Ezhel'siz 27 Günün Hatırlattığı Sansür Sorunu: Sanatçılarımız Ne Kadar Özgür?
Söz konusu
soru, aslında son yıllarda içinden hiç çıkamadığımız bir sorun. Bunun en önemli
sebebini ise tek bir kelime ile ifade edebiliriz: Sansür. Sanatı ve sanatçıları
kısıtlayan sansür derdi, siyasetin bir nevi ahtapot gibi kollarını her alana
uzatmasıyla gitgide katlanılmaz hale geldi. Siyasilerin özellikle sanat, medya
ve spor gibi topluma doğrudan etki eden alanlarda anlamsız hukuksuzluklara yol
açan müdahalelerini izliyoruz. Bu hukuksuzluklara maruz kalanlardan yalnızca
biri olan Ezhel örneği ise gerçekten çok acı bir gerçek: Bu sanatçı, sadece
müziğini yaparken şarkı sözlerinde tamamen özgür bir dil kullanıyor ve bunun
yanında eleştirel sözlerle de Ankara başta olmak üzere Türkiye sokaklarının
gerçeklerini yansıtıyor. Hatta onun savunmasında da ifade edilen Yarınımız Yok parçasının sözleri ise bunun en belirgin kanıtlarından biri: “Varoşta
yaşam zor, pespaye ortam/Ve de gençler hapisteler çünkü tek çare torba/Aşk
değil zehirdir ‘bonzai’, ‘eroin’ ve ‘ex’/Çıkartır hastanelerden kadavra/Her gün
‘ex’ten öğle sela var…”
İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin en değerli haklarından biri olan İfade Özgürlüğü'nün ve
anayasamızın 25. maddesi olan "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine
sahiptir." ifadesinin çeşitli yollarla bertaraf edilmesi sonucunda sansüre
alışkın bir toplum haline geldik. Televizyonda sigara ve alkol sahnelerinin
buzlanması, nedense bizi rahatsız etmiyor artık. RTÜK’ün Netflix ve YouTube’a
dijital sansürü yasalaştı. Wikipedia linklerinin başına 0 koyarak girmeye bile
alıştık. Otosansür denilen kavram ise biz şu an bu satırları kaleme alırken
bile maalesef bizi dizginleyen bir gerçek. Söylemek istediklerimizi size yüzde
yüz aktarabilmemiz kolay değil. Bu gerçeklerin yanında, milletimizin
hafızasının da pek kuvvetli olmamasından dolayı, sanattaki sansüre karşı da tekrar
tekrar savaşmak durumunda kalıyoruz. Sanatımızın en değerli alanlarındaki sansürü
biraz hatırlamak gerekirse, yakın geçmişimizde birçok örnek mevcut.
Her ne kadar biraz
Google’landığında hakkında -maalesef- sayısız örnek bulabilse de birer sanat
alanından birer örnek verelim: Sinema alanında 51. Uluslararası Antalya Altın
Portakal Film Festivali'ndeki belgesel yarışması, 15 filmin tam 13'ü sansür
nedeniyle çekilince iptal edildi. Müzik alanında TRT Yayın Denetleme ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, yaptığı denetimler sonucu 200’e yakın şarkıyı yasakladı.
Tiyatro alanında tiyatrocular, “Özgür sanat, özgür tiyatro” diye haykırarak
kendi günleri olan 27 Kasım’da yürüyüş yaptı. Heykel alanında daha önce Karaköy’e
dikilen Güzel İstanbul heykeli, müstehcen diye Yıldız Parkı’na “sürgüne”
göndermişti ve şimdi de belediye, heykelin çevresini fidanlarla kapattı. Edebiyat alanında Dünya ve Türk edebiyatının önemli isimlerinin birçok eserine, Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından “sakıncalı” damgası vuruldu. Resim alanında ise
yine birçok esere sansür uygulandı. Sanatımızdaki sansürü daha derinden
hatırlamak için ise Tuluhan Tekelioğlu’nun şuradaki Üvey Evlat belgeselini
izleyebilir, kitabını da okuyabilirsiniz.
Son olarak, ülkemizdeki sanatın
ve sanatçının özellikle son yıllarda tamamen özgür olmadığını biliyoruz.
Bunun için elimizden geleni yapmaya çalışsak da işin içine pozitif anlamda bir
siyasi güç girmediği sürece bu anlara tanık olmaya devam edeceğiz. İfade özgürlüğüne
saygı duyan aydın siyasilerin bu durumu bir gün değiştirmesini umuyoruz; çünkü
Ezhel, cezaevinden çıktıktan sonra “Tazminat davası açmayı düşünüyor musunuz?”
sorusuna “Kimi kime şikayet edeyim” diyerek yanıt vermek durumunda kalmamalı.
Hukuk devleti olduğumuzu hatırlamalıyız hepsi bu. Bu sanatçının hayatının 27
gününün anlamsız bir şekilde elinden alınmasında kaleme aldığı şu mektubun son
sözlerinden alıntı ile bitirelim: Kahrolsun sansür, yaşasın tam bağımsız rap
(ve tam bağımsız sanat)! Dünyanın tüm güzellikleri sizinle olsun...