Paris'in Tarih Kokan Sokaklarının En Değerli Hazinesi: Eyfel Kulesi
Orijinal
adı La Tour Eiffel olan ve dilimize nedense “Eiffel Kulesi” değil de Eyfel
Kulesi olarak geçen bu yapıt, insanoğlunun elinden çıkmış en kıymetli
eserlerden biri. Kule, sadece Paris şehrinin -ve tabii Fransa’nın- sembolü olmakla
kalmayıp bir de bunun üstüne “romantizm” denildiğinde de dünya üzerinde akla
ilk gelen yerlerden oluyor. Aslında sırf bu nedenle, İngiltere’nin Big Ben’i ya
da İtalya’nın Pisa Kulesi gibi muadil yapıtlardan çok daha özel bir yerde: Eyfel,
hem imaj olarak hem de ruhen insanları kendine çeken bir güzellik. Belki de bu sayede,
“dünyada parayla en çok ziyaret edilen anıt” ünvanını elde etmiş. Ancak şu bir
gerçek ki, mimar ve mühendis Gustave Eiffel’in öncülüğünde 1887-1889 yılları
arasında inşa edilmiş bu görkemli eser, Paris’in tarih kokan sokaklarının en
değerli hazinesi.
Kule, bugüne
kadar 250 milyondan fazla ziyaretçiyi kendisine adeta bir mıknatıs gibi çekmiş.
Bu “ufak” kitlenin içinde değilseniz, şuradan 360 derecelik bir VR videosuyla
kısmen de olsa Eyfel’in çevresini, şuradan ise Google Maps ile tepesinden
görünen manzaraya göz atabilirsiniz. Eser, 3 katlı bir şekilde dizayn edilmiş;
ancak birinci katında bile gerçekten olağanüstü bir manzarayla karşılaşıyorsunuz.
Bunun ise 2 sebebi var: Öncelikle tabii ki, en üstteki 27 metrelik TV
vericilerini hesaba katmazsak totalde 300 metrelik bir yükseklikten söz
ettiğimiz için bu görkem çok doğal. Bu Wikipedia’lık bilgi dışında ise şu
görsellerden de bakabileceğiniz gibi, hem Eyfel’in çevresi hem de Paris’in şehir
merkezi, genel olarak acayip simetrik bir düzenle planlanmış. Paris’teki bu
hastalık derecesindeki simetrik yapılanma sayesinde, Eyfel manzarasının
etkileyiciliği birkaç kat daha fazla oluyor. Özellikle bu konuyu ve Gustave Eiffel’in
New York’taki Özgürlük Anıtı'na etkisini, Saffet Emre Tonguç’un bu videosundan
da inceleyebilirsiniz. Ayrıca İzmir’deki Konak Pier de Gustave’ın eseri.
 |
|
Biraz da bu eseri tarihi açıdan
ele alalım: Eyfel’in yapılış amacı, Fransız Devrimi'nin 100. Yılını kutlamak
için düzenlenen Expo 1889 fuarıydı. O zamanlar ise bu devasa yapıtın, sadece fuarın
giriş kapısı olarak kullanılması istendi. Fuardan sonra ise -haliyle- yıkılması
plandı. Ancak, gerek eserin oldukça ilgi görmesi gerek de Gustave Eiffel’in uğraşları
sonucu kulenin bir süre daha Paris sokaklarını süslemesi kararı alındı. Buna
karşın, Fransız halkı bu duruma -ilginç bir şekilde- karşı çıktı. Toplumu
resmen ayağa kaldıran bu durum sonucunda özellikle devrin sanatçıları ve
edebiyatçıları resmi bir kampanya bile düzenledi. Onlara göre kule, devasa bir
sokak lambası ya da fabrika bacasından başka bir şey değildi. O zamana göre
inanılmaz yüksek bu demir kulenin Paris’in itibarını zedeleyeceğinden korktular.
Aslında yükseklik konusunda ufak da olsa hak vermek lazım; çünkü kule, 1931
yılında Empire State Binası inşa edilene kadar dünyadaki en yüksek yapıydı. Bu
yüzden yüksekliğin halkı ürkütmesi o zamanlar için doğaldı.
“Biz
yazarlar, ressamlar, heykeltraşlar, mimarlar ve Paris’in şimdiye kadar
dokunulmamış güzelliğine adanmış tutkulu insanlar olarak bütün gücümüzle bu
kullanışsız ve korkunç Eyfel Kulesine karşı çıkıyoruz.” gibi şuradan göz
atabileceğiniz bir bildiri yayımlandı. Le Temps gazetesinin -tam da sevgililer
gününe denk gelen- 14 Şubat 1887 tarihli basımında yer alan bu bildiride, Guy
de Maupassant ve William-Adolphe Bouguereau gibi büyük sanatçıların da imzası
vardı. Bu eleştirilere karşılık, Gustave Eiffel ise eserini, Mısır’daki piramitler
ile kıyaslayıp o yapıtlardan çok daha görkemli bir eser meydana getirdiğini
söyledi. Barış Özcan da bu konuyu videosunda dile getirmişti. Aslında bu isimlerin hepsi her ne kadar büyük birer sanatçı olsalar da
bu durum, bir sanat eserini öngörü kabiliyetinden ve ileri görüşlülükten uzak, dar
bir vizyon çerçevesinde değerlendirdikleri gerçeğini değiştirmiyor.
 |
|
Kulenin şu
anki kültürel etkisinden ise aslında söz etmeye gerek bile yok: Fransa’nın
sembolü olan bu eserin minimize edilmiş versiyonlarının oradaki hediyelik eşya
sektörünün vazgeçilmezi olduğunu biliyoruz. Özellikle de o sokaklarda, anahtarlıklarını
satanlara rastlamamanız ise mümkün değil. Aslında konu Fransa olunca Eyfel’i
neredeyse her yerde görüyoruz: Birçok romantik filmin tabii ki değişmez unsuru.
Hatta şuradaki Ratatouille sahnesi gibi animasyon filmlerden tutun da GI Joe
gibi aksiyon filmlerinde bile şu şekilde yıkılışını izleyebiliyoruz. Bambaşka
örnekleri de ele alabiliriz: 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda orada
bayrağımızı dalgalandırdığımızda bile bu, ülkemizdeki birçok kişi için gurur
verici bir olaydı. Halbuki bir kesim de demir bir kuleye bayrağımız
yansıtılıyor, olan sadece buydu diye düşündü. Sonuçta, kimileri için Eyfel,
18.000 küsur adet demir parçasının bir araya gelmesinden ibaret; kimileri için
ise simetrik, devasa ve görkemli bir sanat eseri. Ancak kim ne derse dersin, ona
her baktığımızda bize sanatın gücünü hatırlatan bu kule, demir yığınlarının
bile paha biçilemeyecek değerde bir hazineye dönüştüğünün en muazzam kanıtı!