11 Mart 2018






Justin Timberlake'ten Deneysel Sularda Yüzen Bir Albüm

Justin Timberlake- Man of the Woods

6/10






       
    2013 yılındaki duble albümü The 20/20 Experience ve 2016 yazının marşlarından olan Can't Stop the Feeling! sonrası Justin Timberlake, Man of the Woods albümü ile ortamlara geri dönüyor. Oğlu Silas’ın 2015 yılında doğmasından sonra kendisinin de birçok fırsatta değiştiğini dile getiren sanatçı, burada da bunu kanıtlıyor gibi: Oğlunun ve eşi olan ünlü oyuncu Jessica Biel’in seslerinin bazı parçalarda yer almasının yanı sıra albümdeki şarkı sözlerinin de büyük bir bölümünün “ailenin değerini” anlatmasıyla bunu anlayabiliyoruz. Ayrıca söz konusu değişim, albüm kapağından ve isminden bile görülebiliyor: Oğlunun isminin anlamının “orman adamı” olmasına ithafen yeni kaydına böyle bir isim seçen Timberlake, kapaktaki imajında da artık ben sizin o bildiğiniz Suit & Tie içindeki çapkın değilim demek istiyor. O, artık oduncu gömlekli bir aile babası.


            Albümün ilk single’ı olarak Filthy ile sanatçı, tam anlamıyla bütün eseri özetleyen bir şarkı yayınlıyor. Justin Timberlake “markasına” güvenerek sıradan bir pop eseri çıkarmayıp risk alarak böyle cesurca farklı bir işi ilk single olarak yayınlamak gerçekten çok takdir edilesi bir hareket. Ufak ufak dubstep sosları olan bu ilginç karakterdeki parçayı seven çok seviyor; sevmeyen de hiç sevmiyor arası yok. Ancak özellikle Super Bowl LII ve NBA All-Star 2018 gibi iki devasa organizasyonda da promosyonu yapılan bu şarkının müzik dünyasına “ilginç” bir etki bıraktığı kesin. Aslında dediğimiz gibi albüm de böyle: Trap ya da electronica altyapıları içeren modern bir yapı; country, soul ve funk gibi farklı tarzda retro ağırlıklı işlerle harmanlanmaya çalışılıyor. Albümün neredeyse bütün parçalarında onun da imzası olan ünlü ve şapkalı müzik adamı Pharrell Williams ise Timberlake’i bu yenilikçi karışım anlamında etkilemişe benziyor.


            Higher Higher, eski Timberlake sound’una en yakın işlerden de olmasıyla birlikte albümdeki en başarılı eserlerden biri oluyor. “Stress is cruel, fame's a lie. But you're special, on every level. Success is cool, money is fine. But you're special, another level.” sözleri, bütün samimiyetiyle kalplere kazınıyor. Ayrıca, “If it's for you, it can't be any old thing” geçişi ise gerçekten Justified (2002) günlerinden taşıdığı izlerle parçayı ilk dinleyişte bile sizi ele geçiriyor. Midnight Summer Jam ise JT’nin son yıllardaki funk etkili single’larına ek olarak albümün dikkat çekenlerinden biri oluyor. Funk gitarlarıyla, country etkili mızıkasıyla ve tabii ki vokallerinin iniş-çıkışlarıyla şarkıyı bu kaydın kendini tekrar dinleten parçalarından yapıyor.

            Supplies, albümün son yılların modası olan trap dokulu hitlerinden biri oluyor. Özellikle altyapısıyla yeni neslin albümdeki favorilerinden biri olabilir. Bir başka dikkat çeken parça olan Say Something ise son zamanların en başarılı country seslerinden Chris Stapleton’un derin vokalleriyle de çok dolu bir şarkı. Timberlake’teki söz konusu değişime akıp giden yapısıyla en iyi adapte olan eserlerden biri bu. Montana ise albümdeki bir diğer akılda kalan parça: Sanatçının kendine özgü r&b tarzının orta tempolu bir Funk ritmiyle harmanlanmasının tatlı bir sonucu.



            Hayatının oğluyla birlikte değişmesiyle cesurca bir seçim yaparak deneysel sularda yüzmeye karar veren müzisyen, bunun için de oldukça saygı duyulacak bir risk alıyor. Ancak genel anlamda bakıldığında, birçok -alakasız- müzik türünün harmanlanmasının yer yer abartılı prodüksiyonları ve hatta çoğu zaman parçaların “kırpılmamış” bir yapıda olması gibi unsurlar, albümden beklentilerin altında kalıyor. Gelecek için ise cesur bir adım olan bu albüm, Timberlake’in hayatında ise tıpkı oğlu gibi yepyeni bir sayfa!