18 Haziran 2018





Sanat, Sanat İçin Midir Yoksa Toplum İçin Midir?







       
  Özellikle lise düzeyinde edebiyat dersi görmüş her ilgili öğrencinin bir defa kafasını kurcalayan bir sorudur bu. Nedeni ise çok basit: Birbirleriyle tamamen ayrı olan bu iki hayat görüşünün zıtlığı, bize çekici gelir. Görüşlerin kendi içlerindeki mantıksal farklılığı, bizi o yaşlarda lise sıralarında bile düşündürür. Mesela Romantizm ve Realizm akımlarının birbirleriyle siyah ve beyaz kadar farklı olması, insana ilginç gelir. Bir tarafta sanat bir dışavurum olduğundan onun tanımının bir nevi özü olan “Sanat, sanat içindir.” anlayışı; diğer tarafta ise üretilen bir sanat eserini tüketen topluluğun fikirlerinin değeri. Aslında bu yüzden, iki taraf da kendi içlerinde doğru. Halbuki bu ikilem, sandığımızdan çok daha uzun bir süredir, hatta yüzyıllardır hala durmadan tartışılıyor.


Biraz kökenleri inceleyelim: Fransız yazar Théophile Gautier’nin bu hususu ilk defa 1835 yılında Mademoiselle de Maupin isimli eserinde ele almış. İlk başlarda da haliyle Fransızca olan “l’art pour l’art” yani “sanat için sanat” görüşü, daha sonra da İngiliz / Amerikan sanatçılar tarafından “art for art’s sake” olarak çevrilmiş. Bu Amerikalıların en değerlilerinden Edgar Allan Poe da tartışmayı tam olarak kendi ifadesiyle “This poem written solely for this poem’s sake” (The Poetic Principle, 1850) olarak özetlemiş. Ona göre yazdığı bu şiir, sadece şiir içindi. Bunun yanında, ilginç bir bilgi: 1924 yılında kurulmuş tarihin en eski ve önemli sinema şirketlerinden Metro-Goldwyn-Mayer (MGM)’in de o ikonik aslan logosunda da ifadenin Latincesi “Ars Gratia Artis” yazıyormuş. Logoyu ve aslanı daha fazla merak edenler Barış Özcan’ın şu muazzam videosuna göz atabilir.


Biraz da bu ikileme farklı alanlardaki değerli isimlerin gözünden bakalım: Milattan önce zamanlara yola çıktığımızda Aristo’nun “İnsan, sosyal bir hayvandır.” nitelemesini ele alabiliriz. Dolaylı olarak da insanoğlunun ürettiği sanatın da yine içinde yaşadığı sosyal toplum için yaratıldığı çıkarımı yapılabilir. Zamanda sıçrama yapıp 19. yüzyıla geldiğimizde ise Nietzche, Putların Alacakaranlığı eserinde “Sanat, sanat içindir demek; şeytan, ahlakı üstleniyor demektir!” yorumunu yapmış. Buna karşın, benzer dönemden Balzac ise “Roman kahramanlarının kaderleri benim bile elimde değildir ve sanat dediğimiz şey de tam olarak budur. Çünkü sanat, sanat için vardır.” ifadelerini kullanmış.


Bizlere çok uzak olmayan bir döneme gittiğimizde ise George Orwell, ikilemin toplum ayağının besleyiciliğine vurgu yapmış: “Sanatın siyasetle hiçbir ilişkisi olmaması gerektiği düşüncesinin ta kendisi siyasal bir tutumdur… Geçmişteki yaptıklarıma baktığımda, siyasal bir amaçtan yoksun olduğum her durumda, cansız kitaplar yazdığımı, dokunaklı bölümlerin gösterişine kapıldığımı, anlamsız tümceler, süslü nitelemeler kullandığımı ve yapıtı genel olarak ipe sapa gelmez şeylerle doldurduğumu görüyorum.”. Yakın dönemden Paul Auster ise bu konuyu, Görünmeyen isimli romanında bir hayli özgün bir biçimde özetlemiş: “Sanat, mutlu azınlık içindir.”. Bu açıdan bakıldığında, birçok sanatçının da daha önce değindiği gibi şu yorumu yapılabiliriz: Sanat’ın ne için olduğu içinde yaratılan topluma göre değişir. Böylece bu hususu kendi toplumumuza indirgediğimizde de Atatürk’ümüzün şu sözü unutulmamalı: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”.


Sonuç olarak, bu önemli isimlerin görüş örnekleri sayısız bir şekilde çoğaltılabilir; çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi “Sanat için mi toplum için mi?” tartışması insanın duygu, düşünce ve fikirlerini dışa vurduğu anlardan beri sürmekte. Sanatın sübjektifliği söz konusu olduğu için de doğal olarak yüzyıllardır her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Bu kadar değerli isimlerin dışında, bir nevi kamuoyunun da nabzını tutan ve kendi dilimizde olan güncel yorumları okumak için de Ekşi’nin şu başlığına göz atabilirsiniz. Soruyu herhangi bir çözüme net bir şekilde bağlamak güç olsa da en basit şekilde düşünelim: İnanılmaz yetenekli bir şarkıcı, mesela Freddie Mercury, sadece odasında kendi kendine şarkı söylese onun bu özelliğinin nasıl bir değeri olur? Ancak sadece seyircilerin zevki için de şarkı söylememeli; o zaman ise sanatçı, benliğini yitirir. İşte bu yüzden, iki tarafı da kendi içlerinde haklı görebilmek mümkün.



Kaynak: 1, 2, 3, 4.