Mike Shinoda'dan Chester'ın İntiharı Sonrasında Yas Dolu Bir Albüm
Mike Shinoda- Post Traumatic
7/10
Mike
Shinoda’nın Chester’ın intiharı sonrasındaki bu dönemde ortaya çıkardığı
eserler, kaydın adından da anlaşılacağı üzere bir nevi Travma Sonrası Stres
Bozukluğu ürünleri. Sanatçının bu ilk solo albümdeki en önemli başarısı ise
söz konusu travma sonrası hissettiklerini dinleyiciye doğrudan ve samimiyetle aktarabilmesi. Daha net bir şekilde ifade etmemiz gerekirse, şarkı sözlerinin
birçoğunun bize üstü kapalı bir anlatımla ya da betimlemelerle sunulmaması,
Shinoda’yı daha kolay anlamamızı sağlıyor. Bunun dışında, son Linkin Park
albümlerinde de gördüğümüz üzere sanatçının rapper / gitarist / piyanist kişiliklerinin
yanına bir de şarkıcılığı eklemesine yavaş yavaş alışmıştık. Bu albümde ise Shinoda,
çoğu parçada (biraz da Auto-tune’un sayesinde) şarkı söyleme yeteneğini
geliştirmiş gözüküyor. Üstelik bir de albümün sonlarında birçok sağlam hip-hop eseri
de bulunuyor.
Albümün olumlu
yönlerine rağmen, kayıtsız kalınamayacak birçok sıkıntısı da mevcut: Öncelikle,
şarkı sayısı gerçekten çok fazla. 16 şarkılık bir albüm yapmak için uzun bir
süreliğine çalışılması gerekli. Bunu en iyi bilenlerden biri de aslında yine
Shinoda’nın kendisi; daha önce 16 şarkılık bir güzellik yaratmış (Bkz. The
Rising Tied). Halbuki bu eserin büyük bir bölümü, Chester’ın ölümünden sonra
yaratıldığı için özetle şunu söyleyebiliriz: Biraz aceleye gelmiş bir albüm bu. Albümün
prodüksiyonu ve altyapıları da bu anlamda biraz basitçe işlenmiş. Linkin Park’ın
Chester’lı son albümünde gördüğümüz o yavan ve basit pop altyapıları burada da
mevcut. Özetle, 16 yerine 8-9 parça içeren ve özen açısından daha doyurucu bir
kayıt kesinlikle ortaya çıkarılabilirdi.
Ne olursa
olsun hissiyatı sonuna kadar hissedebildiğiniz bir albüm bu. Şarkı yazarlığının
yanı sıra enstrümanların ve düzenlemelerin çoğunun Shinoda tarafından yapılması
da eseri fazlasıyla kişiselleştiriyor. Hatta buradan çıkan birçok müzik klibini
bile sanatçının kendisi çekmiş. Albüm kapağındaki kendi çizimi ve imzası da
aslında bu albümün onun için ne kadar özel olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Ufak
bir detay daha verelim: Post Traumatic EP’nin kapağının karanlık olması ve Post
Traumatic albümünün kapağının ise hafif renkli olması bizlere kapakların içerdiği
şarkıların duyguları açısından da bir fikir veriyor.
Sanatçının Sway
Calloway’e verdiği şu röportaj videosunda da ifade ettiği gibi, ilk EP’de de
olan ilk 3 parça, Chester’ın ölümünün hemen ertesinde yazıldığından “karanlık”
işler: Place to Start, Over Again ve Watching As I Fall, intiharın sonrasındaki
Mike’ı anlatıyor. Özellikle nakaratıyla gerçekten de akıllara kazınan Over Again, şu sözleriyle de şarkının Chester anısına yapılan konserden ilham
alınarak yazıldığını hatırlatıyor: “We said we ought to play a show in honor of
our friend. Well now that show's finally here, it's tonight. Supposed to go to
the bowl, get on stage, dim the lights. With our friends and our family, in his
name, celebrate”.
Bu
parçaların ardından gelen Nothing Makes Sense Anymore, isminden de anlaşılacağı
üzere dinleyiciyi hüznüyle yakalayan sözlere sahip: “My inside’s out, my left
is right. My upside’s down, my black is white. I hold my breath, and close my
eyes. And wait for dawn, but there’s no light.” sözlerinin sürekli
tekrarlanmasıyla Shinoda, dinleyiciyi samimiyetle avucunun içine alıyor. Albümün
en anlamlı eserlerinden biri bu. Bu şarkıdan sonra ise albüm, birçok farklı
tarzda ve nispeten daha “aydınlık” işlere kapısını açıyor. Tıpkı, Shinoda’nın daha
önce değindiğimiz Sway röportajında da değindiği üzere, Meksikalıların Dia De
Los Muertos bayramından etkilenip daha pozitif bir bakış açısına da
girebilmeyi başardığını da görüyoruz. Ayrıca orada bahsettiği üzere de bu
albümün yapım süreci, ona Chester’ın intiharını ve birçok olumsuz düşünceyi
aşabilmesine yardımcı olmuş. Albümün ortalarında dikkat çeken eserlerden ise Promises I Can’t Keep, şu Jimmy Fallon videosunda The Roots’un eşlik ettiği single
Crossing A Line, klibinde çorap kuklalarını izlediğimiz Ghosts ve albüme tatlı
bir kapanış yapan Can’t Hear You Now, öne çıkan pop tarzı eserler oluyorlar.
Son olarak, keşke demek istiyoruz; çünkü keşke Mike Shinoda bu albümü kendi adında değil
de ikinci bir Fort Minor eseri olarak çıkarsaymış. Nedeni de çok basit: Özellikle
K.Flay’in vokallerinde olduğu Make It Up As I Go olsun, Deftones’un ortalarda
gözükmeyen lideri Chino Moreno’nun ve Machine Gun Kelly’nin eşlik ettiği naif
parça Lift Off olsun, Shinoda’nın etkileyici flow’larını tekrar hatırladığımız
Running From My Shadow olsun birçok hip-hop temelli şarkı, albüme adeta seviye
atlatıyor. IOU isimli Gangsta Rap beat’lerini andıran altyapılara sahip ve Shinoda’nın
oldukça agresif bir ruh haliyle rap yaptığı şarkı ise sanatçının Fort Minor’la birçok
hit çıkarmış hip-hop dönemini özletmiyor değil. Hatta hitleri bırakalım, mesela
orada bir Kenji örneğimiz bile var. Bunların yanında, tabii ki esas “keşke” dememiz
gereken yer ise Chester’ın ölümü: O, keşke bu kadar erken ölmeseydi de böyle
bir albümün yapılmasına ihtiyaç bile kalmasaydı. Ancak, bu yas dolu şarkı
sözlerini de aslında bu iş için en doğru ismin kaleminden dinliyoruz; Shinoda’nın
kaleminden!