Sanat, Sanat İçin Midir Yoksa Toplum İçin Midir?
Biraz kökenleri inceleyelim: Fransız
yazar Théophile Gautier’nin bu hususu ilk defa 1835 yılında Mademoiselle de
Maupin isimli eserinde ele almış. İlk başlarda da haliyle Fransızca olan “l’art
pour l’art” yani “sanat için sanat” görüşü, daha sonra da İngiliz / Amerikan
sanatçılar tarafından “art for art’s sake” olarak çevrilmiş. Bu Amerikalıların
en değerlilerinden Edgar Allan Poe da tartışmayı tam olarak kendi ifadesiyle “This poem
written solely for this poem’s sake” (The Poetic Principle, 1850) olarak özetlemiş.
Ona göre yazdığı bu şiir, sadece şiir içindi. Bunun yanında, ilginç bir bilgi: 1924
yılında kurulmuş tarihin en eski ve önemli sinema şirketlerinden
Metro-Goldwyn-Mayer (MGM)’in de o ikonik aslan logosunda da ifadenin Latincesi “Ars
Gratia Artis” yazıyormuş. Logoyu ve aslanı daha fazla merak edenler Barış Özcan’ın
şu muazzam videosuna göz atabilir.
Biraz da bu ikileme farklı
alanlardaki değerli isimlerin gözünden bakalım: Milattan önce zamanlara yola
çıktığımızda Aristo’nun “İnsan, sosyal bir hayvandır.” nitelemesini ele
alabiliriz. Dolaylı olarak da insanoğlunun ürettiği sanatın da yine içinde yaşadığı
sosyal toplum için yaratıldığı çıkarımı yapılabilir. Zamanda sıçrama yapıp 19. yüzyıla
geldiğimizde ise Nietzche, Putların Alacakaranlığı eserinde “Sanat, sanat içindir
demek; şeytan, ahlakı üstleniyor demektir!” yorumunu yapmış. Buna karşın, benzer
dönemden Balzac ise “Roman kahramanlarının kaderleri benim bile elimde değildir
ve sanat dediğimiz şey de tam olarak budur. Çünkü sanat, sanat için vardır.” ifadelerini
kullanmış.
Bizlere çok uzak olmayan bir
döneme gittiğimizde ise George Orwell, ikilemin toplum ayağının besleyiciliğine
vurgu yapmış: “Sanatın siyasetle hiçbir ilişkisi olmaması gerektiği
düşüncesinin ta kendisi siyasal bir tutumdur… Geçmişteki yaptıklarıma
baktığımda, siyasal bir amaçtan yoksun olduğum her durumda, cansız kitaplar
yazdığımı, dokunaklı bölümlerin gösterişine kapıldığımı, anlamsız tümceler,
süslü nitelemeler kullandığımı ve yapıtı genel olarak ipe sapa gelmez şeylerle
doldurduğumu görüyorum.”. Yakın dönemden Paul Auster ise bu konuyu, Görünmeyen
isimli romanında bir hayli özgün bir biçimde özetlemiş: “Sanat, mutlu azınlık
içindir.”. Bu açıdan bakıldığında, birçok sanatçının da daha önce değindiği
gibi şu yorumu yapılabiliriz: Sanat’ın ne için olduğu içinde yaratılan topluma
göre değişir. Böylece bu hususu kendi toplumumuza indirgediğimizde de Atatürk’ümüzün
şu sözü unutulmamalı: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri
kopmuş olur.”.
Sonuç olarak, bu önemli isimlerin
görüş örnekleri sayısız bir şekilde çoğaltılabilir; çünkü daha önce de ifade
ettiğimiz gibi “Sanat için mi toplum için mi?” tartışması insanın duygu,
düşünce ve fikirlerini dışa vurduğu anlardan beri sürmekte. Sanatın
sübjektifliği söz konusu olduğu için de doğal olarak yüzyıllardır her kafadan
ayrı bir ses çıkıyor. Bu kadar değerli isimlerin dışında, bir nevi kamuoyunun
da nabzını tutan ve kendi dilimizde olan güncel yorumları okumak için de Ekşi’nin
şu başlığına göz atabilirsiniz. Soruyu herhangi bir çözüme net bir şekilde
bağlamak güç olsa da en basit şekilde düşünelim: İnanılmaz yetenekli bir şarkıcı,
mesela Freddie Mercury, sadece odasında kendi kendine şarkı söylese onun bu
özelliğinin nasıl bir değeri olur? Ancak sadece seyircilerin zevki için de şarkı
söylememeli; o zaman ise sanatçı, benliğini yitirir. İşte bu yüzden, iki tarafı
da kendi içlerinde haklı görebilmek mümkün.