Mozart'ın En Özel Eserlerinden Türk Marşı'nın Esas Hikayesi Nedir?
Kaynak: Wannart
“İnsanlar, sanatımın bana çok kolay bir biçimde
geldiğini düşünerek büyük hata ediyorlar. Sayın arkadaşım, seni temin ederim ki
hiç kimse besteciliğe benim kadar zamanını ve düşüncelerini adamamıştır.
Eserlerini özenle ve sabır göstererek defalarca çalmadığım ünlü bir müzik
ustasının bulunması ise oldukça güçtür.”
Mozart, Don Giovanni (1787)
operasının provalarının orkestra şefliğini yapan Jan Křtitel Kuchař’a işte bu
cümleleri kurmuş. Başarının sadece yetenek ile alakalı olmadığını,
mükemmelleşene dek çalışmamız gerektiğini söylemiş. Adeta bir klasik müzik
ikonu fabrikası olan Avusturya’dan çıkmış bu efsanevi besteci, tarihin görüp
görebileceği en büyük müzisyenlerden biri.
Wolfgang Amadeus Mozart, belki
başarısını çok çalışmaya borçlu olsa da doğuştan gelen inanılmaz bir yeteneğe
sahip olduğu tartışılamaz bir gerçek: Çok küçük yaşlardan itibaren keman ve
piyanoda ustalaşmış olan sanatçı, ilk bestesini ise 5 (evet, beş) yaşında yapmış!
Bu yeteneğini bir de çalışkanlıkla katladığı için hayatı boyunca 600’den fazla
eser bestelemiş olan Mozart, o dönemlere göre normal ancak şu an için ise üzücü
bir yaş olan 35 yaşında ise hayata gözlerini yummuş. Bu kadar fazla besteye
sahip olmasına rağmen hem dünyaya en çok iz bırakan işlerinden olan hem de bizim
ülkemizi de fazlasıyla ilgilendirecek özellikte bir işi var: Türk Marşı!
Mozart’ın 27 yaşında, yani
kariyerinin en olgun çağlarında bestelemiş olduğu 11 Numaralı La Majör Piyano Sonatı
(1783), üç bölümden oluşuyor. İşte buradaki son bölüm olan Rondo Alla Turca ise bizim bildiğimiz adıyla Türk Marşı'nı oluşturan kısım. Aslında eser,
sadece ithaf edildiği millete göre değil de sadece kendi müzikal karakteri içinde
değerlendirilecek olsaydı da Mozart’ın en özel işlerinden biri olacaktı; bunun
en önemli sebebi ise kesinlikle aşırı akıcı ve akılda kalıcı nitelikteki o eşsiz
melodileri.
Tarihsel süreci ele alacak
olursak, Osmanlı’nın bir zamanlar dünyaya hükmeden bir imparatorluk olduğu
gerçeği, bize kolayca yol gösterebilir: Özellikle 18. Yüzyıl Avrupa’sı,
Osmanlı’dan sanatsal ve kültürel anlamda -haliyle- fazlasıyla etkilendi. Bu
dönemde Fransa başta olmak üzere birçok ülkede ortaya çıkan Turquerie Modası ise giyim-kuşam, yeme-içme ve müzik ağırlıklı bir moda anlayışı olarak tüm
Avrupa’ya yayıldı.
Böylelikle, müzikte kullanılan
stillere ister istemez Alla Turca eklenmeye başlanınca, Avrupa’da daha önce
sık bir şekilde kullanılmayan bas davul, yan davul, ziller, üçgen ve tef gibi
enstrümanlar da o kültüre adapte olmaya başladı. Besteciler de böylelikle
birçok eserlerinde Türk ezgilerini kullandı.
Özellikle o dönemdeki Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ve Almanya gibi ülkelerde ise Osmanlı ordusunun Mehter Marşı
kültürünün etkisi yaşandı. Türk Marşı ise bu eserlerden en fazla ön plana
çıkanı oldu; çünkü bu eserin yüksek temposu ve keskin duruşlarının, Mehter
etkisiyle yazıldığı iddia edilir. Ayrıca Mozart’ın da kimi kaynaklarca babasına
yazdığı mektuplarda Mehter Marşı’nı dinlemeyi çok istediğini kim kaynaklarca da
Mehter takımını daha önce dinleyip vurmalı ve üflemelilerinden çok etkilendiği
yazılır. Ancak önemli olan, ona bu etkinin dönemin Osmanlı modasından geçmiş
olmasıdır.
Osmanlı’nın Viyana’yı iki kez
kuşatmış olması, Turquerie Modası’nın ve özellikle Mehter Marşı’nın etkilerinin
Avusturya bölgesi çevresinde daha da etkin bir şekilde hissedilmesine yol açtı.
Bu ülkenin dahilerinden Mozart ise olayların İstanbul’da geçtiği ve Osmanlı
Padişahı Selim’i anlattığı o ünlü Saraydan Kız Kaçırma (Die Entführung aus
dem Serail) operasının da yanında Türk stiline uygun ya da yakın olarak tabir
edilebilen yaklaşık 40 adet eser besteledi. Kendisinin çalışkanlığını burada
bir kez daha görebiliyoruz. Hatta Mozart’ın ilham vermiş olduğu bir başka Avusturyalı
dahi olan Ludwig Van Beethoven’ın da Türk Marşı niteliğinde bir eseri vardır:
Turkish March Beethoven (part of Op. 113 No. 4): Die Ruinen von Athen (The
Ruins of Athens).
Mozart’ın Türk Marşı, günümüzde
ise hem Türk piyanistlerimizin yorumlamasının yanında, hem de dünyaca tanınan sanatçıların
da eseri ele almasına değecek kadar önemli bir iş. Hatta Ceza tarafından
üzerine söz de yazılıp uyarlanmış farklı bir rap versiyonu bile var. İnternette
biraz gezindiğiniz takdirde bir metal cover’ına bile denk gelebilirsiniz! Hem
ülkemiz hem de dünyamız adına teşekkürler Mozart!