Ceza'nın Hiçbir Zaman Unutulmaması Gereken İlk Albümü
Ceza- Medcezir
8/10
“Nükleer başlıklı barış güvercinlerine karşı gereken
önlemleri şimdiden almak gerekli dostlar. Gençlerin UEFA Kupası'ndan başka
övünecekleri şeyler olmalı, her gün haberlerde ölümü duymamalı, sade kötüyü
görüp ona uymamalı. Tüm liriklerimde dünyadan bir parça, dünyadan bir örnek, bu
benim dünyam. Sana göre belki paçavra ancak; beni ilgilendiren tek şey mahkeme,
beynimin sonucunu sunmak. Sayısal tokat, akılcı söylem, lyrical eylem, işte
mahkemem!”
1976 yılının son gününde Üsküdar’da dünyaya
gelen Bilgin Özçalkan, Haydarpaşa Meslek Lisesi’nin ardından bir süre
elektrik teknisyenliği yaptıktan sonra hayatımıza Ceza (f.k.a Fatalrhymer) olarak
girdi. Böylelikle de kendi deyimiyle Allah, rap’in ‘ceza’sını verdi!
Piyasaya Dr. Fuchs ile birlikte oluşturdukları Nefret
grubuyla giren Ceza, 2000 ve 2001 yılında grupla iki başarılı albüm yayımlayıp adını
alternatif sahnelerde duyurduktan sonra Dr. Fuchs askere gidince yoluna yalnız
devam etme kararı aldı. Bu karar ile birlikte, ülkemizdeki Rap kültürünü tamamen
değiştirecek o muazzam solo kariyerine başlamış oldu:
Ceza, 2002 yılında ilk solo albümü Medcezir’i (ya da Med-Cezir
/ Med Cezir’i) yayımlayarak o dönem için gerçekten de ezber bozan bir başarıya
sahip oldu; çünkü hem albüm tahmin edilen satış rakamlarının çok üzerine çıktı
hem de özellikle Med Cezir parçasının kalplere dokunan klibiyle büyük bir
kitleye hitap etti.
O zamanlar tabii ki YouTube bu kadar önemli bir mecra
değildi; intenetin yaygınlaşmadığı ve televizyonların hala “kaliteli” işler
çıkardığı o dönemde, müzik kanalları da cidden saygı duyulacak bir seviyedeydi.
Bu sayede parçanın klibinin, özellikle Dream Tv ve Mtv Türkiye (Rip) başta
olmak üzere birçok müzik kanalında sürekli yayınlanmasıyla birlikte sanatçının
da tanınırlığı tavan yaptı. Türkçe Rap müziğin çıkış yaptığı dönemin başlangıcı
olarak ifade edebileceğimiz o yıllarda Sagopa Kajmer ile birlikte bu şahane
müzik türünün gemisinin dümeninde yer aldılar.
Sagopa’dan bahsetmişken, onun Ceza ile o dönemler yakın dost
olduklarını (ve daha sonra hiç barışmamak üzere küstüklerini) bilmeyen yoktur. Ülkemizdeki
Rap müzikseverlerin büyük bir kısmını hala içten içe üzen bu küsme durumu
konusunda yıllar sonra da ne yazık ki bir gelişme yok.
Bu ikilinin yakın olduğu o dönemlerin, Neyim Var Ki (2004) şaheserinden önceki en değerli meyvesi olan Medcezir albümü ise bu anlamda da
çok önemli bir kayıt; çünkü albümün prodüktörü Sagopa Kajmer’den başkası değil!
Albümün açılışını yapan Med Cezir, gerçekten tek kelimeyle “kusursuz”
bir Türkçe Rap eseri. Şarkı, hem ilk saniyesinden son anına kadar Ceza tarafından
mükemmel sözlerle donatılmış hem de ülkemizde yapılan tüm Rap şarkılarının
hepsine kıyasla oldukça üst düzey yetenekte bir nakarat bütününe sahip.
“Yaşlanmak her dökülen yaprağın arkasından ağlamak gibidir. Hayattan
erken emeklilik seçim değildir. Kadere bağlıdır yazgıdır. Hayat ince bir çizgi,
narin bir çalgıdır. Yüzlerce yıl emek veren insanın hasat zamanı ölü tohumlara
mıdır?”
Art arda dinlenildiğinde bıkmanızın gerçekten de zor olduğu bir
modern klasiğe dönüşmüş bu parça için ne yazıp çizsek az! Ceza’nın hala en değerli
şarkılarından biri olan bu eser, (parçanın ismi olan medcezir, içinde hiç geçmese
de) hem sitemkar hem de duygusal sözlerinin sayesinde etkisinden çıkabilmenin
oldukça zor olduğu bir güzellik diyebiliriz:
“Vay haline elekte elenenin. Hayata ağlamaklı başlayan bu
insanoğlu gördü geleceği. Bir dilim ekmeğin sonunda bedelinin de alınacak
olması gibi. Düşünenin, düşenin de dostu olmamış ki batanın olsun. Müttefik de
belli değil ittifak da, mutlak mücadele kazanmak, zafere koşmak. Yenilince
ağlamak, yenmek için hile yapmak. Her sonuçta pay kapmak dünya kuralı olmuş. Taştan
bozma kalplerse hep kanla dolmuş.”
Şarkının o duygusal kemanlı beat’i, The End of the Affair (1999)
filminin soundtrack albümündeki Breaking the Spell isimli pek bilinmeyen bu parçanın
Sagopa tarafından sample yapılmasıyla elde edilmiş.
Prodüksiyonun aşırı özenli
yapıldığı neredeyse her parçada belli olan bu albümdeki her beat neredeyse ayrı
güzel olsa da bu şarkınınkinin yeri gerçekten çok özel: Hem kemanın iniş-çıkışlarındaki
o melodiler hem de bu beat’in aslında iki kısımdan oluşması oldukça etkileyici.
İki kısım derken, şarkı başladıktan sonraki sade bölüm ve “Metanetin de sınırı
var beyim...” dizesinden itibaren birden başlayan o ince bölüm olarak beat’i ikiye
ayırabiliriz.
Tek Bir İhtimal Var, tıpkı Ceza’nın da bir röportajında bahsettiği üzere gurur duyulacak bir şarkı. Özellikle bu şarkının suratımıza
tokat gibi çarpan sözleri, hem albümün hem de sanatçının bütün kariyerinin en vurucu
işlerinden biri olmuş.
Bu albüm, iki tema üzerine kurulu gibi görünüyor: Birincisi,
toplumumuzun acı gerçekleri üzerine bir yakarış. İkincisi ise Ceza’yı rahatsız
eden “wack MC'ler”; yani ülkemizdeki kötü ve çakma rap’çiler. Bu şarkı ise sözleri
sayesinde birinci temanın albümdeki en akılda kalan eseri oluyor:
“Bosphorus laboratuvarlarında yaptığım kimyasal deneylerden
çıkan sonuçlara göre katetmeniz gereken yol birkaç ışık yılı. İnsan paralı
eğitimle ne kadar âlim olabilir bilmem ama bu gidişle geri kafalı adamlar
çoğalacaklar herhâlde bu memlekette. Enseste yatkın adamları kurşuna dizmek
normaldir ama böylesine ter dökene saldıranı pitbull'lara ısırtmak gerekli
bence. Memoli modelinde bir polis hayal edemediğim gibi doğru konuşanın da kazanacağını
zannetmiyorum ben hiçbir zaman için.”
Toplumsal mesajların devam ettiği başka bir parça olan Sokak
Sanatı, akılda kalıcı nakaratının yanı sıra verse’lerindeki üzücü gerçeklerle
de dinleyeni etkilemeyi başarıyor:
“Yandı gözler, sabahlara kadar çalışan eller. Evler ekmek
bekler, gecekondu ve viraneler. Aş yedirememiş bebeğine üzgün anneler. On sekiz saat mesai,
üç kuruş da para. Sabahlara kadar sokakta yapılan işporta, el arabasıyla kıt
kanaat geçim, her türlü fatura dert, hayat sert, kim ola mert”
Nefret’teki ortağı Dr. Fuchs ile tekrar bir araya gelen
Ceza, Meclis-î Âlâ parçasında ise o yıllarda “kendi takımında” olan bütün
rapper’ları anarak adeta Rap sahnesine gözdağı veriyor. Ayrıca, parçanın beat’inin
Eminem’in Sing for the Moment’ına ve yani doğal olarak Aerosmith’in Dream On’una
fazlasıyla benzemesi de tatlı bir detay.
Ardından, nakaratıyla dikkat çeken Buz Dağları ve alaycı
sözlerini kahkaha sample’larıyla birleştirip fark yaratan Komedyenler İş
Başında da albümün ortalama üstü işleri oluyorlar.
Albümün diğer temasına odaklanmış eserlerden Anladın mı
Derdimi Bu....!, gerçekten de kaydın en eğlenceli ve akıp giden işlerinden biri
oluyor. Ceza’nın sivri dilinin zirvesinde olduğu bu şarkının tek üzücü tarafı
ise o enfes nakaratın neredeyse yüzde 70’inin İngilizce yazılması olabilir.
“Rap, kültürümüz değil, tamam o zaman pop kimin, rock kimin,
arabesk kimin? Cevap verin!”
Aynı ruh halindeki Kalbim, Rap’im, Nefretim, Cezam!! ise sanatçının
diğer albümlerinde de sıkça kullandığı (bkz. Tamam) bu başlığın ön plana
çıkartıldığı başka bir “wack mc silkeleme çalışması”. Sonraki albümdeki Holocoust güzelliğinde klasikleşmiş “Mamamamama, mimimimimimimi microphone show” kalıbını
dinleyebildiğimiz Ceza Sahası da diğerleriyle benzer bir iş.
Albümdeki en zayıf halkanın ise Kalbim Reosta olduğunu saptayabiliriz:
“Bak bana usta, kalbim reosta. Kanlı bir pasta, kimin bu acaba? Boynunda tasma,
bana surat asma. Bak bana usta, kalbim reosta” nakaratı gerçekten de ilginç bir
derinlikte (!). Özetle, şarkıyı art arda 2 defa dinleyebilme yeteneğine sahip
olabilmek kolay değil.
Sözleri yine oldukça anlamlı eserlerden biri olan Savaş
Çocukları ise Ceza’nın toplumsal sorunlara daha evrensel bir gözde baktığı etkileyici
bir çalışma oluyor:
“Doğdu gözünü savaşa açtı. Yaşıtlarından farkı yanlış
zamanda. Yanlış yerde buldu kendini. Ailesini ölümcül ideoloji kurbanlarını
bekler. Tüfekler, oyuncak mermiler misket mi? Dondurma hayal de bombalar gerçek
mi? Savaş çocukları suçlular gibi. Her gün öldüler, ışıklarını yitirdiler.”
Ayrıca bir sonraki albümde Ceza’nın parçayı devam ettirip çıtayı
daha da yükselttiğini dile getirebiliriz. (bkz. Sabah Bastı Geceyi (Savaş
Çocukları Part 2))
Genel olarak ise albüm; sözlerin, flow’ların ve Sagopa imzalı
beat’lerin gerçekten üst düzeyde olduğu bir eser. Yine de albüm, ayrıca detaylı incelediğimiz bir sonraki albüm Rapstar ile kıyasla bütünsellik ve hit
kalitesi olarak ondan bir tık altta kalmıyor değil.
Ancak bu kayıt, ülkemizdeki yeni rap / trap müzisyenlerinin birçoğunun
“wack”liğine ve “genel kanının” aksine yıllar önce de samimiyet dolu toplumsal mesajları
doğrudan içeren bu şarkıları hatırlayamayanlara karşı hiçbir zaman unutulmaması
gereken bir albüm! Her şeyden önemlisi de bu, bizi solo Ceza ile tanıştıran
eser; yani Türkçe rap tarihinin en büyük birkaç sanatçısından biri ile!
Kaynak: 1.