Bertrand Russell'ın Düşüncelerine Göre Agnostisizm Nedir?
Kaynak: Wannart
“Oraya vardığımda çok neşelenmiştim, benim bilgilerimi yazan
gardiyan bana dinimi sordu ve ben onu 'Agnostik' olarak yanıtladım. Nasıl
hecelendiğini sordu ve bir iç çekerek 'Evet, pek çok din var ama öyle sanıyorum
ki hepsi de aynı Tanrı’ya tapıyorlar.' dedi. Bu başımdan geçen olay beni bir
hafta boyunca neşeli tuttu.”
Bertrand Russell, otobiyografisini
kaleme alırken ilk defa hapse girdiği o anı bu cümlelerle anlatmış.
Russell, hiç şüphesiz 20. yüzyılın
en fazla iz bırakmış filozoflarından biri. “İz bırakmak” tabiriyle kastettiğimiz
ise onun felsefi kimliğinin yanındaki diğer muazzam yetenekleri: Britanyalı filozof,
aynı zamanda dahi bir matematikçi, tarihçi, dil-bilimci, uğruna hapse girecek kadar savaş
karşıtı bir aktivist ve 1950 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen bir yazar.
1970 yılında kaybettiğimiz bu
değerli insan, yaşadığı 97 yılı da dolu dolu geçirdi ve kelimenin tam anlamıyla
“ilham verici” bir rol modele dönüştü. Teolojik anlamda ilham verdiği en önemli
hususlardan biri ise kesinlikle Agnostisizm hakkında oldu: Ona tanrının
varlığı / yokluğu ya da dinlerle ilgili bir konu üzerinden soru sorulduğunda kendisinin
bir agnostik olduğunu her fırsatta vurgulamış olan Russell, zaman içinde de
bu akıma yön veren isimlerden biri haline geldi.
Hemen bir parantez açalım: Agnostik,
kelime olarak incelendiğinde Eski Yunan dilinde "olumsuz" anlamındaki an ve "bilen" anlamına gelen gnōstikós'un birleşiminden ortaya
çıkmış. Bu sebeple de anlamı hakkında da kısaca “tanrının varlığının /
yokluğunun bilinmez ve bilinemez olduğu görüşüne sahip kimse” tanımı yapılabilir.
Agnostisizm de Tanrının hiç olmadığını savunan Ateizm ile bu çerçevede birbirinden
ayrılan bir akımdır.
Bertrand Russell ise özellikle 1952
yılında yazdığı ve hiç yayımlanmayan bir dergi makalesinde geçen, Russell'ın Çaydanlığı olarak da bilinen o meşhur kıyaslaması sayesinde kendi görüşünü oldukça net bir
örnekle düşünce tarihine kazandırır:
“Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede
Güneş'in etrafında dönen porselen bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu
çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük
olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini
kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan
dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık
olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer
böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her pazar günü
kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine
kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür
ve o kuşkuyu duyan kişi, yakınçağda bir ruh doktoruyla, daha önceki çağlardaysa
bir Engizisyon yargıcıyla görüştürülürdü.”
Usta filozof, burada
toplumun önemli bir kesiminin el üstünde tuttuğu kutsal değerlerin ve dini yargıların
ortaya ilk çıkışının hangi şartlar altında olduğunu bilemeyeceğimizi ifade
ediyor. Bu nedenle belki de aklına ilk gelen nesne olan çaydanlığı, absürt bir
örnek olarak kutsallaştırıyor. Tanrının varlığı bilimsel olarak kanıtlanmadığı
sürece, onun bir yalandan ibaret olup olmadığını da bu yüzden bilip
bilmememizin mümkün olmadığını düşünüyor.
İşte onun bu tatlı çaydanlığı, Richard
Dawkins ve Carl Sagan gibi inanılmaz değerli birçok isme ilham olmasının yanında,
Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi (Pastafaryanizm) ve Invisible Pink Unicorn gibi
alternatif din harekelerinin de ortaya çıkmasını fazlasıyla etkilemiş.
Ayrıca Russell, LOOK dergisinin 3
Kasım 1953 tarihli sayısında yer alan What is an Agnostic? başlıklı
röportajında ise Agnostisizm düşüncesi hakkındaki sorulara oldukça detaylı
cevaplar vermiş. Oradaki son soru ise bu değerli kaynağın en çarpıcı bölümü
olabilir:
- Sizi tanrının varlığına nasıl bir kanıt ikna edebilir?
“Belki, önümüzdeki 24 saatte olacak her şeyi bir ses bana
gökten söylese, hiç olmayacak olaylar da dahil olmak üzere hepsi gerçekleşse, o
zaman en azından insanüstü bir zekanın varlığına ikna olurum. Buna benzer başka
örnekler de verebilirim, ama bugüne kadar böyle bir şeyin olduğuna dair hiçbir
kanıt yok!”