Tek Kanatla Uçmak İsteyen Bir Albüm
The Neighbourhood- The Neighbourhood
6,5/10
2018’de
kendi isimlerini taşıyan albümle geri dönen topluluk, bu sefer “aşırı elektronik
olma bataklığı”na düşmüş gözüküyor. Klavyelerin ve elektronik altyapıların fazlaca
kullanılması kesinlikle olumsuz bir durum değil; esas sıkıntı, bu bataklığa
düşen grupların hepsinin tembelleşmesi. Bu anlamda Rutherford, sanki bir solo albümü yapmış gibi. Halbuki grubu başarıya uçuran iki kanadı vardı: Biri Rutherford, diğeri de grubun geri kalanı. Tabii ki böyle de olabilir durum gayet
doğal; ancak albümün adı aynı zamanda grubun adı (!) ve hatta Rutherford zaten 2017
Kasım’ında bir solo albüm yayımladı. & isimli bu ilk solo albümü de bolca aşırı
basit elektro-pop ve r&b ögeleri içeren tembel bir kayıttı.
The
Neighbourhood albümü, gerek solo albümlere benzemesi gerek de aşırı basit elekronik
altyapı tembelliğinden grubun şimdiye kadarki en orta düzey işi gibi gözüküyor.
Özellikle albüm kapağından bile görüldüğü üzere 5 (beş) kişi olan bu grubun
enstrüman kullanımındaki özensizliği ilginç. Hatta bazı parçaların altyapısı,
sadece metronom sesi gibi. Ancak her şeye rağmen, şöyle basları doya doya
dinleyebildiğimiz, gitarları ve davulları hissedebildiğimiz işler de yok değil.
Albümü de çoğunlukla onlar kurtarıyor. Hatta bu, bir “albüm”den de öte, eski
EP’lerindeki parçalardan bolca bulunduğu için bir mixtape gibi bir kayıt. Yine
de grubun her zamanki o karanlık tarzı korunuyor ve bunu bu sefer elektro-pop
ve synth-pop şeklinde görüyoruz.
Sadderdaze,
albümün açık ara en başarılı parçalarından biri. Özellikle, ortalarındaki keman
kullanımı, şarkıdaki bütün duyguyu yanıstmaya yetiyor. Bunun yanında, Rutherford’un
ünlü olma yolculuğunu anlattığı şarkı sözleri de dikkat çekici. “Saturdays are not
the same as they used to be. Sadder days, why do they keep on using me?”
sözlerindeki “saturdays” ve “sadder days” kullanımı da tıpkı önceki albümdeki
Prey’de gördüğümüz “pray” ve “prey” kelime oyunu gibi tatlı bir ayrıntı. Bunun
dışında, Reflections da gruptaki diğer 4 elemanın ne işe yaradığını bizlere
gösterebilen bir başka parça. Grubun en büyük işi Sweater Weather’ı andıran
beat’lerin yanında, özellikle basların parçayı alıp götürmesi sizi hemen
kendine bağlıyor.
Bir başka
bas güzelliği Nervous da kırılgan vokalleriyle albümün en akılda kalan
işlerinden biri. Grubun eski albümlerinden çıkma bir şarkı gibi bu. Peki grubun
bu yeni aşırı elektro olan beat tembeli halinden hiç mi sağlam işi yok?
Rutherford gibi bir şarkı yazarıyla mümkün değil tabii: Synth’leri kendine çok
yakıştıran Scary Love ve albümün açılışını yapan “nakarat şarkısı” Flowers başarılı
örnekler. En önemli örnek olan Stuck with Me ise doğru yerlerde synth kullanımı
ve “You are stuck with me. So I guess I'll be sticking with you.” outro’suyla kalpleri
fethetmeyi başarıyor. Özetle, içinde yıllar sonra da dinlenilecek -maksimum- 2
ya da 3 parça olan ve daha çok mixtape özellikli bir solo albümü bu. Grubun
hayranı değilseniz, bu kayıtla çok meşgul olmayın; ama kesinlikle I Love You. albümüne
zamanınızı ayırın!
Kaynak: 1
Kaynak: 1