3 Eylül 2018






Krallığın Sınırlarını Görkemli Bir Şekilde Genişleten Albüm

Michael Jackson- Bad

10/10





       
     Bir sanatçı için "müzik tarihinin en büyük şarkıcısı” yakıştırması yapılacaksa, bu isme en uygun birkaç adaydan biri de şüphesiz Michael Jackson olacaktır. Onun hem popüler hem de alternatif müziğe yaptığı katkı ve sonraki jenerasyonlara bıraktığı etki, kelimelerle ifade edilemez. Özellikle de sanatçının altıncı stüdyo albümü Thriller (1982), şurada kendisine ayrı bir sayfa açtığımız üzere, neredeyse bütün parçalarının ölümsüz birer hit olduğu bir başyapıttı. 2018 yılı itibariyle tarihin en çok satan ikinci albümü olan eserin etkisi o kadar fazla oldu ki, Jackson da King of Pop (Pop Müziğin Kralı) lakabıyla şu şekilde taçlandırıldı. Bu muazzam albüm sonrası ise tam 5 yıllık bir hazırlanma sürecine giren şarkıcı, aile grubu The Jackson 5’dan da ayrılıp kendisini tamamen solo projesine verdi ve 1987’de yedinci albümü Bad’i piyasaya sürdü.


            Albüm, Thriller gibi olağanüstü bir sanat eserinin ardından geldiği için bir kesim tarafından selefine göre kısmi bir başarısızlık olarak değerlendirildi. Aslında, içerdiği hit sayısına ve satış rakamlarına göre bu yorumu yapanların unuttuğu bir husus var: Bad’in, sanatçının 10 stüdyo kaydı içindeki en etkileyici ikinci eseri olduğu gerçeği, albümün üst düzeyde bir klasik olamadığını göstermez. Güzel oyuncu Rashida Jones’un da babası olan efsanevi prodüktör Quincy Jones’un, son kez Michael ile çalışmasıyla birlikte ister istemez ortaya klasikliğin de ötesinde bir iş çıkıyor: Bad, Jackson’un pop müzik dünyasındaki krallığının sınırlarını görkemli bir şekilde genişletiyor. Kayıttaki bütün şarkıların aynı zamanda yazarlığını da yapmış olan MJ, birbirinden değerli hitlere imza atmayı sürdürüyor.


            Albüme ismini veren parça Bad ile açılan eser, dinleyiciyi öyle bir enerjiyle yakalıyor ki şarkıya istemsiz de olsa eşlik etmemek elde değil. Bir uzun ve bir de kısa versiyonları bulunan Martin Scorsese eseri video klip ise şarkının hikayesini akıllara adeta kazıyor. Bu hikaye, Jackson’ın 88’ çıkışlı otobiyografisinde kendi ağzıyla şu sözlerle ifade ediliyor: "'Bad' is a song about the street. It's about this kid from a bad neighborhood who gets to go away to a private school. He comes back to the old neighborhood when he's on a break from school and the kids from the neighborhood start giving him trouble.” Ayrıca, parçadaki back vokaller ve prodüksiyondaki groove’lar şarkıyı tipik bir MJ hiti haline getiriyor. Bunun yanında, Quincy Jones’un açıklamalarına göre parçada Jackson, esasen Prince ile düet yapacakmış; ancak sonradan Prince, “Bu şarkı zaten bensiz de hit olur” demiş. Bad ise gerçekten öyle bir patlama yaptı ki şarkıyı geçin, Weird Al Yankovic’in Fat parodisi bile artık klasikleşti.


            The Way You Make Me Feel, özellikle her bir anı dopdolu olan altyapısıyla ve Jackson’ın çoklu vokalleriyle albümde yer alan en değerli hitlerden oluyor. Üflemelilere kadar özenle oluşturulmuş enstrümantaller, parçayı hem zenginleştiriyor hem de enerjik vokalleri ustaca tamamlıyor. Ayrıca, şunu da belirtmemiz gerek ki MJ’in her hit parçasının sound’u öyle modern bir şekilde yaratılmış ki günümüzde bile dinlenildiğinde sanki yeni bir sanatçıyı dinliyormuşuz hissi uyandırıyor. Bu gerçek, 2009 yılında aramızdan ayrılan şarkıcıyı ölümsüz kılan yüzlerce sebepten yalnızca biri.

            Liberian Girl, yıldızlarla dolu kadrosuyla adeta bir ünlü şovu olan şu klibiyle akılda kalan ve aynı zamanda da Jackson’ın kariyerinin en değerli balad’larından biri olan bir eser. Parça, yayımlandığı dönemdeki Liberya halkı tarafından büyük bir mutlulukla benimsenmiş; bu küçük ülkelerinin böylesine önemli bir sanatçının hitinin ismi olması onları gururlandırmış. Bunun dışında, şarkıdaki vokal iniş-çıkışlarındaki duygu yoğunluğu ise özellikle de şu bölümde tavan yapıyor: “Liberian girl, you know that you came and you changed my world. Just like in the movies, with two lovers in a scene. And she says, ‘Do you love me?’. And he says so endlessly. ‘I love you, Liberian girl’.”


            Jackson’ın günümüzde en fazla cover’lanan ve kullanılan parçalarından olan Man in the Mirror ise Joyful Noise (2012) müzikalindeki koro performansından tutun, The Lego Batman Movie (2017) filminin son sahnesinde bile yer alacak kadar yaygın bir hit. Parça, özellikle sonlarına doğru belirginleşen gospel korosu bölümüyle ve Jackson’un hisli vokalleriyle tam bir “nakarat şarkısı”.
            Dirty Diana, bolca cinsellik içeren şarkı sözleri ve malum ismiyle birlikte bir dönem tartışma yaratmış bir şarkıydı. Hatta MJ, 1988 yılındaki Wembley konserinde sırf isminden dolayı Prenses Diana’yı andırdığı için parçayı şarkı listesinden çıkarmış. Daha sonra ise şarkıcı, bu eserin sanatçılara “yancılık” yapan groupie’lere yazıldığını açıkladı. Buna karşılık, ilginç bir bilgi: Prenses ise Jackson’a onun en sevdiği şarkısının bu olduğunu söylemiş. Bunun dışında parça, hard rock tınılı elektro gitarları ve pedal efektleriyle de albümün en özgün işlerinden biri oluyor.


            Albümün ve Jackson’ın bütün kariyerinin en büyük hitlerinden olan Smooth Criminal ise şu videosuyla birlikte Moonwalker (1988) filminin en önemli sahnesini oluşturuyor. Bir neslin Alien Ant Farm’ın meşhur rock yorumuyla da sevdiği parça, hem ikonik melodisiyle hem de danslarıyla gerçekten de Jackson’ın zirvelerinden biri. Özellikle, şuradan 97’ yılındaki Münih performansıyla bu büyülü performansa kısmen de olsa tanık olmak mümkün. Kısaca Michael Jackson dansı ismi verilen bu tarzın özü, sanatçının beyaz şapkasıyla yüzünü kapatarak bu şarkıyı adeta hissederek “yaşamasıyla” ortaya koyduğu performansın ta kendisi. Anti-gravity lean hareketi ise bu dansın zirvesi! Ayrıca, parçadaki “Annie, are you okay?” sözünün hem telaffuz farkı hem de hızlı söylenmesiyle dilimize eni vici vokke olarak geçmesi de ülkemizdeki mizahı şu şekilde besleyen bir kaynak olmuştu.


Özellikle Thriller ve Bad sayesinde dünyanın merkezine oturan Michael’ın ilham verdiği müzisyenlere ulaşabileceğiniz şöyle bir Wiki sayfası bile var! Sanatçının yarattığı etki o kadar eşsiz ki bunun kuşaktan kuşağa devam edeceği kesin: 1968 doğumlu Céline Dion’un yeni bir dil öğrenmesini sağlayan, 1981 doğumlu Beyoncé’nin dans ederek şarkı söyleme yeteneğinden etkilendiği, 1987 doğumlu Kendrick Lamar’ın Grammy yarışında onu geçmek istemediği, 1990 doğumlu The Weeknd’in onun sesinin rengini bile (!) kendine ilham aldığı, 2001 doğumlu Billie Eilish’in ise onun hitlerinden birini orijinal bir şekilde yorumladığı bir sanatçı Michael Jackson. Şunu da çok iyi biliyoruz ki, başındaki tacıyla verdiği ilham ile birlikte ölümsüzlüğü ise sonsuza kadar sürecek!


Kaynak: 1.