Norah Jones'un Mum Işığında Dinlenilen Albümü
Norah Jones- Come Away with Me
9/10
1979 yılında New York’ta dünyaya
gözlerini açan Norah Jones, her anlamıyla müziğin içinde doğan bir sanatçıydı: Tüm
zamanların en önemli Hintli müzisyeni olan sitarist Ravi Shankar ve Amerikalı
konser prodüktörü Sue Jones’un kızı olan Norah, adeta müzik yapmak için
doğmuştu. Çift, kızları henüz 7 yaşındayken ayrılsalar da onu -işleri gereği-
hep sanat içinde büyüttüler. Daha sonra soyadını da aldığı annesinin etkisi
altında Bill Evans ve Billie Holliday gibi muhteşem caz sanatçılarından etkilenen
Jones, müziğin bu kanadına böylece aşık oldu. 23 yaşında da tıpkı ebeveynleri
gibi profesyonel olarak müzik hayatına adım atmaya karar verdi: Come Away with
Me (2002) adını taşıyan ilk albümü ile kendi yolculuğuna başladı.
Albüm, dünya çapında 27 milyonun
üzerinde (!) bir satış yaparak sanatçıyı adeta zirvede başlattı. Bunun yanında,
2003 yılındaki Grammy’lerde “Yılın Albümü” dahil 5 ödüle birden sahip oldu.
Ayrıca efsanevi Türk müzik adamı Arif Mardin de bu albümün prodüktörlerinden
biri olarak ödül aldı. Kayıt, Jones’un eşsiz tattaki yumuşacık caz vokalinin
soul ve akustik pop ile buluşmasıyla adeta huzur verici bir eserdi: Stresli
insanlarda dert tasa bırakmayan, kolay uyuyamayan kişilerde ise doğal ilaç
etkisi gösteren bir güzellikti. Albümün tek olumsuz yanı ise parçaların karakteristik
yapılarının biraz birbirlerini tekrarlayan şekilde olmasıydı.
Don’t Know Why ile açılan albüm,
“My heart is drenched in wine. But you'll be on my mind. Forever...” sözleriyle
tam da mum ışığında ve şarap eşliğinde bu albümün dinlenmesi gerektiğini ifade
ediyor. Bu muazzam parça, kaydın en çok kalplere yerleşen işlerinden biri:
Sabırlı gitar ve piyano dokunuşlarıyla birlikte sadece Jones’un “Why”ı
telaffuzu bile şarkıyı başka bir seviyeye getirebiliyor. Ardından gelen Seven Years, ismiyle ve tek kelimeyle “kırılganlığı” ifade eden şarkı sözleriyle
Jones’un -büyük ihtimalle- ailesinin o 7 yaşındayken boşanmasını anlatıyor.
Sakin ve kısacık bir folk eseri tadındaki parça, sanatçının hak ettiği üne
kavuşamayan eserlerinden biri. Feelin’ The Same Way ise bir başka dikkat çekici
parça. Albümün ikinci single’ı olarak yayımlanan şarkı, eserin geneline göre
daha tempolu bir yapıda. Ayrıca, gitar arpejleriyle de vokal çok iyi
dolduruluyor.
Albüme adını veren Come Away with Me, tam anlamıyla modern bir caz vokal klasiği. Piyano melodilerinin şarkının
adı arkada her geçtiğinde arkada usulce çalması şarkıya swing-vari bir hava da
katıyor. Turn Me On ve I've Got to See You Again ise gerçekten buram buram aşk
dolu eserler: Hem soul akımını bize tattıran duygu yüklü inişli çıkışlı
vokalleri hem de gayet açık bir ifadeyle yazılmış şarkı sözleriyle bunu hissedebiliyorsunuz.
Lonestar da özellikle country tarzına yakın gitarlarıyla ve akıp giden
temposuyla albümde akılda kalıcı eserlerden biri oluyor.
Özetle, hikayelerinin içindeki
sevgiyi naiflikle paylaşan şahane bir albüm bu. En değerli yönü olan vokali için
ise söylenecek hiçbir söz yok. Güzellik, mum ışığı, şarap, romantizm ve Norah
Jones!