verebiliriz: Can Ozan’la
Transatlantik ve Yeniden Doğarsa gibi tatlı indie-pop iş birlikleri, Ben E.
King klasiği Stand by Me ve Stromae'nin Fransızca güzelliği Papaoutai gibi
birçok dilde cover çalışmaları bulunuyor (fazlası için bkz. Daphead).
Ayrıca müzisyen, Sezen Aksu ve
Ahmet Kaya şarkıları gibi bu toprağa ait birçok klasiğe de el atıyor: İzmir’de
doğmuş olmasının yanında, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimine kadar Gaziantep
ve Mardin gibi şehirlerde de yaşamış olan Tekin, ülkemizin farklı bölgelerini
de deneyimlemiş biri olarak bu çeşitliliği müziğine aktarmayı biliyor.
2017 yılında henüz 19’undayken ilk
stüdyo albümü Kozakuluçka’yı yayımlayan sanatçı, esasen 6 şarkı ve 1 cover
içeren bu EP görünümlü albümünde bizleri şarkılarının profesyonel kayıtlarıyla
buluşturuyor. Genel tarz olarak alternatif pop-rock ekseninde bir enstrüman ve prodüksiyon
çalışması yürütülmüş bu albümdeki bazı parçalar ise diğerlerine göre çok fazla ön
plana çıkıyor. Bu anlamda kayıt, genel olarak baştan sona akıp gidemese de ülkemizin
alternatif sahnesine muazzam hitler kazandırıyor.
Ön plana çıkan parçalardan biri
olan ve hatta albümün klipleştirilmiş single’ı da olmuş Bende Bir Problem Var, yıllar önce Soundcloud’una sansürsüz haliyle yüklediği Bende Bi’ Problem Var'ın “grup müziği”ne evrilmiş hali. “Ben, yol boyunca uzanan gri
sıkıcı bariyer, sen, vadinin ardında ilk defa görülen deniz.” gibi sözleriyle
parça, kolayca akılda kalabiliyor. Ancak enstrümanların ve düzenlemelerin, dinlemekten
artık bıktıran aşırı klişe bir alternatif rock havası yaratması ve tempoyu
banalleştirmesi oldukça üzüyor.
Buna karşın, bu albümde de
bulunan akustik versiyonu (Problem değil) Porblem ise şarkının kendisinden
daha vurucu gibi. Hatta adeta Norveçli yetenek Ane Brun’un o duru sesinden
Türkçe şarkı dinlemişçesine gibi bir etki yaratıyor!
Böyle ise Tekin’in yazımızın
başında değindiğimiz Sofar performansının en değerli işi olduğu kadar bu
albümün de dikkat çeken eserlerinden oluyor. Özellikle, “Bana inan” ve “Bana
güvenme” bölümlerindeki narin vokaller ise şarkıyı tekrar tekrar dinlemek
isteyeceğiniz bir güzellik haline getiriyor. Şarkıcının o kendine özgü sesini bu
albümde en doğru kullandığı parça olabilir. Aslında burada da son nakarattaki
etkileyici akustik performans ile birlikte, bu şarkının da aslında tamamen akustik
kalması gerektiğini hissedebiliyorsunuz.
Ahmet Kaya yorumuyla klasikleşmiş
Beni Vur ise Deniz Tekin isminin sadece alternatif müzikseverler tarafından
bilinmesinin ötesine geçerek sanatçıyı neredeyse tüm ülke tarafından duyulmuş
biri haline getirdi. Yine akustik olan bu cover, genç müzisyenin “N”leri ve
“M”leri bastırarak söylediği kendine has aksanıyla ve şarkının sözlerini adeta
hissetmesiyle dinleyiciyi adeta avucunun içine alıyor: “Oysa ben bu gece
yüreğim elimde.
Sana bir sırrımı söyleyecektim.” kısmındaki narin sesi ise tek
kelimeyle büyüleyici. Bununla birlikte, nakarat öncesi es vermesi ise bu
bölümün etkileyiciliğini bir seviye daha artırmış. Bu albümde yer alan piyanolu
versiyonun ise temposu biraz daha ağır olduğundan gitar versiyonu size daha
akıcı gelebilir.
Makası fazla açmış bu üç parçadan
sonra, bol bol göndermeli İstikbal Mahkemeleri ve bir başka akustik güzellik
olan İzmir’de Bir Gün Batımı da albümün dinlenmesi keyifli eserleri oluyor. Özellikle,
İzmir’de Bir Gün Batımı’nın sözlerinin henüz ilk defa dinlenildiğinde bile Deniz
Tekin’in elinden çıkmadığı çok belli oluyor. Bu hissin sebebini
araştırdığımızda ise karşımıza oldukça tatlı bir sonuç çıkıyor: Sözler, babası
Aziz Zafer Tekin’e aitmiş.
Depozito ve Umrumda Değil ise her
ne kadar albümün yüksek tempolu işleri olsalar da gerek enstrüman kayıtları ve
prodüksiyon olsun gerek sözler olsun özenli bir çalışma sonucu ortaya çıkmamış
gibiler. Aslında bu durumu albümün geneline de yayabiliriz: Tekin, nerede
duyarsanız duyun hemen ayırt edebileceğiniz tatta bir ses sahip olmasına rağmen
birlikte çalıştığı ekip arkadaşları onun gerisinde kalmış gibi. Hatta sırf bu
nedenle bile söyleyebiliriz ki albüme şarkıların akustik versiyonları da eklenmiş;
çünkü içten içe bu bilinen bir gerçek. Tekin, sadece tek bir gitar ve bir mikrofon
ile ileride belki de “klasikleşecek” bir albüme imza atabilir(di). Yine de yaşı
gereği, hala bunu rahat rahat gerçekleştirebilir bir potansiyele sahip. Daha
kariyerinin çok ama çok başında!