Rüyaları Gerçekleştiren Etkileyici Bir Albüm
Billie Eilish- When We All Fall Asleep, Where Do We Go?
8/10
“Okula gitmek yerine evde eğitim almam hakkında şöyle bir
şey var: Evde eğitim, ileride ne yapmak istediğimin tam olarak farkına
varabilmem için bana en başından beri zaman sağladı. Müzik, benim için asla bir
hobi olmadı; her zaman oradaydı.”
2001 doğumlu saf yetenek Billie Eilish, yukarıdaki
açıklamasında kendisi gibi müzisyen olan abisi Finneas O’Connell ile birlikte
evde eğitim almalarının faydalarını belirtiyor. Bu arada artık devasa bir
stüdyoya dönüştürdükleri o yetenek dolu eve de göz atabilirsiniz.
Daha önce detaylı incelediğimiz ilk kaydı olan Don’t Smile
at Me (2017) EP’sinde kendine has o duru sesi ve samimi sözlere sahip
şarkılarıyla birlikte henüz 16 yaşında yeteneklerini bütün dünyaya kanıtladı.
Futbol tabiriyle wonderkid olarak ifade edebileceğimiz şarkıcı; nevi şahsına
münhasır, maskülen ve bol kıyafetlerinin yanında bir de başarılı genlere sahip
güzelliği ve bembeyaz saçları sayesinde gençler için global bir imaja dönüştü.
İlk kaydından 2 yıl sonra ise 2019 yılında debut stüdyo
albümünü müzikseverlerle paylaşan Eilish, bu soru sayesinde henüz 18 yaşında
bütün rüyalarının gerçekleşmesini sağladı: When We All Fall Asleep, Where Do We
Go?
MTV’nin tespitine göre, albümü listelerde 1 numaraya
ulaşabilen 2000’lerde doğmuş ilk şarkıcı olan Eilish, böylelikle bir süreliğine
de olsa pop müziğin zirvesine yerleşerek rüyalarını gerçekleştirmiş oldu. Tıpkı
SNL’de sahne aldığı için ayrıca minnettar olması gibi.
Kariyerinin başında bembeyaz yaptığı, daha sonra da griye
çevirdiği saçlarını artık rengarenk boyatmaya başlayan genç şarkıcı, bu ilk
stüdyo albümünde de önceki EP’sine kıyasla bir evrim geçiriyor: Albümün
altyapılarında ve prodüksiyonunda yine abisi Finneas’ın imzası olmasına rağmen,
bu sefer ilk kayıttaki doğal ve akustik sound’a göre daha elektronik ve daha fazla
vokal efekti olan bir eser ile karşı karşıyayız.
Aynı zamanda, Don’t Smile at Me’deki çoğu şarkıda Eilish’in
vokalinin neredeyse her rengi ile karşılaşsak da bu albümde tiz vokallerden çok
peslere ağırlık veriliyor. Yine de bazı ufak alışkanlıklar burada da devam
ediyor: Eilish’in -önceki albümdeki COPYCAT istisnası dışında- şarkı
isimlerinin hepsi yine küçük harflerle yazılmış.
İstikrar açısından ise esas olarak değinmek istediğimiz
nokta ise şarkıcının, abisi Finneas ile yola devam etmesi oluyor! Billie Eilish
Pirate Baird O'Connell’ı “Billie Eilish” yapan kişi olan; yani projenin tek
başına mimarı olan abisi Finneas, hem şarkı yazarlığı hem de aşırı özenli prodüksiyonuyla
onun müziğindeki büyük etkisindeki varlığını devam ettiriyor. Ayrıca tatlı bir detay
olarak da ekleyelim: Eilish’in neredeyse her yerde defalarca belirttiği üzere abisi, onun en iyi arkadaşı ve “her şeyiymiş”.
Albümün içeriğine geri dönecek olursak, kaydın en büyük hitinin
hiç tartışmasız bir şekilde 2019 yazına damga vuran bad guy olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazın başka bir hiti olan country-trap güzelliği Old Town Road'un sahibi
Lil Nas X, haftalardır Billboard’ın zirvesinde kaldıktan sonra attığı tweet ile
Eilish’in bad guy ile 18 yaşında tahta oturmasını kutlamıştı. Eilish, Lorde’un
2013’te Royals hiti ile henüz 16 yaşındayken zirveye çıkmasının ardından, bunu
başaran en genç ikinci sanatçı oldu.
Şarkı, dinleyicisini ilk saniyesinde yakalayan bas riff’iyle
başlayarak tıpkı bir zamanlar The White Stripes klasiği Seven Nation Army’nin
yarattığı o heyecanı anımsatıyor. Ardından, Eilish’in heceleyerek kesik kesik
söylediği verse vokalleri ve artık genç sanatçının biraz daha “büyüdüğünü” ima
eden şarkı sözleriyle bizleri şaşırtmayı başarıyor:
“I'm that bad type
Make your mama sad type
Make your girlfriend mad tight
Might seduce your dad type”
Parça, güçlü bas gitarının üzerine birçok kanalla
kaydedilmiş sıra dışı vokalleri ve nakarat sonrasındaki “Duh” ile gelen klavye
melodisiyle art arda defalarca dinlenebiliyor. Aynı zamanda eğlenceli klibiyle de birçok meme’e malzeme veren eser hakkındaki en üzücü detay ise
kesinlikle Justin Bieber ile olan remix versiyonu. Bieber’ın yersiz ve özensiz
vokalleri, şarkının kalitesini fazlasıyla aşağıya çekiyor. Özetle, hiçbir
şekilde bir Billy Ray Cyrus etkisi yaratamıyor.
Albüm çıkmadan hemen önce, yani Eilish gri saçlıyken
yayımlanan single’lardan you should see me in a crown ise özellikle
nakaratıyla akıllarda kalmayı bilen başarılı bir alternatif pop hiti. Ünlü
sanatçı Takashi Murakami imzalı ve bol tripli klibiyle de bu şarkının
enerjisini kısaca özetleyebiliriz. Hatta, Vevo’ya özel canlı performansına da
kesinlikle göz atılmalı.
Şarkının ismi ise Billie Eilish’in BBC 1’dan Annie Mac’e
verdiği röportajda belirtildiği üzere Benedict Cumberbatch’li Sherlock
dizisinden geliyor. Genç müzisyen, abisi ile diziyi izlerken Sherlock’un ezeli
düşmanı Moriarty’nin dile getirdiği şu sözleri duyuyor: “In a world of locked
rooms, the man with the key is king. And honey, you should see me in a crown.”
Sonrasında gelen all the good girls go to hell, şarkıda
sürekli yer verdiği My Lucifer is lonely dizesine gönderme yapan ve The
Weeknd’in The Hills klibini andıran sıra dışı videosuyla adeta görsel bir şov
oluyor. Bas gitarların ve piyanoların dikkat çektiği eser, aynı zamanda tarz
olarak ise şarkıcının sürekli kıyaslandığı Lorde’a en fazla benzediği işlerden
biri oluyor.
wish you were gay ise albümden önce çıkan başarılı
teklilerden biri. Şarkıcının önceki işlerinde sıkça dinlediğimiz akustik gitar
sample’ına rastladığımız bu eser, bu nedenle alışık olduğumuz tatlı bir Eilish
hiti. Daha önce bir Instagram yayınından paylaştığı üzere, kendisinden
hoşlanmadığı için ona ironik bir ifadeyle bu şarkıyı yazdığı adam, daha sonra
gerçekten de eşcinsel çıkmış.
Genç müzisyenin ilk olarak Ocak 2018’de Yeni Zelanda’da canlı
söylediği when the party’s over, albümün hüzünlü ve derin anlamlı baladı
sıfatını taşıyor. Eilish, o konserde bu şarkıyı seslendirmeden önce ise ilk
albümünden party favor'ı çalması ve hemen ardından bu parçaya geçmesi ise
biten bir ilişkisini sembolize ediyor. Özellikle, “I could lie, say I like it
like that, like it like that” dizesinin oldukça akılda kaldığı eser, vokal
iniş-çıkışlarıyla da albümün en ön plana çıkan işlerinden oluyor.
Benzer tarzdaki i love you da şarkıcının abisi Finneas ile
harmonileriyle birlikte huzur veren narin bir şarkı. 5 dakikaya yakın süresiyle
Eilish’in şimdiye kadarki en uzun şarkısı olan eser, aynı zamanda sanatçının da
albümdeki en beğendiği parçalarından biriymiş. Tırnaklarını görmemeye
çalışırsanız muazzam bir SNL performansı ve abi-kardeş yatakta
uçtukları tatlı bir konser anı da mevcut.
Albümün başka bir hiti olan bury a friend, belki de
altyapısındaki efektleriyle en çok dikkat çeken şarkı oluyor. “Billie’nin
yatağının altındaki canavar”ın perspektifinden yazılmış olan şarkı, sorulardan
oluşan ve aynı zamanda albüme adını veren nakaratıyla akılda kalmayı biliyor:
“What do you want from me? Why don't you run from me?
What are you wondering? What do you know?
Why aren't you scared of me? Why do you care for me?
When we all fall asleep, where do we go?”
my strange addiction ise Arctic Monkeys’in Why’d You Only
Call Me When You’re High?'ını fazlasıyla andıran beat’i ile ön plana çıkıyor.
Ayrıca, şarkının her yerinde aralara serpiştirilmiş olan mükemmel dizi The
Office’in 7. sezon 17. bölümü Threat Level Midnight'tan replikler bulunuyor. Bu
arada tabii Billie’nin en sevdiği dizinin de The Office olduğunu belirtelim.
Genel olarak albüm, şarkıcının Jimmy Fallon’da da belirttiği üzere 16 farklı karakterdeki dinleyicisi için 16 farklı eserden
oluşturulmaya çalışılmış olsa da çoğunlukla birbirine benzer eserlere sahip.
Ancak bu benzerlik, yine de şarkılar sanatçıya özgü bir tarzda yaratıldığı için
“kendi kendini tekrarlamak” yanlışından öte tam tersi bir “albüm bütünlüğü”
oluşturuyor.
Ayrıca, piyasadaki çoğu pop şarkıcısının sırf bir parça için
bile 50 tane müzik adamıyla çalıştığı bu dönemde, albümün çoğu eserinin
yazarlığını bir abi-kardeş ikilisinin yapması oldukça tatlı ve samimi bir
detay. Evde eğitim sisteminin lezzetli meyveleri olan bu şarkıları tüketmeye
devam ediyoruz!
2019 yılının en başarılı pop kayıtlarından biri olan albüm, Don’t Smile at Me’nin doğallığından biraz uzak olsa da bizlere Billie Eilish’in
sadece bir magazin imajından ibaret olmadığını kanıtlamaya fazlasıyla devam
ediyor!