19 Haziran 2019





Naif Sesiyle Huzur Veren Bir Albüm

Deniz Tekin- Kozakuluçka

7.5/10

Kaynak: Wannart




“Ben de şaşkınım. Liseye başladığımdan beri Soundcloud’a kayıtlar atıyorum (bkz. Daphead). Bir gün Sofar’dan Eda Abla (Eda Demir, Sofar Sounds İstanbul direktörü) Facebook’tan mesaj atıp bir ev konserinde çalmam için beni İstanbul’a davet etti. Annem ve babamla atlayıp geldik. O gece Cihangir’de bir konsere katıldım, gece Antep’e döndüm. Ertesi gün üniversite sınavına girdim... O konserden sonra bir kitle oluşmaya başladı. Bir grup kurduk, konserler verdik. Sonra da albüm teklifi geldi...”


Hürriyet’e verdiği röportajda müzik kariyerinin başlangıcını bu sözlerle ifade etmiş olan 97’ doğumlu Deniz Tekin, kısa zamanda ülkemizin en yetenekli gençlerinden biri haline geldi. Kendine özgü naiflikte bir sese sahip şarkıcı, tarz olarak şimdiden birçok farklı türde iş üretse de daha çok Batı’daki singer-songwriter anlayışına yakın bir çizgide duruyor. Bu farklı türlere ise birçok örnek verebiliriz: Can Ozan’la Transatlantik ve Yeniden Doğarsa gibi tatlı indie-pop iş birlikleri, Ben E. King klasiği Stand by Me ve Stromae'nin Fransızca güzelliği Papaoutai gibi birçok dilde cover çalışmaları bulunuyor (fazlası için bkz. Daphead).



Ayrıca müzisyen, Sezen Aksu ve Ahmet Kaya şarkıları gibi bu toprağa ait birçok klasiğe de el atıyor: İzmir’de doğmuş olmasının yanında, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimine kadar Gaziantep ve Mardin gibi şehirlerde de yaşamış olan Tekin, ülkemizin farklı bölgelerini de deneyimlemiş biri olarak bu çeşitliliği müziğine aktarmayı biliyor.

2017 yılında henüz 19’undayken ilk stüdyo albümü Kozakuluçka’yı yayımlayan sanatçı, esasen 6 şarkı ve 1 cover içeren bu EP görünümlü albümünde bizleri şarkılarının profesyonel kayıtlarıyla buluşturuyor. Genel tarz olarak alternatif pop-rock ekseninde bir enstrüman ve prodüksiyon çalışması yürütülmüş bu albümdeki bazı parçalar ise diğerlerine göre çok fazla ön plana çıkıyor. Bu anlamda kayıt, genel olarak baştan sona akıp gidemese de ülkemizin alternatif sahnesine muazzam hitler kazandırıyor.

Ön plana çıkan parçalardan biri olan ve hatta albümün klipleştirilmiş single’ı da olmuş Bende Bir Problem Var, yıllar önce Soundcloud’una sansürsüz haliyle yüklediği Bende Bi’ Problem Var'ın “grup müziği”ne evrilmiş hali. “Ben, yol boyunca uzanan gri sıkıcı bariyer, sen, vadinin ardında ilk defa görülen deniz.” gibi sözleriyle parça, kolayca akılda kalabiliyor. Ancak enstrümanların ve düzenlemelerin, dinlemekten artık bıktıran aşırı klişe bir alternatif rock havası yaratması ve tempoyu banalleştirmesi oldukça üzüyor.


Buna karşın, bu albümde de bulunan akustik versiyonu (Problem değil) Porblem ise şarkının kendisinden daha vurucu gibi. Hatta adeta Norveçli yetenek Ane Brun’un o duru sesinden Türkçe şarkı dinlemişçesine gibi bir etki yaratıyor!

Böyle ise Tekin’in yazımızın başında değindiğimiz Sofar performansının en değerli işi olduğu kadar bu albümün de dikkat çeken eserlerinden oluyor. Özellikle, “Bana inan” ve “Bana güvenme” bölümlerindeki narin vokaller ise şarkıyı tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz bir güzellik haline getiriyor. Şarkıcının o kendine özgü sesini bu albümde en doğru kullandığı parça olabilir. Aslında burada da son nakarattaki etkileyici akustik performans ile birlikte, bu şarkının da aslında tamamen akustik kalması gerektiğini hissedebiliyorsunuz.


Ahmet Kaya yorumuyla klasikleşmiş Beni Vur ise Deniz Tekin isminin sadece alternatif müzikseverler tarafından bilinmesinin ötesine geçerek sanatçıyı neredeyse tüm ülke tarafından duyulmuş biri haline getirdi. Yine akustik olan bu cover, genç müzisyenin “N”leri ve “M”leri bastırarak söylediği kendine has aksanıyla ve şarkının sözlerini adeta hissetmesiyle dinleyiciyi adeta avucunun içine alıyor: “Oysa ben bu gece yüreğim elimde.
Sana bir sırrımı söyleyecektim.” kısmındaki narin sesi ise tek kelimeyle büyüleyici. Bununla birlikte, nakarat öncesi es vermesi ise bu bölümün etkileyiciliğini bir seviye daha artırmış. Bu albümde yer alan piyanolu versiyonun ise temposu biraz daha ağır olduğundan gitar versiyonu size daha akıcı gelebilir.



Makası fazla açmış bu üç parçadan sonra, bol bol göndermeli İstikbal Mahkemeleri ve bir başka akustik güzellik olan İzmir’de Bir Gün Batımı da albümün dinlenmesi keyifli eserleri oluyor. Özellikle, İzmir’de Bir Gün Batımı’nın sözlerinin henüz ilk defa dinlenildiğinde bile Deniz Tekin’in elinden çıkmadığı çok belli oluyor. Bu hissin sebebini araştırdığımızda ise karşımıza oldukça tatlı bir sonuç çıkıyor: Sözler, babası Aziz Zafer Tekin’e aitmiş.

Depozito ve Umrumda Değil ise her ne kadar albümün yüksek tempolu işleri olsalar da gerek enstrüman kayıtları ve prodüksiyon olsun gerek sözler olsun özenli bir çalışma sonucu ortaya çıkmamış gibiler. Aslında bu durumu albümün geneline de yayabiliriz: Tekin, nerede duyarsanız duyun hemen ayırt edebileceğiniz tatta bir ses sahip olmasına rağmen birlikte çalıştığı ekip arkadaşları onun gerisinde kalmış gibi. Hatta sırf bu nedenle bile söyleyebiliriz ki albüme şarkıların akustik versiyonları da eklenmiş; çünkü içten içe bu bilinen bir gerçek. Tekin, sadece tek bir gitar ve bir mikrofon ile ileride belki de “klasikleşecek” bir albüme imza atabilir(di). Yine de yaşı gereği, hala bunu rahat rahat gerçekleştirebilir bir potansiyele sahip. Daha kariyerinin çok ama çok başında!

Kaynak: 1, 2.