Anıların Derinliklerinde Yüzen Bir Film
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Kaynak: Wannart
(Spoiler) Özetle,
hafif bilimkurgu soslu bu romantik dramdaki Joel ve Clementine çifti, yıpranan
ilişkileri sonrasında yeni bir teknoloji sayesinde birbirlerini hafızalarından sildiriyorlar.
Ancak bu eser, öyle sıradan bir aşk filmi değil. Bu olay örgüsünün zaman
sıçramaları ile özgün bir yöntemle işlenişi ve çevresindeki irili ufaklı
detaylarıyla Gondry ve Kaufman, defalarca izlenebilecek bir başyapıta imza
atıyor. İnce ince elenmiş ayrıntılardan belki de izleyicinin en fazla dikkatini
çekeni olan Clementine’ın rengarenk saçları, tahmin edildiği üzere filmdeki zaman
sıçramalarını net bir şekilde vurgulamak için kullanılıyor: İlk buluşmalarında
yeşil, hayali sahnelerde kırmızı, ilişki süresince turuncu ve yeniden
tanışmalarında ise mavi renk Kate Winslet’e eşlik ediyor.
Senaryodaki
ayrıntılardan bahsetmişken Joel’un arabasının kapısındaki çiziğin aslında
Clementine tarafından yapılması, Joel’un aslında hafızasını (hem kumsaldaki
evden gittiğinde hem de ilişkileri bittikten sonra) 2 defa sildirmesi ve sürekli
déjà vu yaşaması gibi hususlardan da söz etmek gerek. Bunlarla beraber, esas
çiftimizin yanında bir de ustaca işlenmiş bir doktor-sekreter-yardımcı aşk
üçgeni izliyoruz. Böylelikle, senaryoya ayrı bir derinlik katılıyor. Ayrıca, bu
hafıza sildirme teknolojisinin de ne kadar tartışmalı olduğu da hem
başrollerimizle hem de bu üçlüyle ifade edilerek sonucun tam bir hayal
kırıklığı olduğu mesajı veriliyor. Bunların dışında ise yönetmen, film
çekimleri sırasında çok fazla doğaçlamaya ve doğallığa yer vermeye çalışmış.
Örneğin, esas çiftimizin sirk sahnesi ve Ruffalo ile Dunst’ın yatağın üstündeki
dansları doğaçlamaymış. Ayrıca, tren garındaki sahnelerin hepsi de gerçek tren
seferlerinde çekilmiş.
Eternal
Sunshine, anıların derinliklerinde zamana karşı yüzerken bunu birbirlerinden fazlasıyla
zıt iki başkarakterin duygularıyla ifade ediyor. Jeneriğin tam 18 dakika sonra
girdiği film, aynı zamanda kapanışını da bu sahneye bağladığı için aradaki
zaman sıçramalarının bu iki karakterle yansıtılması, filmi zenginleştiriyor. Biri
boş zamanlarında çizimle uğraşan ve sürekli iş / ev rotasında gidip gelen sakin
bir yapıya sahip bir adam iken diğeri ise hayatı dürtülerine göre yaşayan (ya
da kendi deyimiyle impulsive olan), fazlasıyla konuşkan ve saçlarının
renklerini sürekli değiştirecek kadar dışa dönük bir kadın. Ayrıca malum donmuş
göl sahnesinde ve kumsaldaki eve gizlice girdikleri sahnede Joel’un ilk
başlardaki o tedirginliği ve Clementine’ın o rahatlığı, bütün karakterlerini
özetliyor. Bu arada Clementine, şurada değindiğimiz gibi Winslet’in canlandırırken
en çok zevk aldığı karaktermiş.
Değinmeden
geçmememiz gereken bir başka konu ise müzik: Beck’in The Korgis cover’ı Everybody's Got to Learn Sometime, bu filmi izlediğinizde ister istemez kalbinize dokunmayı
başarıyor. Şarkı, hem kırılgan sözleri hem de filmin en can alıcı yerlerinde çalmasıyla
şu yazımızda da belirttiğimiz üzere eser ile bütünleşiyor. Bunun dışında, filmin
ismi ise ayrı bir hikaye: Kirsten Dunst’ın bize filmde söz ettiği gibi adını
Alexander Pope’un Eloisa to Abelard şiirindeki şu dizelerden alıyor: “How happy
is the blameless vestal’s lot! The world forgetting, by the world forgot. Eternal
sunshine of the spotless mind! Each pray’r accepted, and each wish resign’d”.
Buna karşın, ülkemizde ise resmen üzerinde hiç uğraşılmadan Sil Baştan olarak
çevrilmesi gerçekten şaka gibi bir durum.
Filmin 89’luk Metascore puanı ile
eleştirmenlerce aldığı birçok pozitif yorumun yanında, modern sinema izleyicisi
tarafından da çok benimsenmesiyle birlikte bir kült haline geldiği kesin. Her
klasik filmde olduğu gibi burada da birçok replik, akıllara çiviyle çakılmayı
başarıyor: Nietzsche’nin filmde kullanılan "Unutkanlar şanslıdır, çünkü hatalarının
dertlerini çekmezler." sözü, başı çekenlerden biri. Joel’un trendeki “Neden
bana birazcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum?” ve yataktaki “Sürekli
konuşmak, iletişim kurmak değildir.” replikleri ise gerçekten akılda fazlasıyla
kalmayı başarıyor. Ayrıca filmin sonunda, gelecekte yaşayacakları görüş ayrılıklarını
bile bile anlaşarak karşılıklı “Tamam.” demeleri ise filmin vermek istediği
esas mesajı özetleyen bir replik. Esas anlatılmak istenen de işte bu: Hata
yapmaktan korkmamak ve anılarımızdaki hataları ise benimseyerek yaşamak. Bu
yüzden filmi tekrar izleyin ve bunun farkında olmayı unutmayın!