Krallığın Sınırlarını Görkemli Bir Şekilde Genişleten Albüm
Michael Jackson- Bad
10/10
Albüm,
Thriller gibi olağanüstü bir sanat eserinin ardından geldiği için bir kesim
tarafından selefine göre kısmi bir başarısızlık olarak değerlendirildi.
Aslında, içerdiği hit sayısına ve satış rakamlarına göre bu yorumu yapanların
unuttuğu bir husus var: Bad’in, sanatçının 10 stüdyo kaydı içindeki en etkileyici
ikinci eseri olduğu gerçeği, albümün üst düzeyde bir klasik olamadığını
göstermez. Güzel oyuncu Rashida Jones’un da babası olan efsanevi prodüktör Quincy
Jones’un, son kez Michael ile çalışmasıyla birlikte ister istemez ortaya klasikliğin
de ötesinde bir iş çıkıyor: Bad, Jackson’un pop müzik dünyasındaki krallığının
sınırlarını görkemli bir şekilde genişletiyor. Kayıttaki bütün şarkıların aynı
zamanda yazarlığını da yapmış olan MJ, birbirinden değerli hitlere imza atmayı
sürdürüyor.
Albüme
ismini veren parça Bad ile açılan eser, dinleyiciyi öyle bir enerjiyle
yakalıyor ki şarkıya istemsiz de olsa eşlik etmemek elde değil. Bir uzun ve bir
de kısa versiyonları bulunan Martin Scorsese eseri video klip ise şarkının
hikayesini akıllara adeta kazıyor. Bu hikaye, Jackson’ın 88’ çıkışlı
otobiyografisinde kendi ağzıyla şu sözlerle ifade ediliyor: "'Bad' is a
song about the street. It's about this kid from a bad neighborhood who gets to
go away to a private school. He comes back to the old neighborhood when he's on
a break from school and the kids from the neighborhood start giving him
trouble.” Ayrıca, parçadaki back vokaller ve prodüksiyondaki groove’lar şarkıyı
tipik bir MJ hiti haline getiriyor. Bunun yanında, Quincy Jones’un
açıklamalarına göre parçada Jackson, esasen Prince ile düet yapacakmış; ancak
sonradan Prince, “Bu şarkı zaten bensiz de hit olur” demiş. Bad ise gerçekten
öyle bir patlama yaptı ki şarkıyı geçin, Weird Al Yankovic’in Fat parodisi bile artık
klasikleşti.
The Way You Make Me Feel, özellikle her bir anı dopdolu olan altyapısıyla ve Jackson’ın çoklu
vokalleriyle albümde yer alan en değerli hitlerden oluyor. Üflemelilere kadar
özenle oluşturulmuş enstrümantaller, parçayı hem zenginleştiriyor hem de
enerjik vokalleri ustaca tamamlıyor. Ayrıca, şunu da belirtmemiz gerek ki MJ’in
her hit parçasının sound’u öyle modern bir şekilde yaratılmış ki günümüzde bile
dinlenildiğinde sanki yeni bir sanatçıyı dinliyormuşuz hissi uyandırıyor. Bu
gerçek, 2009 yılında aramızdan ayrılan şarkıcıyı ölümsüz kılan yüzlerce
sebepten yalnızca biri.
Liberian Girl, yıldızlarla dolu kadrosuyla adeta bir ünlü şovu olan şu klibiyle akılda
kalan ve aynı zamanda da Jackson’ın kariyerinin en değerli balad’larından biri
olan bir eser. Parça, yayımlandığı dönemdeki Liberya halkı tarafından büyük bir
mutlulukla benimsenmiş; bu küçük ülkelerinin böylesine önemli bir sanatçının
hitinin ismi olması onları gururlandırmış. Bunun dışında, şarkıdaki vokal iniş-çıkışlarındaki
duygu yoğunluğu ise özellikle de şu bölümde tavan yapıyor: “Liberian girl, you
know that you came and you changed my world. Just like in the movies, with two
lovers in a scene. And she says, ‘Do you love me?’. And he says so endlessly. ‘I
love you, Liberian girl’.”
Jackson’ın günümüzde
en fazla cover’lanan ve kullanılan parçalarından olan Man in the Mirror ise Joyful
Noise (2012) müzikalindeki koro performansından tutun, The Lego Batman Movie
(2017) filminin son sahnesinde bile yer alacak kadar yaygın bir hit. Parça,
özellikle sonlarına doğru belirginleşen gospel korosu bölümüyle ve Jackson’un
hisli vokalleriyle tam bir “nakarat şarkısı”.
Dirty Diana, bolca cinsellik içeren şarkı sözleri ve malum ismiyle birlikte bir dönem
tartışma yaratmış bir şarkıydı. Hatta MJ, 1988 yılındaki Wembley konserinde sırf
isminden dolayı Prenses Diana’yı andırdığı için parçayı şarkı listesinden
çıkarmış. Daha sonra ise şarkıcı, bu eserin sanatçılara “yancılık” yapan groupie’lere
yazıldığını açıkladı. Buna karşılık, ilginç bir bilgi: Prenses ise Jackson’a onun
en sevdiği şarkısının bu olduğunu söylemiş. Bunun dışında parça, hard rock
tınılı elektro gitarları ve pedal efektleriyle de albümün en özgün işlerinden
biri oluyor.
Albümün ve Jackson’ın
bütün kariyerinin en büyük hitlerinden olan Smooth Criminal ise şu videosuyla
birlikte Moonwalker (1988) filminin en önemli sahnesini oluşturuyor. Bir neslin
Alien Ant Farm’ın meşhur rock yorumuyla da sevdiği parça, hem ikonik
melodisiyle hem de danslarıyla gerçekten de Jackson’ın zirvelerinden biri.
Özellikle, şuradan 97’ yılındaki Münih performansıyla bu büyülü performansa
kısmen de olsa tanık olmak mümkün. Kısaca Michael Jackson dansı ismi verilen bu
tarzın özü, sanatçının beyaz şapkasıyla yüzünü kapatarak bu şarkıyı adeta hissederek
“yaşamasıyla” ortaya koyduğu performansın ta kendisi. Anti-gravity lean hareketi ise bu dansın zirvesi! Ayrıca, parçadaki “Annie, are you okay?”
sözünün hem telaffuz farkı hem de hızlı söylenmesiyle dilimize eni vici vokke olarak geçmesi de ülkemizdeki mizahı şu şekilde besleyen bir kaynak olmuştu.
Özellikle Thriller ve Bad
sayesinde dünyanın merkezine oturan Michael’ın ilham verdiği müzisyenlere
ulaşabileceğiniz şöyle bir Wiki sayfası bile var! Sanatçının yarattığı etki o
kadar eşsiz ki bunun kuşaktan kuşağa devam edeceği kesin: 1968 doğumlu Céline
Dion’un yeni bir dil öğrenmesini sağlayan, 1981 doğumlu Beyoncé’nin dans ederek
şarkı söyleme yeteneğinden etkilendiği, 1987 doğumlu Kendrick Lamar’ın Grammy
yarışında onu geçmek istemediği, 1990 doğumlu The Weeknd’in onun sesinin
rengini bile (!) kendine ilham aldığı, 2001 doğumlu Billie Eilish’in ise onun hitlerinden
birini orijinal bir şekilde yorumladığı bir sanatçı Michael Jackson. Şunu
da çok iyi biliyoruz ki, başındaki tacıyla verdiği ilham ile birlikte ölümsüzlüğü
ise sonsuza kadar sürecek!