8 Mart 2018







Norah Jones'un Mum Işığında Dinlenilen Albümü

Norah Jones- Come Away with Me

9/10







     
      Güzellik nedir? Güzelliğin tanımı teorik olarak “Estetik bir beğeni, duygu, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik” olarak yapılmış. Bu alanda “Renkler ve zevkler” diye özetlediğimiz halk arasında tartışılmaz bir durum da söz konusu. Ancak herhangi bir şarkıda duyulduğunda bile söylenebilir ki, Norah Jones isimli caz vokal sanatçısı ve piyanisti, dünyanın en “güzel” seslerinden biri. Genlerindeki o melez müzik yeteneğinin sayesinde, onu dinlediğimiz her anda eşi benzeri olmayan bir ses ile karşılaşıyoruz. Böylece, şu anki yaşında bile onu şimdiden tarihin en değerli caz vokal sanatçılarından biri olarak kabul edebiliyoruz.


1979 yılında New York’ta dünyaya gözlerini açan Norah Jones, her anlamıyla müziğin içinde doğan bir sanatçıydı: Tüm zamanların en önemli Hintli müzisyeni olan sitarist Ravi Shankar ve Amerikalı konser prodüktörü Sue Jones’un kızı olan Norah, adeta müzik yapmak için doğmuştu. Çift, kızları henüz 7 yaşındayken ayrılsalar da onu -işleri gereği- hep sanat içinde büyüttüler. Daha sonra soyadını da aldığı annesinin etkisi altında Bill Evans ve Billie Holliday gibi muhteşem caz sanatçılarından etkilenen Jones, müziğin bu kanadına böylece aşık oldu. 23 yaşında da tıpkı ebeveynleri gibi profesyonel olarak müzik hayatına adım atmaya karar verdi: Come Away with Me (2002) adını taşıyan ilk albümü ile kendi yolculuğuna başladı.


Albüm, dünya çapında 27 milyonun üzerinde (!) bir satış yaparak sanatçıyı adeta zirvede başlattı. Bunun yanında, 2003 yılındaki Grammy’lerde “Yılın Albümü” dahil 5 ödüle birden sahip oldu. Ayrıca efsanevi Türk müzik adamı Arif Mardin de bu albümün prodüktörlerinden biri olarak ödül aldı. Kayıt, Jones’un eşsiz tattaki yumuşacık caz vokalinin soul ve akustik pop ile buluşmasıyla adeta huzur verici bir eserdi: Stresli insanlarda dert tasa bırakmayan, kolay uyuyamayan kişilerde ise doğal ilaç etkisi gösteren bir güzellikti. Albümün tek olumsuz yanı ise parçaların karakteristik yapılarının biraz birbirlerini tekrarlayan şekilde olmasıydı.

Don’t Know Why ile açılan albüm, “My heart is drenched in wine. But you'll be on my mind. Forever...” sözleriyle tam da mum ışığında ve şarap eşliğinde bu albümün dinlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu muazzam parça, kaydın en çok kalplere yerleşen işlerinden biri: Sabırlı gitar ve piyano dokunuşlarıyla birlikte sadece Jones’un “Why”ı telaffuzu bile şarkıyı başka bir seviyeye getirebiliyor. Ardından gelen Seven Years, ismiyle ve tek kelimeyle “kırılganlığı” ifade eden şarkı sözleriyle Jones’un -büyük ihtimalle- ailesinin o 7 yaşındayken boşanmasını anlatıyor. Sakin ve kısacık bir folk eseri tadındaki parça, sanatçının hak ettiği üne kavuşamayan eserlerinden biri. Feelin’ The Same Way ise bir başka dikkat çekici parça. Albümün ikinci single’ı olarak yayımlanan şarkı, eserin geneline göre daha tempolu bir yapıda. Ayrıca, gitar arpejleriyle de vokal çok iyi dolduruluyor.


Albüme adını veren Come Away with Me, tam anlamıyla modern bir caz vokal klasiği. Piyano melodilerinin şarkının adı arkada her geçtiğinde arkada usulce çalması şarkıya swing-vari bir hava da katıyor. Turn Me On ve I've Got to See You Again ise gerçekten buram buram aşk dolu eserler: Hem soul akımını bize tattıran duygu yüklü inişli çıkışlı vokalleri hem de gayet açık bir ifadeyle yazılmış şarkı sözleriyle bunu hissedebiliyorsunuz. Lonestar da özellikle country tarzına yakın gitarlarıyla ve akıp giden temposuyla albümde akılda kalıcı eserlerden biri oluyor.


Özetle, hikayelerinin içindeki sevgiyi naiflikle paylaşan şahane bir albüm bu. En değerli yönü olan vokali için ise söylenecek hiçbir söz yok. Güzellik, mum ışığı, şarap, romantizm ve Norah Jones!