Pearl Jam'i Kalplerin En Derin Köşesine Koyan Albüm
Pearl Jam- Ten
10/10
Kaynak: Wannart
“I know someday
you'll have a beautiful life.
I know you'll be a
star in somebody else's sky.
But why, why, why
can't it be, why can't it be mine?”
Daha sonra bir müzik ikonuna
dönüşecek olan Eddie Vedder’ın dinleyicisini derinden etkileyen hisli
vokalleri, grubun en basit tabirle “karanlık” ve “kirli” olarak nitelenecek enstrümanlarıyla
bütünleşince ortaya tek kelimeyle bir başyapıt çıktı. Aynı yılın sonbaharında
Nirvana’nın müzik tarihini değiştiren Nevermind albümü de piyasaya sürülünce Grunge,
altın çağını yaşamaya başladı.
Ten albümün isminin ise gerçekten
sıra dışı bir anlamı var: Pearl Jam grubunun orijinal ismi aslında ilk
kurulduğunda Mookie Blaylock'mış. Bu isim, 13 yıl NBA’de forma giyen basketbolcu
Mookie Blaylock’a ait. Oyuncu da o dönem Nike firmasıyla anlaşma yapmış olduğu
için grup, kullandıkları bu isimden vazgeçmiş ve Pearl Jam’e geçmiş. İlk stüdyo
albümlerinin ismi ise Blaylock’ın sürekli giydiği forma numarası olan 10’a
adanmış ve böylelikle albümün adı da anlamlı bir göndermeyle Ten olmuş.
Albümün açılışını yapan Once, “I
admit it, what's to say? I'll relive it without pain” sözleriyle dinleyiciyi
daha ilk dakikalardan avucunun içine almayı biliyor. Ayrıca, bu sözlere
girmeden önce özenle hazırlanan intro kısmı ve hemen ardından Vedder’ın bütün
gücüyle “I” deyiş şekli ile parça, albümün bizi nelere hazırladığı hakkında iyi
bir fikir veriyor. Nakaratıyla ise sizi tamamiyle kendinin içine çekiyor.
Even Flow, girişindeki ve bütünündeki
blues-rock gitar riff’leri ile ilk saniyesinden itibaren enerjisiyle ve tabii
ki Vedder’ın da inanılmaz vokalleriyle etkileyici bir Pearl Jam hiti. Şarkıcının
verse’lerde sergilediği vokal iniş-çıkışları oldukça zor olmasına rağmen üstesinden
ustalıkla kalkılmış. Ayrıca, grubun davulcusu Matt Cameron’ın ifade ettiği üzere
kendisinin en sevdiği parça olan bu şarkının sözleri ise evsiz bir adamın
gözünden hayatın nasıl gözüktüğünü anlatıyor.
Ardından gelen Alive, Pearl Jam
için gerçekten her anlamda özel bir parça: Grubun ve albümün ilk single’ı olan
kayıt, aynı zamanda topluluğun hep beraber ilk defa çaldıkları eser. Gitaristleri
Stone Gossard’ın Dollar Short isminde enstrümantal olarak yazdığı bu parçaya
Eddie Vedder, -bu albümün tamamındaki eserlere yaptığı gibi- kendi sözlerini
yazıyor. Sözlerinde ise babası olarak bildiği adamın aslında biyolojik babası
olmadığını öğrenen bir çocuğu ele alıyor. Özellikle Vedder’ın gür sesiyle çığırdığı
nakaratı ve son bölümdeki gitar solosuyla birlikte kendini kaybedişi ile birlikte
şarkı, hala Grunge türü denildiğinde akla ilk gelen parçalardan biri.
“And now my bitter hands cradle
broken glass, of what was everything. All the pictures have all been washed in
black, tattooed everything” sözlerini sadece okumak bile grubun Black parçasını
bilenler için tüyleri diken diken bir deneyim. Hakkında daha önce özel bir inceleme yaptığımız parça, Pearl Jam’in ve hatta belki de müzik tarihinin en
duygusal işlerinden biri. Her saniyesi ayrı bir derinlik taşıyan şarkı, özellikle
son bölümdeki o malum melodiyle birlikte de etkileyiciliğinin zirvesine
çıkıyor. (Bkz. muazzam Unplugged versiyonu)
Grubun plak şirketi Epic Records’un
o dönemki ısrarlarına rağmen Black’i bir single olarak piyasaya sürmemesi ise
tamamen kişisel sebeplere dayanıyor: Vedder, yazdığı sözlerin fazlasıyla
kişisel ve kırılgan olduğunu ifade edip şarkının müzik piyasasında ezilip
gideceğinden -haliyle- korkmuş. Bu sebeple de herhangi bir klip çekilmemiş.
Jeremy, albümün ve grubun başka
bir hiti. Aslında bu eseri sadece şarkı sözleri üzerinden değerlendirip arkasındaki
yürek burkan anlamı kavramak çok önemli: Videosunda da değinildiği üzere bu
şarkıda anlatılan kişi, 1991 yılında 16 yaşındayken kendini okuldaki sınıfında arkadaşlarının
önünde öldüren Jeremy Wade Delle isimli Texaslı bir genç. Vedder, daha sonra ifade
ettiği üzere bu haberi bir gazetede görmüş ve habere burada ufak bir yer
ayrılması onu çok sarsmış. Böylece bu üzücü olaya hak ettiği önemi vererek o
çocuğu bir sanat eserine dönüştürmüş.
Aynı zamanda ise Vedder, San
Diego’daki kendi ortaokulunda da daha önce buna çok benzer bir olaya Brian
isimli bir çocuk ile tanık olmuş. Böylelikle şarkıcı, eseri -maalesef- iki
talihsiz çocuğa adıyor: Okulda arkadaşları ve evde ise ailesi tarafından dışlanması
sonucu kendini bu hayata ait hissetmeyen iki masum ruh, bu şarkı ile sonsuza
kadar yaşayacak.
Garden ise albümün geneline hakim
olan reverb katkılı gitarlardan daha farklı bir versiyona sahip: Adeta The
Smiths efsanesi Johnny Marr’ın kendine özgü o “arpejimsi riff’leri”yle açılan şarkı,
gitar solosuyla da albümde fark yaratan eserlerden oluyor. Ayrıca parça sırf Vedder’ın
nakarattaki “I will walk...” demesindeki ses tonu için bile dinlenebilir.
Oceans başta olmak üzere Why Go, Porch,
Deep ve Release’in, yani albümün aslında tamamının da ayrı bir güzelliği var. Özellikle,
grubun tarihe geçen Pinkpop 1992 performansında da Ten albümün grupta ve dinleyicilerde
nasıl bir etki yarattığına tanık olabilirsiniz. Bununla birlikte, 10 milyonu
geçen satış rakamının da gösterdiği kadarıyla rahatlıkla söylenebilir ki Pearl
Jam’in aynı zamanda en başarılı kaydı olan bu klasikleşmiş eser, içerdiği birbirinden
değerli hitlerle de grubu kalplerin en derin köşesine koymayı başarıyor!