Che Guevara, Devrimci Kimliğinin Yanında Nasıl Bir Sanat İkonuna Dönüştü?
"¡Hasta
la victoria, siempre!"
Guevara, tıp eğitimi alırken motosikletiyle
baştan aşağıya dolaştığı Latin Amerika’daki insanların yaşam koşullarının yetersizliğinden
etkilenip kendisini Marksist-Leninist bir komünist ideolojiye adamaya karara
verir (Bkz. O yılları odağına alan film: Diarios de motocicleta). Bu
doğrultuda, daha sonra Küba’da devrim yapacak olan Fidel Castro’nun 26 Temmuz
Harekatı’na katılır ve böylelikle zamanla da ölümsüzleşecek bir tarihi figüre
dönüşür.
1967’de henüz 39 yaşındayken Bolivya’da infaz edilmeden önce, ilk başta
Küba halkınınki olmak üzere bütün dünyadaki bu ideolojiye olan bakış açısını adeta
değiştiren Guevara, tarihin gördüğü en büyük ikonlardan biri. Hakkında yapılmış
animasyon bir TED videosunda da devrimin iki farklı penceresinden bakıldığı
üzere oldukça tartışmalı yaptırımlara da sahip olmuş bu lider; özetle Küba
halkına huzur, refah ve eğitim getiren isimlerden biri oldu.
Sonucunda ise History Channel’ın kendisi hakkında yaptığı “Kurumlaşma
karşıtlığı ve değişimin sembolü oldu” benzetmesi, gerçekten de Guevara’nın başarısının
aslında ne denli global bir boyutta olduğunu en basit şekilde ifade ediyor. Ölümünden
sonra, bu sembolizmin sanat alanında da kendini göstermesiyle birlikte, Guevara
artık en üst düzeyde komünizmin, direnişin ve değişimin -belki de- yegane simgesi
haline geldi.
Kübalı fotoğrafçı Alberto Korda, La Coubre patlaması anısına yapılan
cenaze töreninde, objektiflerine Che’yi almasıyla birlikte, aslında sadece
basit bir fotoğraf karesinden çok daha ötesinde bir sembole hayat verdiğinin
farkında değildi. Kodak Plus-X filmiyle deklanşöre basan Korda’nın bu
filminde Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir gibi önemli
kişiliklerin de kareleri vardı. Böylece, Küba gazeteleri için o zamanlar -haliyle-
daha büyük bir önem arz eden bu iki ismin fotoğrafları yayımlandı.
Che’nin Bolivya Günlüğü’nün yayın haklarını alan İtalyan Giangiacomo
Feltrinelli, söz konusu fotoğrafı poster halinde basarak ona bir nevi ilk “patlamasını”
yaşattı: Devrimci liderin, fikirleri kadar dış görünüşünün de etkileyici bir
kararlılıkta olmasıyla birlikte görsel anlamda da büyük çapta bir etki yaratan Guerrillero
Heroico (kahraman savaşçı) isimli poz, dünyaca tanınır hale geldi.
Ardından, pozun tam anlamıyla ikonlaşması ise İrlandalı sanatçı Jim
Fitzpatrick’in bu poza renk katıp onu modernleştirmesiyle oldu. Aynı zamanda Sinéad
O'Connor ve Thin Lizzy gibi birçok ünlü İrlandalı müzisyenin albüm kapaklarını
da dizayn eden Fitzpatrick, Alberto Korda’nın fotoğrafına kendi dokunuşunu
katarak ortaya oldukça estetik bir eser çıkardı. Daha sonra ise bu sanat
eserinin telif hakkını ilk başta bedava yaptı: Bunu yapmasının amacı ise
görselin sadece devrim mesajları amacıyla kullanılacağını düşünmesiydi. Ancak, daha
sonra görselin ifade ettikleri giderek daha büyük anlam kazanınca, bu eseri
neredeyse her yerde görmeye başladık: Çoğunlukla tişörtlerde olmak üzere, kahve
fincanları, şemsiyeler, kartpostallar, hatta bikiniler üstünde, üstelik Smirnoff’un
öncülüğüyle alkol şişelerinde ve hatta sigara paketlerinde bile bu eser
kullanıldı.
Che, artık devrimci kimliğinin yanında bir sanat ikonuydu. Bununla birlikte
Fitzpatrick, Al Jazeera röportajında değindiği üzere, aslında görselin
kullanımından rahatsız değil; yalnızca bu eserin alkol ile sigara gibi
ürünlerle aşırı ticarileşmesi ve haklı olarak da "komünist bir liderin adeta
kapitalist bir düzene araç edilmemesi" gerektiğini ifade ediyor. Hatta, Michael
J. Casey isimli yazar da sırf bu konu üzerine Che's Afterlife: The Legacy of an
Image isimli eserini kaleme almıştı.
Bunların dışında, bu ikonik liderin görselinin etkilerine bir de Küba’nın
başkenti Havana’daki Plaza de la Revolución’da rastlıyoruz: Turistlerin en
fazla uğradığı noktalardan biri olan bu yer, Che Guevara’nın çelikten yapılmış
etkileyici bir duvar anıtına sahip.
Guevara’nın sanata olan etkisi hakkında konuşuyorsak, ikonik fotoğrafının
ve görsellerinin yanında ayrıca müzikten de mutlaka bahsetmemiz gerekir:
“Aquí se queda la clara, la entrañable transparencia, de tu querida
presencia, Comandante Che Guevara.” nakaratına sahip olan ve İngilizceye “Here
lies the clear, dear transparency, of your beloved presence, Commander Che
Guevara” olarak çevirilen Hasta Siempre, Comandante isimli efsane parça, Küba
denildiğinde akıllara gelen ilk şarkılardan biri.
Orijinali Kübalı müzisyen Carlos Puebla’ya ait olan eser, Che’nin Küba
Devrimi’ni başarıyla gerçekleştirdikten sonra Kongo ve Bolivya’ya gitmesinden önceki
veda mektubuna bir cevap olarak yazılmış. Bunun yanında şarkı, 200’ün üzerinde
versiyona sahip olacak kadar benimsenip cover’lanmış bir klasik. Nathalie
Cardone, Los Calchakis ve (resmi olmasa da) Buena Vista Social Club versiyonu
da parçayı adeta klasikleştiren yorumlar.
Böylelikle, Che Guevara’nın hem Küba’ya hem de dünyaya sanat anlamındaki
etkisini de kısmen incelediğimizde görebiliriz ki kendisi bir liderden bile çok
daha fazlası; çünkü o, tam anlamıyla bir ikon!