5 Şubat 2018

The xx- xx






Minimalist Bir Gece Klasiği

The xx- xx

10/10






     
      Müzik sektöründe yeni bir sanatçıysanız fark yaratmanız gerekir. Bu nedenle yeterince orijinal bir iş icra etmiyorsanız zamanla kaybolur gidersiniz. 2005 yılında Londra’da kurulmuş olan topluluk The xx ise henüz ilk albümleri xx’i piyasaya sürdüğünde, grubu bir defa dinleyen bile bu albümün zamana ait olmayan bir değere sahip olduğunu anlamıştı. 2009 çıkışlı bu debut albüm, modern müzikte yok olmaya yüz tutmuş “orijinallik” kelimesinden çok fazla iz taşıyordu. Bu nedenle İngiltere’deki en önemli müzik ödülü Mercury Prize’ı da kazandı. Grubun başardığı ise özetle günümüz dünyasının vazgeçilmezlerinden indie-pop’u post-punk ve dream-pop tatlarıyla karıştırmasıydı. Özellikle vokal Romy Croft’un naif vokalleri ve sade gitar riff’leriyle, bas gitardaki Oliver Sim’in Croft’a eşlik eden gitar yürüyüşleri ve dingin vokallerinin yanında grubun DJ’i Jamie xx’in yaratıcılığı, ortaya özgün bir “sound” çıkardı.




            Minimalistlik ise albümün başka bir özelliği. Kullanılan enstrümanlar ve beat’lerin sadeliği, vokallerin huzur veren basitliği, albüm görseli, şarkı isimleri, grubun giydiği siyah ağırlıklı kıyafetler bile minimalist. Albümün bir diğer karakteristiği ise parçaların gece dinlenince dinleyenlere daha fazla zevk vermesi olabilir. Özellikle gece 12’den, hatta 2-3’ten sonra şarkılar başka bir boyuta geçiyor. Şarkıların genellikle düşük ya da orta tempolu olması da haliyle karanlıkla bütünleşince bir türlü sabah olmasın istiyorsunuz. Bununla birlikte, ilk parçasından sonuna kadar hiçbir şarkıyı atlamadan da zevkle dinlenebilen bir yapıya sahip olması, albümü zamansız bir klasik haline getiriyor. Bu özellik, günümüzde yayımlanan çoğu indie grubun kayıtlarında görülemiyor; çünkü çoğu topluluk sadece birkaç single’dan ibaret. 



Intro, 2 dakika 7 saniyelik süresine rağmen hakkında sabaha kadar konuşabilecek bir eser. Hatta bunu tahmin etmiş olacaklar ki YouTube’da 10 saatlik versiyonları bile bulunuyor. City of the Sun cover’ı da ayrı bir güzellik. Ardından gelen VCR, Bowie’nin Heroes’unu andıran basları ve gitarları ile dinleyeni kendine bağlıyor. Crystalised ise albümün en büyük hitlerinden biri: Romy ve Oliver’in art arda gelen vokalleriyle birlikte nakarattaki “haihaiha” bölümü aklınızdan çıkamıyor. Parçanın muazzam bir Gorillaz cover’ı da mevcut. Islands ise gitarların beat’lerle uyumunun parçaya şahane bir şekilde hükmettiği bir eser. “I am yours now. So now I don't ever have to leave. I've been found now. So now I'll never explore” dizeleri de fazlasıyla etkileyici.

 Albümün her parçasını böyle anlatmaya devam edersek yazımız bir kompozisyona dönebilir; ancak Heart Skipped a Beat, Fantasy, Shelter, Basic Space, Infinity, Night Time ve Stars, özetle bütün parçalar ayrı birer gece hikayesi. Böylelikle bu kayıt da Ekşi’deki Bütün Parçaların Güzel Olduğu Albümler’in arasına ekleyebileceğimiz bir eser oluyor. Özetle, bu parçaların hiçbirini ayırt etmeden bırakın hepsi baştan sona gecelerinize eşlik etsin!